İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Uygarlık, insan, ekoloji ve masalların gücü…

Uygarlık, insan, ekoloji ve masalların gücü…

Zarife BİLİZ

Seza Kutlar Aksoy, Tomurcuk ve Pembe Kedi Altın Peşinde ile Şeker Kız ve Büyülü Elma’da modern ve küresel bir köye dönüşen dünyada iklim değişikliklerinin yol açtığı doğal felaketlere ve insanları siyanürle altın avcılığına çıkaran hilekâr zekânın ardındaki tehlikeye işaret ediyor.

Her şeyin değiştiği bir çağda yaşıyoruz. Hem de çok büyük bir hızla. Dünya hızla değişiyor. Değişen dünyayla birlikte insanların dillendirdiği sorunlar da. Belki çok temelde insanın, insanlığın sorunları hep aynı kalıyor. Ekmek kavgası. Yaşama, üstelik insanca yaşama arzusu. Özgür bir şekilde, eşitlik içinde, adaletli bir dünyada kardeşçe yaşama arzusu. Yani Fransız Devrimi’nin ‘eşitlik, özgürlük, kardeşlik’ sloganından bu yana, bir anlamda,
dünya üzerinde yeni bir şey yok söyleyebileceğimiz, yeni bir şey yok talep
edebileceğimiz.

Ama birkaç noktaya daha yakından bakmadan edemiyor insan; mesela bu taleplerin temellendiği yeni alanlar üzerine. Bugün dünya üzerinde bir buçuk milyar insan içilebilir temiz suya sahip değil. Her gün çoğunluğu çocuk ve yaşlılardan oluşan 14 ile 30 bin arasında insan temiz suya ulaşamama kaynaklı önlenebilir hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor. Hâlbuki su insanın en temel ihtiyacı. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 3. maddesi “Herkesin yaşama hakkı vardır” der.

Hâlbuki insanların içilebilir temiz su bulamadığı bir dünyada hangi yaşama
hakkından bahsedebiliriz? İçinde bulunduğumuz yirmi birinci yüzyılda, içebileceği suya ulaşamayan bir insanın bu taleplerini, eşitlik mücadelesini hangi temelden başlatmak zorunda kalacağını düşünmek bile istemiyor insan. İnsanların herhangi bir bilgiyi ya da istediği miktarda parayı birkaç
saniye içinde dünyanın öbür ucuna gönderebildiği bir çağda bebeklerin susuzluktan öldüğüne inanmak istemiyor.

AKLIN ARAÇSALLAŞMASI
Ama Fransız Devrimi’nden beri dünya üzerinde özünde değişen pek bir şey yok dediysek de aslında değişen, hem de çok kötü yönde değişen, insanlığı, hatta artık bütün dünyayı tehdit eden çok önemli bir tehlike var. O da küresel ısınmadan, küresel ısınmaya sebep olan teknolojik gelişme düzeyinden ve o teknolojinin kullanılma biçimleriyle, saiklerinden başka bir şey değil. İnsan en önemli silahı olan aklını kendi varlığını tehdit edebilecek bir noktaya gelmek için kullandı.

Hâlâ aynı yolda devam ediyor. Daha çok para kazanmak için toprağı siyanürlemeye, çevreyi talan etmeye, insanları içilebilir sudan, yenebilir yiyeceklerden mahrum bırakacak şeyler yapmaya, elimizdeki yegâne dünyayı yaşanamaz bir yere çevirmeye devam ediyor. Oysa Midas efsanesinden, yüzyıllar önce öğrenebilirlerdi altının yenmeyeceğini.

Üstelik olay boyutlanıyor, artık altının içilmeyeceğini, bir süre sonra soluyacak temiz hava bulamadığımızda solunmayacağını da öğrenmesi gerekecek insanın. Küresel ısınmanın bozduğu iklim dengeleriyle ortaya çıkan kasırgalar, seller en çok yoksulları vuruyor belki, ama doğa bu, zengin yoksul ayrımı yapmıyor önüne gelince.

Küresel ısınmanın yol açtığı çölleşme, açlığı ve susuzluğu peşinden getirdiğinde, buzulların erimesiyle sular altında kalan yerlerde insanlar -balık olmadıklarından- zinhar yaşayamadıklarında, insanlar sırf yaşayabilmek için yer değiştirmek zorunda kaldığında, kitlesel iklim göçleriyle herkesin keyfi bozulacak, hatta yerlerinden yurtlarından olanlar kadar onları karşılayanların da. Dünya bu, insan evrenin bir parçası, ne kadar unutmuş olsa da, Afrika’da kanat çırpan bir kelebeğin yarattığı esinti dünyanın öteki ucundaki insanı da etkiliyor, istese de istemese de, kısa ya da uzun erimde.

ALTIN YENİR Mİ?
Gidişatın korkunçluğunu görüp buna dur demek için ne kadar az şeyin yapıldığının farkında olanlar doğal olarak endişeleniyor, dünya için, kendileri ve sevdikleri için, henüz doğmamış bebeler için. Dünyanın ahvali
böyle. Kırmızı Şapkalı Kız’ın Kurt’u, ormanda yerli yerinde bekliyor yani, ama orman biraz değişti, Kurt da. Doğruyu söylemek gerekirse ne kurt kaldı ne orman, ama kurdun kötücül ruhu, tehdidi hâlâ orada.

Örneğin Seza Kutlar Aksoy’un kitaplarında bu kurt, diyelim, cennetten bir köşe olan Vermama’da siyanürle altın arayan bir altın madeninin müdürleri olarak çıkıyor karşımıza. Kırmızı Şapkalı Kız’ın geçirdiği değişim ise daha boyutlu. Kırmızı Şapkalı Kız altının yenmeyeceğini bilen köylülerin direnişinde kolektif bir kimlik kazanıyor. Köylerinde altın bulunduğunda zengin olacaklarını söyleyen şirket yetkililerine, “altını siz bulacaksanız peki biz nasıl zengin olacağız” diye soracak kadar akıllı, kendi güçlerinden başka hiçbir şeye güvenemeyeceklerini anlayacak denli cesur ve bilgeler.

Seza Kutlar Aksoy hayata ve çevreye bu insan merkezli duyarlılıktan baktığından, üstelik dünyanın gidişine dair ciddi biçimde endişelendiğinden olsa gerek, kitaplarını bu izlekler üzerine kurmuş. Şeker Kız ve Büyülü Elma’da meyve sevmeyen bir kız çocuğunun hormonsuz bir elmayla hesaplaşmasıyla başlayan macera, Ege’nin tarihi coğrafyasına kadar uzanıyor. Şeker Kız’ın, hormonlara ve hormonlu meyve sebzelere dair bilgilenip bilinçlenmesiyle devam ediyor.

Keza, Tomurcuk ve Pembe Kedi Altın Peşinde’de ise altının yenip içilmeyeceği, hayatta altından çok daha değerli şeyler olduğu mesajı, Tomurcuk ile Pemboş’un maceralarındaki çeşitli dolambaçlı yollara eşlik ediyor. Bunu yaparken yazar Pamuk Prenses ve Süpermen’i olağan evrenlerinden çıkarıp başka maceralara sürmüş. Öyküsüne konuk etmiş. Yedi Cüceler meydanda yok, Kötü Kraliçe ise Süpermen uzmanı bir akademisyen olduğu iddiasında. Tomurcuk, Yedi Cüceler’in yerine dağlara altın aramaya gittiğinde ise köylerinde siyanürle altın aranmasına karşı direnen köylülerle karşılaşıyor.

Dediğim gibi maceralar biraz dolambaçlı. Ben şahsen eski Pamuk Prenses’i aramadım desem yalan olur bu yeni Pamuk Prenses karşısında, üstelik cücelerin boşluğu da doldurulur gibi değil. Umut edelim de, çocuklarımızın Pamuk Prenses’in içinde yaşadığı ormanı gözlerinde canlandırmayı beceremeyecekleri, orman denilen şeyi sadece kitaplardaki resimlerden tanıyacakları kadar ileri gitmeyiz bu çılgınlıkta. Umut edelim de geleceğin büyükleri olarak onlar bizden daha çok inansınlar altının yenip içilemeyeceğine…

Şeker Kız ve Büyülü Elma
Seza Kutlar Aksoy
Resimleyen: An-Su Aksoy
Can Çocuk / 80 sayfa
Tomurcuk ve Pembe Kedi Altın Peşinde
Seza Kutlar Aksoy
Resimleyen: Ferit Avcı
Tudem Yayınları / 88 sayfa
Show More