İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

İşte karşınızda dişi ve çocuk Holmes

İşte karşınızda dişi ve çocuk Holmes

Çağlayan ÇEVİK

Alan Bradley’nin Tuhaf Bir Turta Davası adlı romanı, bizleri çocuk dedektif Flavia De Luce’un maceralarıyla tanıştırıyor. Kapılarına bırakılan ölü bir su çulluğunun ardından işlenen cinayeti çözmeye çalışan küçük Luce’un karşılaştığı ipuçları onu karanlık aile sırlarına götürecektir…

Polisiye sever misiniz? Peki filateliye ilgi duyar mısınız, en azından ömrünüzde pul biriktirmek gibi bir tutkunuz –kısa bir süreliğine de olsa- oldu mu? Şayet bunlara cevabınız olumlu yöndeyse, Tuhaf Bir Turta Davası ile tanışacağınız Flavia De Luce, iki alana da duyduğunuzu ilgiyi fazlasıyla tatmin edecek. Üstelik tüm canayakınlığı, detektifliğe soyunan her polisiye kahraman gibi “gevezeliği”, daha ilk sayfadan son noktaya kadar temposu hiç düşmeyen serüveni ile Flavia De
Luce, “dişi Holmes” olma yolunda emin adımlarla polisiye dünyamızdaki tahtına kurulacak gibi görünüyor.

Bu coşkulu ve bol övgülü girizgahı fazla abartılı bulmuş olabilirsiniz. Önce kısaca Flavia De Luce’yi tanıtmak gerek. 1950’lerin İngiltere’sinde, henüz onlu yaşlarının başında, kimyaya uzmanlık derecesinde ilgili bu çocuk, ablaları güzelliğine düşkün Ophelia ve kitap tutkunu Daphne, İkinci Dünya Savaşı’nda Albay rütbesiyle görev almış babası ve sadık uşakları, bahçıvanları, kimi zaman şoförleri Dogger ile birlikte Buckshaw malikanesinde yaşamaktadır. Annesi o daha küçücük bir çocukken hayata veda etmiştir.

Gerek annesine fazla benzemesinin etkisiyle, gerekse aykırı tabiatının etkisiyle ablaları gibi güzelliğe, piyano çalmaya veya bütün gün romantik kitaplar okumaya değil tehlikeli sıvılarla deney yapmaya daha fazla ilgi duyan meraklı bir kızdır Flavia. Bir gece uyku tutmamasının da etkisiyle evin içinde dolaşırken babasının, çalışma odasında yabancı bir adamla tartıştığını duyar. Anlayabildiği kelimeler, “Twining”, “moruk öldü”, “onu biz öldürdük” olur. Bir gece sonra da evlerinin
bahçesinde kızıl saçlı bir adamı ölmek üzereyken bulur Flavia.

Sabaha karşı dörtte karşılaştığı adam son nefesinde “Vale!” (Latince elveda) demiştir o kadar. İşin tuhaf tarafı iki gün önce de kapılarında sivri gagasına “Black Penny” (arka zemin üzerinde Kraliçe Victoria’nın portresinin bulunduğu 1 penny değerindeki ilk İngiliz posta pulu) geçirilmiş ölü bir su çulluğu bulunmuştur. Peki tüm bunlar neye işarettir ve acaba ardı ardına gelişen bu olaylar birbiriyle ne kadar bağlantılıdır?

ÜÇÜNCÜ KİŞİ KİM?
Flavia kendi merakından bunların peşine düşerken, diğer taraftan da Müfettiş Hewitt de olayı sorgulamakla görevlidir. Tek tek tüm tanıkları sorgulayan Hewitt işin içindeki tuhaflıkları tam olarak anlayamasa da gizlenen birtakım gerçekler olduğundan da şüphelenmektedir. Hewitt dosyayı kendi bulguları üzerinden incelerken, meraklı Flavia da kendi bilgileri ve derin araştırmaları sonrası birtakım gerçeklerle yüzleşmeye başlar. Bahçelerinde son nefesini veren adam, bir
gece önce babasının odasında tartıştığı adam mıdır? Eğer öyleyse babasıyla beraber öldürdükleri Twining kimdir?

Ölü su çulluğu kapılarına kim tarafından bırakılmıştır ve gagasına iliştirilen pulla verilmek istenen mesaj nedir? Yabancıyı bahçelerinde öldüren kimdir? Dahası babasının tüm bu olaylarla ilgisi nedir? Bu soruları aklının bir kenarında tutan Flavia yavaş yavaş konuyu aydınlattığını sanarken, hem otuz yıl önce yaşanan bir intiharı araştırırken, hem cinayetle suçlanan babasını kurtarmaya çalışırken, hem de düşeceği tuzaktan kurtulmaya çabalarken bulur kendini. Köhne İngiliz malikanesi Buckshaw’da birbiri ardına gelişen bu olaylar belki de Flavia’nın hayatını değiştirecektir.

Kimyaya olan merakı sayesinde birçok delile daha kolay ulaşan Flavia, yaptığı arşiv aramaları sayesinde otuz yıl önceki intiharın aslında şüpheli bir ölüm olduğunu, bahçelerinde son nefesini veren adamın bu intiharda payının olduğunu ve dahası tüm bu olaylarda gerçekten babasının da yeri olduğunu öğrenir. Babasının tüm bu ölümlerle ne kadar alakalı olduğunu öğrenmeye çalışırken farkında olmadan gerçek bir detektif gibi iz sürer.

Gözlerinin önünde can veren adamın ölümünü araştırırken, yıllar önce işlenen bir cinayeti tüm detaylarıyla aydınlatır. Ancak tüm bu olayları birbirine ekleyebilmesi için eksik parçayı, üçüncü bir kişiyi daha bulması gerekir. Peki kimdir bu üçüncü kişi? Sadık uşakları Dogger mı, yoksa çok daha başka biri mi? Flavia De Luce, karşısına çıkan bu dosyayı kendi başını belaya sokmadan nasıl çözecektir?

Alan Bradley’ye İlk Hançer Ödülü’nü kazandıran romanı Bir Tuhaf Turta Davası, daha ilk paragrafta da belirttiğim gibi başından sonuna, dört başı mamur, irkiltici bir polisiyeye imza atıyor. İç içe girmiş olayları çözmeye çalışan Flavia De Luce ile daha çocuk yaşta afacan bir detektifi hayatımıza sokarken, aynı zamanda bizi 50’li yılların İngilteresi’ne götürüyor.

Bu arada belirtmekte fayda var, Alan Bradley, Flavia De Luce’nin yeni maceralarını yazmakla uğraşıyormuş. İlk kitabı okuduktan sonra, diğerlerinin de bir an evvel yayınlanmasını bekleyeceğinizden kuşkunuz olmasın.

Alan Bradley
Tuhaf Bir Turta Davası
Çeviren: Kutlukhan Kutlu
Domingo Yayınları / 348 sayfa
Show More