İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Israrla ‘iyi’ masal kahramanları aranıyor!

Israrla ‘iyi’ masal kahramanları aranıyor!

Irmak ZİLELİ

Bir süredir İyi Kitap için bir masallar kulesinde yaşayan Irmak Zileli, bu ay çok zorlu bir arayışa girdi. Kötünün mutlaka çirkin olduğu, güzelin muhakkak kazandığı, kolay yoldan para kazanmanın makbul olduğu bir masallar diyarında, iyiyi, doğruyu ve güzeli aradı. Bilin bakalım ne buldu!

Güzelliği dillere destan olmayan, yakışıklılığıyla ülkenin bütün kızlarının kalbini hoplatmayan, zenginliğiyle göz kamaştırmayan, düpedüz sıradan, hatta çirkin ve yoksul, ama yine de “iyi” masal kahramanları aranıyor!

Bu ilanı verdim gazeteye ve başladım beklemeye. İlk başvuran Çirkin Ördek Yavrusu oldu. Baktım özgeçmişine, doğruydu, doğduğu zaman bir çirkin ördek yavrusuydu. Peki ya sonra? İşler hızla değişmiş; çirkin ördek, güzeller güzeli bir kuğuya dönüşmüştü. Eledim.

Hemen ardından yoksul bir oduncu olduğunu iddia eden bir adam çaldı kapıyı. Neyin nesisin kimin fesisin derken, ortaya çıktı ki, yoksulluk çok eskilerde kalmış. Şu sıra çalışmakta olduğu masalın sonunda refaha, zenginliğe ve mutluluğa kavuşmuş bir masal kişisiymiş kendisi. Odunculuğu ise çoktan bırakmış. Çünkü kral tarafından ona ve ailesine bir ömür yetecek kadar altın bahşedilmiş. “Neden yeni bir masal arıyorsun kendine?” diye soracak oldum, gözlerinde “Daha çok kazanmam gerek!” diyen o parıltıyı görünce vazgeçtim.

Önümde gazete ilanım, kara kara düşünüyordum ki, şöyle dedim, “İş başa düştü, kendi masal kişini kendin bulacaksın.” Girdim bir kitapçıya, ne kadar masal kitabı varsa dökün önüme dedim. Masal Gezegeni mi istersiniz, Uykudan Önce Masallar mı… Önümde küçük bir tepecik halinde yığıldı kitaplar. Okudum, okudum, okudum… Aradım, taradım. Meğer ilanını verdiğim niteliklere sahip bir masal kahramanı bulmak, Kaf Dağı’nın ardındaki sihirli otu bulmak kadar zormuş. Üstelik ben bir masalın içinde de değildim. Ne bana yardımcı olacak iyilik perilerim, ne de doğaüstü güçlerim vardı. Sonunda umudumu hepten
yitirdim. İlanımın yanı başında yığılı duran masal kitapları kulesine bakıp bakıp düşündüm. “Neredesiniz ey yaşamın içinde defalarca kez karşılaştığım güzel ya da zengin olmasa da, iyi ve mutlu insanlar?”

BOYUMUN ÖLÇÜSÜNÜ ALDIM
Bu sorunun ne denli manasız olduğunu, Çizmeli Kedi, Doktor Her Şeyi Bilen, Altın Çocuklar, Cinlerin Hediyesi, Sihirli Fasulye, Külkedisi, Eşek Postu masallarını okuyunca anladım… Nasıl mı? Anlatayım…

Geçmiş zaman tabii, Çizmeli Kedi aklımda sevimli mi sevimli, sahibine yardımcı olmak için çırpınan bir kedicik olarak kalmış. Okuyunca işin aslının hiç de öyle olmadığını görüp dumur olduğumu söylemeliyim. Birlikte hatırlayalım. Çizmeli Kedi, bir marangozun üç oğlundan birine miras olarak bıraktığı kedisidir. Bu üçüncü oğlan kendini çok şanssız hisseder, çünkü ağabeylerinden birine değirmen, ötekine eşek kalmıştır. Şöyle düşünür oğlan: “Ağabeylerim ortak çalışarak hayatlarını dürüst bir şekilde kazanacaklar, ama ben…” Öyle ya, kedi dediğin yük taşımaz, süt vermez… Oğlanın ilk cümlesine kanıp da masalın “dürüst yoldan para kazanmanın yollarını” anlattığını sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Ben öyle sandım ve boyumun ölçüsünü aldım. Şöyle ki…

Oğlan böyle kara kara düşünürken, kedi kendini ortaya atıp başlar dil dökmeye. Onu nasıl zengin edeceğini ballandıra ballandıra anlatır. Oğlan pek ihtimal vermese de, kedinin öne sürdüğü tek koşulu kabul eder ve ona bir çanta ile bir çift çizme verir. Böylece kedinin adı olur, Çizmeli Kedi. Çizmeli Kedi düşer yollara. İlk işi bir tavşan yakalayıp onu ülkenin kralına götürmek olur. Ve ilk yalan söylenir: “Majesteleri, bu tavşanı size Karabas Markizi gönderdi.” Kral bu işe çok sevinir ve Markiz’e teşekkürlerini iletir… Bu, işin henüz başıdır. Çizmeli Kedi’nin planı çok daha çetrefildir. Aradan bir gün geçer ve bu kez iki keklik yakalayıp çıkar Kral’ın huzuruna. Yine Markiz’den bir hediye getirmiştir… Kral hediyelerle mest olmuş, kıvama gelmiştir artık.

Şimdi sıra Markiz’in zenginliğiyle Kral’ı sarhoş etmektedir. Çizmeli Kedi, Kral’ın kızıyla gezintiye çıktığını görünce soluğu sahibinin yanında alır. Tutar kolundan onu Kral’ın az sonra önünden geçeceği nehre sokar. Kral’ın arabası oradan geçerken de bağırmaya başlar: “Yardım edin! Karabas Markizi boğuluyor!” Kendisine keklik ve tavşan göndererek jest yapan bu saygıdeğer şahsiyetin yardımına koşmak işten bile değildir Kral için. Araba durdurulur, bizim “Markiz” arabaya alınır.

Onlar aheste aheste gezintilerini sürdüre dursun, Çizmeli Kedi önden giderek yol üstündeki tarlalarda çalışan köylüleri tehdit eder: “Az sonra buradan Kral geçecek, ona bu tarlaların Karabas Markizi’ne ait olduğunu söyleyeceksiniz. Yoksa canınızdan olursunuz!” Köylülerin boyunları kıldan incedir tabii. Kral ise Markiz’in zenginliği karşısında şaşkındır. Ama Çizmele Kedi’nin oyunları daha bitmemiştir. Yine önden giderek büyücü bir deve ait olduğu bilenen şatoda alır soluğu. ‘Zekâsını’ kullanarak devi tuzağa düşürür ve yer! Böylece şato da onlara kalır.

Kral, şatonun ihtişamı karşısında küçük dilini yutacaktır neredeyse. Neyse ki yutmaz ve beklenen teklifi yapar: “Sayın Markiz, damadım olup olmamak konusunda ne düşündüğünüzü öğrenebilir miyim?” Masal, armut piş ağzıma düş misali markizlik mertebesine yükselen oğlan ile prensesin şatoda evlenmesiyle son bulur. Ama marangozun, değirmen ve eşekle başbaşa kalmış diğer iki oğlunun akıbeti ne olmuştur bilinmez… Öyle ya, “dürüst yoldan hayatı kazanmak” bir masala sığayamayacak kadar uzun zaman alır…

ZENGİNLİĞİN SIRRI
Doktor Her Şeyi Bilen masalının kalbimdeki yeri ayrı. Çünkü orada eleman aranıyor ilanım için başvuran oduncuya rastladım. Oduncunun hikâyesinin ayrıntılarını bilseydim, ona bir çift lafım olurdu ya neyse… Bu masalda, Çizmeli Kedi’nin yerinde bu oduncunun olduğunu söylersem ne demek istediğimi sanıyorum anlarsınız.

Masal, oduncunun “çalışkanlığına” rağmen, kolay yoldan zengin olmanın sırrını keşfetmesini anlatıyor. Buna, doktor bir müşterisinin şakasını ciddiye alıp doktorluğa soyunma hikâyesi de diyebiliriz… Müşterisinin verdiği aklı uygulayan oduncu bir tabela yaptırır ve kapısına asar: “Doktor Her Şeyi Bilen.” Bu tabelayı gören zengin bir adamın kendisinden isteği ise doktor lukla ilgisini kurmakta zorlandığım bir konuda olur. Onu soyan yankesicileri bulursa kendisine cömert bir ödül vereceğini söyler zengin adam. Böylece oduncu (yani Doktor Her Şeyi Bilen) ile karısı, zengin adamın evine yemeğe giderler. Ondan sonra tesadüfler birbirini izler ve oduncu, adamın parasını çalanların uşakları olduğunu öğrenir. Ama iş bununla da bitmez. Uşaklar durumu fark edip doktor/oduncuyu kenara çeker ve suçlarını itiraf ederler. Kendisine paranın yerini göstereceklerini, efendilerine parayı onların çaldığını anlatmazsa ona büyük bir ödül vereceklerini söylerler. Doktor/oduncu bu anlaşmayı oldukça kârlı bulmuş olmalı ki kabul eder. Böylece hem adamdan, hem de uşaklarından yüklü miktarda ödül alır, zengin olur ve bir daha da odunculuk yapmaz…

Altın Çocuklar, Cinlerin Hediyesi ve Sihirli Fasulye masalları ise birbirine çok benzer şekillerde zengin olan insanların hikâyesini anlatıyor. Altın Çocuklar’da, oltasına altın bir balık takılan ve böylece hayatı değişen balıkçının hikâyesini okuyoruz.

Cinlerin Hediyesi’nde ise, bir terzi ile kuyumcunun, kömürleri altına çevirme yeteneğine sahip yaşlı bir cin ile karşılaşmalarıyla gelişen maceralarını…

Sihirli Fasulye’de yoksul ve dul bir kadının tembel oğlunun eline geçen sihirli fasulyeler sayesinde altın yumurtlayan tavuğa ulaşma öyküsünü…

Bu üç masalın kahramanları ötekiler gibi yalanla dolanla değil, ama sihrin ve büyünün yardımıyla zengin oluyor. Sonuç hep aynı: Balıkçı ve karısı altın balığın sihri sayesinde altından çocuklara sahip oluyor; kadın ile oğlu altın yumurtlayan tavuk sayesinde çalışmadan para kazanmanın yolunu buluyor; terzi ile kuyumcu da kömürlerini altına çeviren cinin yardımıyla ölene dek refah içinde yaşıyor.

Külkedisi’nin hikâyesini ise bilmeyen yoktur. İkinci evliliğini kötü kalpli bir kadınla yapan zengin bir adamın kızıdır Külkedisi. Güzeller güzeli bir kızdır. Öyle de olması gerekir. Ama onun aksine üvey annesi ve kardeşleri birbirinden çirkin resmedilir. Bu da yine masalın gereğidir. Külkedisi, güzelliği sayesinde tırmanabilecektir sarayın merdivenlerini. Her şey iyilik perisinin ona güzel kıyafetler giydirmesiyle başlayacak, baloya katılabilen Külkedisi, güzelliğiyle prensi büyüleyecektir. Çirkin kardeşler kıskançlıktan çatlayadursun, Külkedisi tüm gece prensin kollarında dans edecektir.

Hikâyenin mutlu sona erişmesi de Külkedisi’nin başka hiçbir kızda olamayacak kadar küçük ve narin ayaklara sahip olmasına bağlıdır. Camdan ayakkabıları tüm ülkenin bekâr kızlarına giydire giydire Külkedisi’ni arayan prens, o ana kadar eziyet içinde yaşayan güzeller güzeli masal kahramanımızı bulacak ve böylece her ikisi de mutluluğa erecektir. Kapıyı açan anahtar, güzellikten başka bir şey değildir. Güzel olan iyidir de zaten… Tıpkı kötü olanın mutlaka çirkin olması gibi.

Eşek Postu isimli masalda ise bu mesaj çok daha açıktan verilir. Masal kahramanımız yine, özünde çok güzel olan bir prensestir. Ama türlü nedenlerle eşek postuna bürünmüş halde ve yüzünü çamura bulayarak gezmektedir. Herkes onu çirkin bir ucube olarak görür. Güzel prensesin mutluluğa erişmesi, bir başka ülkenin yakışıklı prensiyle karşılaşmasına bağlıdır. Tabii prensin onun “özünü” keşfetmesi koşuluyla… Bu masal da mutlu sonla biter, prensesin güzelliği ortaya çıkar ve prens ona âşık olur. Üstelik kral ile kraliçe de prensesin güzelliği karşısında sevinç içindedirler. Neyse ki oğullarına yakışan bir gelinleri olacaktır.

Şimdi bir elimdeki ilana, bir önümdeki masal yığınına bakıyorum. Kısa yoldan zengin olmak için kırk dolap çeviren masal kahramanlarının yüzleri geçiyor önümden. Oduncunun gözündeki parıltıyı görüyorum her birinde. Şöyle diyorlar: “Beni al! Beni al!” İlanı okuyorum yeniden: “Güzelliği dillere destan olmayan, yakışıklılığıyla ülkenin bütün kızlarının kalbini hoplatmayan, zenginliğiyle göz kamaştırmayan, düpedüz sıradan, hatta çirkin ve yoksul ama yine de ‘iyi’ masal kahramanları aranıyor!”

Saflığıma yanıyorum… Amaç kısa yoldan para kazanmaksa eğer, zengin olmasa da mutlu olan masal kahramanını kim ister? Güzellik her kapıyı açıyor madem, çirkin ördek yavrusu kuğuya dönüşmesin de ne yapsın? Yarın ki gazete için yeni bir ilan yazmaya girişiyorum hemen: “Güzelliği dillere destan olmayan, yakışıklılığıyla ülkenin bütün kızlarının kalbini hoplatmayan, zenginliğiyle göz kamaştırmayan, düpedüz sıradan, hatta çirkin ve yoksul ama yine de ‘iyi’ insanlar aranıyor!”

Yaptığım küçük değişikliğin peşine şu notu düşüyorum: “Yeni yazılacak masallarda onların da hikâyesi anlatılmalı…”

Çirkin Ördek Yavrusu
Mor Fil Yayıncılık
8 sayfa
Çizmeli Kedi
Mor Fil Yayıncılık
12 sayfa
Andersenden Masallar
Sihirli Fasulye
Resimleyen: Yakup Kamer
Mor Fil Yayıncılık / 16 sayfa
Show More