İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Her efsane muhakkak biraz da gerçektir

Her efsane muhakkak biraz da gerçektir

Serda SEMERCİ

Anadolu Mitolojisi başlıklı serisiyle Anadolu kültürünün sözlü geleneğini çocuklara aktarmaya çabalayan Hasan Barışcan, serinin üçüncü kitabı İstanbul Efsaneleri’nde Altın Boynuz’dan Kız Kulesi’ne, Yürüyen Köprü’den Yılıan Saçlı Kadın’a İstanbul’un gizemli öykülerini aktarıyor.

Roma, Bizans, Osmanlı… İnsanlar, medeniyetler, çağlar değişiyor. İstanbul yerinde duruyor, ancak aynı kalmıyor. Efsaneler gerçeğe, gerçekler efsunlu öykülere karışıyor. İnsan en iyi yaşadığı şehri bilir diye düşünebilirsiniz. Bu düşünce ancak küçük, yeni kentler için geçerli olabilir. Bir şehrin geçmişi yüzü aşkın asra dayanıyorsa, o şehrin her sokağı ya da caddesi değil, her taşının altı bir efsaneye işaret ediyordur. Bu efsanelerin yekününü benim diyenin bir çırpıda öğrenmesi güç. Öyleyse çocukluktan başlayarak, yavaş yavaş fısıldamak lazım gelmez mi?

Aynı zamanda tecrübeli bir eğitimci olan yazar Hasan Barışcan da böyle düşünmüş olmalı ki, İstanbul Efsaneleri adlı kitabını âdeta çocuklar için kültürel bir kılavuz niyetine hazırlamış.

İmparatorların zırhlarına, sultanların kaftanlarının altına serilmiş şehr-i İstanbul, nam-ı diğer Bizantion, Konstantinopolis ya da Aseton’da tarih boyunca yalnızca isimler, hükmedenler ve gelenekler değil, şehir üzerine anlatılan efsaneler de değişmiş, dönüşmüş.

Örneğin elimdeki kitaba göre bir efsane şöyle diyor; “Baş tanrı Zeus’un sevgilisi olan rahibe İo, Zeus’un kızkardeşi ve eşi olan evlilik tanrıçası Hera’nın kıskançlığından korunması için inek haline getirilmiş. Sonra da Hera’nın rahat bıraktırmadığı bir tanrıdan kaçarken Haliç’te Keroessa adlı kızını doğurmuş. Bu kızı su perisi Semestra büyütmüş. Kız büyüyünce Deniz tanrısı Poseidon ile evlenmiş ve Byzas adlı bir oğlan çocuğu doğurmuş. İşte Byzas, İstanbul’un kurucusu olmuş.”

Gelgelelim, İstanbul Osmanlı’nın başşehri oluverince, bu defa Süleyman Peygamber’in hikâyesiyle anonimleşen bir başka efsane kabul edilmiş. İstanbul’u kuran Peygamber’in onun öğretilerini reddeden kraliçeyi öldürmesiyle, kraliçenin toprağa karışan kanı sebep olmuş meğer, bahar gelince mor mor tomurcuklanan erguvanların rengine…

ORTAK KÜLTÜR
Bundan sonra bahar aylarında İstanbul’un havasını solurken dikkat edin. Bilin ki burun deliklerinizi okşayan o yumuşak his, burada yaşamış bir kraliçenin bıraktığı kokunun mucizesidir…

Barışcan’ın İstanbul Efsaneleri, sadece İstanbul’un adının nereden geldiği ya da nasıl kurulduğu üzerine değil, şehrin en iyi bilindiği varsayılan, Haliç nam-ı diğer Altın Boynuz, Kadıköy, Boğaziçi, Gülhane Parkı gibi noktaları üzerine anlatılmış efsaneleri de es geçmiyor.

Bütün bu efsaneleri, gerçeküstü masallar olarak nitelemek, onlara yapılmış bir haksızlık olur. Çünkü sözlü kültürle yoğrulmuş Anadolu ve Bizans kültürünün taşları üzerine oturmuş bu şehir, dikkatle bakarsak o efsanelerde yatan ayrıntılardan izler, hatıralar taşıyor.

Örneğin, Eminönü yarımadasındaki ünlü Çemberlitaş’ı Sultanahmet Meydanı’nda gidip de görmeyen yoktur. İşte belki de hemen her gün önünden geçtiğiniz o taşın yerinde, yaklaşık bin asır öncesinin Yunan tanrısı Apollon’un heykeli varken, Roma İmparatorluğu döneminde Bizans kralının heykeli buraya yerleştirilmiş ve üzerinden geçen yüzyıllar boyunca aşınan bu yapı bozulmasın diye çevresi çemberlerle korumaya alınmış. Bugünede, adıyla, cismiyle Çemberlitaş olarak yadigâr kalmış.

Kitaptaki son efsane ise, İstanbul lodosuna kanat açarak ‘ilk uçan insan’ ünvanını alan Hezarfen Ahmet Çelebi’nin macerası. İsmi, “bilgin, her işin üstadı” anlamına gelen Hezarfen, 17. yüzyılda Osmanlı’da yaşamış bir bilgin. Matematikten gökbilime kadar pek çok alanda araştırmalar yapan bilim adamı, İtalyan rönesans ressamı Leonardo da Vinci’nin kuşlarla ilgili çizimlerini inceledikten sonra insanın da uçabileceğine kanaat getirip kendine kanatlar hazırlar. Lodoslu
bir İstanbul gününde, şehrin en yüksek binası Galata Kulesi’nden kendini İstanbul’un mavi gökyüzüne bırakır ve tüm şehir ahalisinin önünde uçar!

Tanrıların Yurdu Ege ve Işık Ülkesi Likya kitaplarının ardından Anadolu Mitolojisi serisinin üçüncü kitabı olan İstanbul Efsaneleri, modern şehrin vitrin ışıklarının aydınlattığı caddelerin altından ve üstünden göz kırpan tarihi mirastan, efsanelerin masalsı diliyle yararlanmak isteyen 7’den 70’e tüm çocuklar için.

Anadolu Mitolojisi 3 – İstanbul Efsaneleri
Hasan Barışcan
Resimleyen: Zafer Temoçin
Cumhuriyet Kitapları / 70 sayfa
Show More