İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Yetişkinlerin ulaşamayacağı yerde saklayınız!

Yetişkinlerin ulaşamayacağı yerde saklayınız!

Aslı TOHUMCU

Gerilimle güldürünün kola kola gittiği Teneke Kutular’da, iki çocuğun, kendileri kadar tuhaf hobileri, onları bir fabrika dolusu işçi çocuğa götürüyor. Bir insanlık suçunun ele alındığı romanda düğümü atan yetişkinler olsa da, onu çözmek çocuklara kalıyor. Teneke Kutular’ın yazarıyla söyleştik.

Başlığı okudunuz: Bu romanı yetişkinlerin erişemeyeceği bir yerde saklayın çocuklar, çünkü içinden vücut parçaları ya da evlerinden, ailelerinden koparılmış, bir fabrikada alıkonan çocuk işçiler çıkabilir. Aaaa ama durun bir dakika; sıkı bir dostluk, güven, gözükapalı cesaret de çıkabilir!

Marketlerin ucuzluk sepetlerinde satılan teneke kutuları biriktiren Fergal’ın Charlotte’la karşılaşması ve ikisinin de aynı acayip koleksiyonu yapıyor olması, kaderin tuhaf bir cilvesi tabii. Ama Fergal’ın içinden bir İMDAT notu, bir yüzük parmağı ve bir kulak çıkan bu teneke kutuların peşinden ortadan kaybolması, Charlotte’un kendisine kulak verecek (mecazi anlamda!) kimse bulamayınca dünyadaki tek dostunun peşinden korkusuzca, belki de hayatına malolacak bir yolculuğa çıkması, tamamen onun kendi, bilinçli tercihi.

Becerikli olmak konusunda, bu el kadar iki veletten aşağı kalmayan İngiliz yazar Alex Shearer gerilimle güldürüyü başarılı bir şekilde buluşturduğu, başta konusu itibariyle sıradışı romanı Teneke Kutular’da kanayan bir yaraya parmak basıyor. Haliyle parmağını bastığı yer acıyor. Ama hayat acıysa ve acıtıyorsa, edebiyat da bundan nasibini almalı, çocuklar hayatın gerçeklerinden uzak tutulmamalı! Alex Shearer’la hayatın çocuk edebiyatına yansıyan gerçeklerinden, sıradışı ve gerilimli konular bulma yaratıcılığından ve yaratıcılığını edebiyatla yumuşakça sarma yeteneğinden bahsettik.

Konserve vücut parçaları! Bir roman için şüphesiz çok heyecanlı bir konu seçimi. Nerden geldi aklınıza böyle sıradışı bir konu Allah aşkına? Bir süpermarketten alışveriş yaparken darbe almış ve etiketsiz teneke kutularla dolu bir ucuzluk sepetine denk geldim. İçinde ne olduğunu bilmediğim bir teneke kutu alma fikri gıdıkladı beni. Hem bir macera hem de bir kumardı. Bundan bir hikâye çıkar, diye düşündüm. Her şey böyle başladı işte. İnsanın bir teneke kutuda bulabileceği en sıradışı şey ne olabilir diye akıl yürüttüm. Bir insan parmağı olabilir miydi mesela? O parmak o kutuya nasıl girmiş olabilir, diye düşünürken arkası geldi zaten.

Bazıları bu fikri, özellikle bir çocuk romanı için şoke edici bulabilir diye düşündüm ister istemez. Bu yüzden söyleşimizin hemen başında aldığınız tepkileri öğrenmek isterim. Sadece çocuklardan gelen tepkileri değil tabii, yetişkinlerinkini de… Çocukların bu temayla bir sıkıntıları yok. En fazla, teneke kutudan parmak çıktığında “iykkk!” şeklinde bir tepki vermişlerdir, bunun dışında çocukların romanın konusunu beğendiklerini düşünüyorum. Aslında çoğu yetişkin de çocuklardan farklı tepki vermedi. Ancak tek tük onaylamayan, çocuklar için uygunsuz bulan oldu yetişkinlerden. Dediğim gibi cılız seslerdi onlar da.

Çocukların fabrikalarda çalışmaya zorlanması gözardı edemeyeceğimiz, hayati bir sorun ve Teneke Kutular bu soruna eğilen çok dokunaklı bir roman. Hayatın katı gerçeklerinin çocuklara anlatılmasından yana olduğunuzu düşünüyorum ben, yanlış mıyım? Bunu yaparken nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiğine de değinerek verseniz yanıtınızı! Hayatın katı, çıplak gerçeklerini çocuklarla paylaşmamız gerektiği düşüncesindeyim, evet. Tabii bu paylaşımı, çocuklar bunu anlayamayacak kadar küçükken yapmamak kaydıyla. İş çocuk işçilere ve çocuk ticaretine geldiğinde, ne de olsa sömürülen yetişkinler değil çocuklar. Ama yine de bu konuda çok fazla açık ya da korkutucu olmanın anlamı yok. Bence bu tip meseleleri çocuğun yaşına uygun bir dil ve incelikle açıklamak gerekiyor.

Teneke Kutular’da güldürüyle hüzün el ele. Az önce de belirttiğiniz gibi, hayatın gerçeklerinin yaratacağı etkiyi yumuşatmak, çocukların korkmasının önüne geçmek ve onları bu gerçeklik karşısında rahatlatmak için mi tercih ettiniz bu üslubu? George Bernard Shaw şöyle der: “Hayat nasıl ki insanlar ağladığında komikliğinden bir şey kaybetmez, insanlar güldüğünde de ciddiyetinden bir şey kaybetmez.” Shaw’a katıldığımı söylemeliyim. Komedi ve trajedi hayatın içinde ayrılmaz bir şekilde birlikte. Gündelik yaşantımız hem trajik hem komik olabiliyorsa, o zaman edebiyat da bunun yansıması olmalı! Meseleleri oldukları gibi göstermek yerine daha yenilir yutulur hale getirmenin bir sakıncası yok bence.

Fergal ve Charlotte kesinlikle çok sıradışı tipler. Roman kahramanlarınız ve neden onları seçtiğinize dair neler söylersiniz? Fergal da, Charlotte da kendi çapında biraz tuhaf, uyumsuz, anne babaları tarafından yanlış anlaşılan tipler. İlgi alanlarının peşini bırakmayan ve kendi olmakta ısrarcı davranan insanları severim. Neden hepimiz aynı olmak ve aynı şeylerden hoşlanmak zorunda olalım ki! Yine de, insanın ilgi alanları ne kadar garip olursa olsun, büyük ihtimalle onunla aynı ilgiyi paylaşan biri vardır, mesele o insanla rastlaşmakta. Şunu da belirtmek isterim, bence her insan, hayatının bir yerinde, azıcık da olsa, kendini dünyanın geri kalanından dışlanmış hissetmiştir.

Romanda yetişkinlere yönelik ağır bir eleştiri de var; çocuklara hiç kulak vermiyor ve genelde söylediklerine inanmıyorlar. Hatta Charlotte tam da bu nedenle, çok tehlikeli bir işe kalkışarak Fergal’ı tek başına kurtarmaya çalışıyor! Çocuklarım boyumu geçmiş olsa da, bir zamanlar ben de çocuktum. Çocukken doğruyu söylediğim halde bana inanılmadığını anımsarım. Ama bir baba olarak da, ebeveynlerin çoğunlukla yorgun ya da dikkatlerinin dağınık olabildiğini biliyorum. Ebeveynler anlayışlı olmak için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar ama onlar da mükemmel değiller ve hataya açıklar. Yine de bir çocuğun gözünden bakarsak, kendisine inanılmaması korkunç bir adaletsizlik; onu kızgınlığa ve eyleme iten bir durum ki, romanda da bu duruma şahit oluyoruz.

Teneke Kutular’ın dostluğa dair de söyleyecek çok sözü var. Bence çocuklar birbirlerine aşırı derecede sadık olabiliyorlar. Çoğunlukla böyle bu. Bu konuda durup ikinci bir kez düşündüklerini sanmıyorum. Hiç düşünmeden arkadaşlarını kendilerinin önüne koyabiliyorlar.

Finale gelirsek (kötülerin köpek maması olarak ortadan kalkmaları), yazarın işleri ilahi adalete ya da hukukun adaletine bırakmayı sevmediğini söyleyebilir miyiz? İyisi mi, yazarın şiirsel adaletten yana olduğunu söyleyin!

Kitap başka türlü bitemez miydi? Tabii ki bitebilirdi. Ama bu dediğiniz her kitap için geçerli değil mi? Olayları bir şekilde sonlandırmalısınız.

Çocukken sizin de tuhaf hobileriniz var mıydı? Koleksiyon yapmışlığınız var mıdır mesela? Hayır, o kadar tuhaf bir hobim hiç olmadı. Kimya ilgimi çekerdi. Abimle kendi barutumuzu ve havaifişeklerimizi ürettiğimizi hatırlıyorum. Hatta bir gün yanlışlıkla oturma odasını ateşe vermiştik. Neyse ki babam alevleri söndürmeyi başardı da evi yanmaktan kurtardı.

Şu hayatta, bugüne kadar bulduğunuz en garip şeyin ne olduğunu öğrenmeyi çok istiyorum! Bir aralara bir hastanede çalışıyordum. Ameliyat odasından morga gitmekte olan bir görevli beni durdurup taşıdığı sedyede ne olduğunu görmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de görmek isterim dedim. Sedyenin üzerindeki örtüyü kaldırdı ve baktım. Bir insan ayağı duruyordu sedyede. Zavallı bir ruhun az önce ayağı kesilmişti.

Bu üzücü gerçekten de, geçelim bunu. Teneke Kutular’ı yazmak nasıl bir yolculuktu? Kesinlikle eğlenceliydi.

Teneke Kutular
Alex Shearer
Çeviren: Nursel Yıldız
Tudem Yayınları
272 sayfa
Show More