İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Yaşadıklarımız ve düşlediklerimiz

Yaşadıklarımız ve düşlediklerimiz

Yankı ENKİ

Gerçeklere daha yakın olanlar büyükler mi çocuklar mı? Düşlere en çok ihtiyaç duyan kimler? Bu soruların yanıtları için, Ahmet Önel’in her şeyi “Sahi mi?” sorusuyla karşılayan sekiz yaşındaki karakteri Susam’a kulak vermekte fayda var.

“İnsanları çok seviyorum. Hayat çok garip! Hayatı çok seviyorum. İnsanlar çok garip!” İşte bu sözler neredeyse her öğrendiğini “Sahi mi?” diye sorgulayan sekiz yaşındaki bir çocuğun, Susam’ın öyküsünü özetliyor. Anne ve babasını bir trafik kazasında kaybettiğini yıllar sonra öğrenen, amcasıyla birlikte yaşayan ve tek amacı, çevresindeki insanların birbirini sevmesi ve anlaması olan, doğal olarak da hayatı yaratıcı bir şekilde sorgulayan Susam’dan bahsediyoruz.

On bir yaş ve üzerine hitap eden Sahi mi Susam kitabının yazarı Ahmet Önel. Ancak kitapta karşılaştıklarımızın büyük bir bölümünü Susam’ın gözünden
okuyoruz. Susam, düş ve gerçekliği zaman zaman birbirine karıştıran, aslında bunun da farkında olabilen bir çocuk. Onun yaşadıklarına ilişkin düşündükleri ve
defterine aldığı notlar, bir yandan bize bir çocuk yazarın doğuş hikâyesini anlatıyor. Onun her zaman anlatacak bir öyküsü olacağını, kitabın son sayfasını çevirdiğimizde de fark ediyoruz. Belki de başına gelenler çok farklı, eşsiz olaylar değil, ama o çevresindekilerin de düşündüğü gibi, “değişik” bir çocuk. Sıradan olaylar, sıradan insanlar onun gözlerinde, neredeyse fantastik denebilecek renkli bir öykünün unsurlarına dönüşüyor.

Anlatılanların çoğunu kahramanımız Susam’ın bakış açısından dinlememiz, kaçınılmaz olarak çocuklar ve büyüklerin yer yer çarpışan, yer yer de kesişen dünyalarını keşfetmemizin anahtarını sunuyor bize. Susam’ın amcası Topaç’ın dediği gibi, “Hayat aslında göründüğü kadar karmaşık değil,” bazen. Yine de Susam yaşındaki bir çocuk için karmaşık olmayan bir şeyden bahsetmek mümkün olmayabiliyor. O, önce “Sahi mi?” diye soruyor büyüklere ve çevresindeki herkese, çünkü gerçekliğini ayırt etmek istediği belki binlerce ayrıntı var hayata ve kendi kimliğine ilişkin.

YAĞMURU BEKLEYEN NUH
“Ben aslında kimim?” en önemli sorusu Susam’ın. Ne var ki bunun yanıtının kolay bulunamayacağını, hayatı, kaybettiği ailesi ve bütün zamanını beraber geçirdiği komşuları üzerine düşündükçe görüyor. Önemli olan sormak ve anlamaya çalışmak bu durumda.

Kızıyla dört işlem soruları üzerinden iletişim kuran Şenlik, Gana adında bir fil besleyen Ekvator adlı avcı, orkestrasını kaybetmiş biri olan Bay Minör, her sabah uyandığında farklı bir dil konuşma hastalığına tutulan Elmacık ve her sabah kızının konuştuğu dili bulmaya çalışan Eflatun, baş garson Çimdik, amcası Topaç, her gün yağmur yağmasını bekleyen ve bunun için teknesini hazırlayan Nuh’tan oluşan bir çevresi var Susam’ın. Bu renkli kahramanların çoğu birbiriyle çok da iyi geçinemiyor başlarda. İşte bu noktada Susam giriyor devreye. Onları çok seviyor ve kendince anlamaya çalışıyor. Sonuçta görüyor ki önce onlar birbirlerini sevmeli ve anlamalı.

Susam’ın en büyük eksiği ise kendi yaşlarında bir arkadaş. O hep büyüklerle birlikte zaman geçiriyor, hatta bazen onlardan daha büyükmüş gibi yaklaşıyor hayata. Tabii büyüklerin de bazen çocukmuş gibi davranmaları buradaki kesişim noktasını oluşturuyor.

Susam’ın dilinde düş ve gerçek bir araya gelmeye başladıkça, biz de tıpkı Susam gibi sormaya başlıyoruz “Sahi mi?” diye. Susam, hayallerinden çıkıp gerçek hayatın dertleriyle karşılaştıkça, hayallerine daha fazla sarılıyor. Ne var ki henüz sekiz yaşında bir çocuk olması işleri hiç de basitleştirmiyor. Hayat, Susam gibi bir çocuk için sadece sorulardan ve anlaşılmaz yanıtlardan oluşuyor. Bunu anlaşılır kılma çabası ise Susam’ı yaratıcılığa, dünyayı kendi kelimeleri ve sınırları ile biçimlendirmeye iten bir sürecin başlangıç noktasını oluşturuyor.

Ahmet Önel’in yazdığı gibi, “Büyükler bazı gerçeklerin kendilerinde kalmasını isterler.” Peki, çocuklar ne yapmalı o zaman? Büyükler gibi mi davranmalılar acaba? Susam’ın kafasını karıştıran nokta burada gizli. Gerçeklere daha yakın olanlar büyükler mi yoksa çocuklar mı? Düşlere en çok ihtiyacı olan kimler? Susam’a kulak verelim o halde: “İnsanın büyüdüğünde karşı karşıya kaldığı böyle bir şey mi yoksa? Yaşadıklarınla düşlediklerin arasındaki o kocaman uçurum!”

Sahi mi Susam?
Ahmet Önel
İş Kültür Yayınları
276 sayfa
Show More