İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Ben yazsaydım…

Ben yazsaydım…

Betül AVUNÇ

Her yazarın, hatta sıkı okurun, ben yazsaydım dediği bir kitap yok mudur! İyi Kitap sordu; Betül Avunç ben yazsaydım dediği çocuk kitabını bir kurgu içerisinde bizlerle paylaştı…

Soğuk bir Londra akşamıydı. Yürüdüğüm sokağı ince bir kar tabakası kaplamıştı. 14 numaralı evin kapısını çalmadan önce yukarı baktım. Üst kattaki çocuk odasının penceresi açıktı.

Bayan Darling’in sırtında, o unutulmaz cuma akşamı 27 numaradaki komşularının davetine giderken giydiği beyaz elbisesi vardı. Sarı saçlarını topuz yapmıştı, yüzü solgundu. Mahzun bir edayla beni içeriye buyur etti.

“Hâlâ dönmediler,” dedi. “Ama yataklarını her gün havalandırıyorum, odayı hazır tutuyorum. Yavrularım o pencereden nasıl uçup gittilerse yine öyle dönecekler bir gün.”

HINZIR OĞLAN
Oturma odasına girdik. Bay Darling, Nana’yla birlikte şömine başında oturuyor ve çocuklar gittiğinden beri sürekli tekrarladığı o sözleri söylüyordu yine: “Benim suçum. Her şeyin sorumlusu benim.” Nana da havlayarak “Hayır, benim suçum,” diye karşılık veriyordu.

“Kimsenin suçu değil,” dedi Bayan Darling. “Her şey o hınzır oğlanın başının altından çıktı. Geceleri yavrularım uyuduktan sonra düşüncelerini derleyip toparlardım. Zararlı düşünceleri zihinlerinin en altına iter, güzel düşünceleri üste yayardım. Son zamanlarda üçünün de kafasında bir Peter adı dolaşıyordu. Ah, keşke onu da katlayıp derinlere saklasaydım! Hınzır oğlanın çocuklarımı alıp götüreceğini nereden bilirdim!”

Pencerenin kenarına oturdu. Çocuklar gittiğinden beri sürekli gökyüzüne bakarak onların yolunu gözlemeyi âdet edinmişti. Kadıncağızın durumuna çok üzülüyordum, ama elimden gelen bir şey yoktu.

KUŞLAR UÇUP GİTTİ
“Ah yavrularım,” diye inledi Bayan Darling. “O gece onları yatırdıktan sonra dikiş dikmeye başlamıştım. Üçü de mışıl mışıl uyuyordu, birden ben de uyuyakalıvermişim. Düşümde Düşler Ülkesi’ni gördüm. Oradan garip bir oğlan fırladı, çocuklarım da yanındaydı. İşte o sırada uyanıverdim. Pencere açıldı, içeriye bir çocuk atladı. Üzerinde yapraklardan yapılma bir giysi vardı. Onu görür görmez Peter olduğunu anladım. O sırada Nana odaya dalınca oğlan pencereden kaçıverdi. Bir hafta sonra yine gelip çocuklarımı götüreceğini nereden bilebilirdim! Ah, keşke o cuma gecesi 27 numaranın yemek davetine gitmeseydik, çocuklarımızın yanında kalsaydık.”

“Eve döndüğümüzde iş işten geçmişti,” dedi Bay Darling. “Kuşlar uçup gitmişti.”

Bayan Darling birden bana döndü; “Eminim Peter onları Düşler Ülkesi’ne götürmüştür. Siz oranın adresini biliyor musunuz?”

“Evet,” dedim. “Gökyüzünde sağdan ikinci aralığa sap, sabaha kadar dümdüz git. Peter böyle der. Ama yolu bulmak zordur. Hem yetişkinler oraya giremez.”

“Ne yapacağız peki? Ya çocuklarımız geri gelmezse, ya Peter onları bırakmazsa?”

“Bilmiyorum,” diyerek yalan attım. “Biliyorsunuz,” dedi Bayan Darling, gözlerimin içine bakarak. “Lütfen söyleyin, çocuklarımız dönecek mi?”

“Üzgünüm, söyleyemem,” dedim. “Kitap kahramanlarına kitabın sonunu söylemek yasaktır. Okurlarla birlikte yaşayıp görmeniz gerekiyor. Birisi kitabı okuyup bitirince sizin hafızanız silinir, her yeni okurla birlikte olayları en başından yaşarsınız, kural böyle.”

“Kitap kahramanı olmak ne zormuş,” dedi Bay Darling.

“Bir dakika,” diyerek heyecanla araya girdi Bayan Darling. “Siz kaç akşamdır evimize gelip bizi teselli ediyorsunuz. Peter’ı çok iyi tanıyorsunuz, Düşler Ülkesi’nin adresini biliyorsunuz, bundan sonra olacakları da biliyorsunuz, ama bize söylemiyorsunuz. Yoksa bu kitabı siz mi yazdınız?”

“Keşke ben yazsaydım,” dedim. “Ama inanın bana, her okuduğumda kendim yazmış kadar seviniyorum. Kitabı o kadar çok seviyorum ki, sık sık sizin dünyanıza girmekten kendimi alamıyorum. Bundan sonra olacakları da biliyorum tabii, ama size söylersem yazarına ayıp etmiş olurum.”

Sonra hepimiz sustuk. Gökyüzündeki küçük yıldızlar evin başına toplanıp neşeyle göz kırpmaya başladılar. Yazar J. M. Barrie, Peter Pan’in çocukları geri getireceğini bir tek onlara söylemişti.

 

Show More