İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Vampirler korkutmak için geri geldi!

“Vampirler korkutmak için geri geldi!”

Ferhat ULUDERE

Marcus Sedgwick, Kılıç Tutan Elin Şarkısı’nda mitolojinin ta en başına giderek, vampirleri sinema endüstrisi içinde bir tüketim nesnesi haline gelmeden önceki halleriyle anlatıyor ve onlara hak ettikleri itibarı geri veriyor.

Çok değil, yakın zaman önce, Stephenie Meyer Alacakaranlık serisiyle gençlerin seveceği yeni bir vampir nesli yarattı. Kitaplar sinemayla da desteklenince, “Bella” gibi vampir olmaya çabalayan birçok genç peyda oldu muasır medeniyetlerde. İnsan kanı içmeyen, gece yetmezmiş gibi gündüzleri
de gezebilen, tenleri güneşte parlayan, zeki olduğu kadar da çekici olan bu vampir ırkı aslında sinema marifetiyle kimlik değiştiren mahlûkatın son temsilcisiydi. Edward hayranları alınmasın, ama okudukları ve izledikleri
şeyler gerçek vampirler değildi. Onlar tüketim toplumunun yarattığı ve acımasızca şekillendirdiği bir yeniçağ figürü, bir cazibe noktasıydı. Meyer’in yarattığı bu yeni nesil, gençler tarafından oldukça ilgi görse de, işin ustaları tarafından kıyasıya eleştirildi. Korku edebiyatı dendiğinde herkesin aklına gelecek ilk isimlerden biri olan Stephen King, Meyer’in yarattığı vampirleri
topa tutmuş ve bu neslin okuru korkutmadığını, bunun da vampirlere yapılmış bir hakaret olduğunu söylemişti. King bu konuda yalnız değildi. Okuyan, yazan, kısacası vampirlerle alakalı hemen hemen herkes bu yeni nesle karşı çıkmıştı. Tabii bu karşı çıkış, kitabın da filmin de başarısına gölge düşürmedi. Ama modern dünyada daha da içe kapanan, hatta gerçekliğini
yitiren asıl vampirlerin kalbini kırdı.

Marcus Sedgwick, Kılıç Tutan Elin Şarkısı adlı romanında, Stephenie Meyer’in itibarsızlaştırdığı vampirlerin karizmasını kurtarıyor ve onlara gerçek kimliklerini geri veriyor. Yani onlara yeniden korkuyu, korkutmayı bahşediyor. Ama bunu yaparken de öyle sıradan ya da alışılagelmiş bir vampir ırkı yaratmıyor. Stephenie Meyer’den önceye gidiyor. Kayıp Gençler filmindeki punkların ötesine geçiyor. Vampir edebiyatının başlangıcı sayılan
Dracula’yı, yani orta yaşlı aristokratları da geride bırakıyor. En başa, mitolojinin başlangıcına kadar ilerliyor. Vampirlerin zombilere benzediği, hiçbir estetik kaygı taşımadığı, hatta mezardan kalkan bir cesetten başka bir şey olmadığı döneme götürüyor okuru. Yani XVII. yüzyılın başlarına…

DEHŞET SAÇAN YARATIKLAR
Doğu Avrupa’da, kışın en şiddetli dönemlerinde bir oduncu ormanda saldırıya uğrar ve hayatını kaybeder. Ama ölmeden önce kendine saldıran adamı tanımıştır. Hatta cenazesine katıldığını hatırlar son nefesinde. Bir süre sonra o da mezarından kalkar ve diğer ölüler gibi karla kaplı ormanın içinde insan avına çıkar.

Ölüler durmaksızın yeni “rehine”ler yaratır. Vampirler, Gölgeler Kraliçe’sinin hüküm sürdüğü bölgede “rehine” adıyla anılmaktadır. Çoğalan ve çoğaldıkça dehşet saçan bu yaratıklardan korkan köylüler evlerine kapanır ve geceleri gizlenerek geçirir. Bir rehine her an kapıyı kırabilir ve eve girip birinin canını alabilir. Öteden beri bilcümle mahlûkatla yakın ilişki kuran Çingeneler, ölüleri yok etmek için harekete geçerler. Savaşın ön saflarında inançsız bir delikanlı, bilge bir Çingene kızı, alkolik bir baba ve Osmanlı’da dövülmüş bir kılıç vardır.

Marcus Sedgwick, kitap boyunca vampirler hakkında pek çok eserde es geçilen önemli detaylar da veriyor. Mesela vampirlerin kalplerine çakılan kazıkla yok olacağı kanaatine karşı çıkıyor. Kazık onlar mezardayken çakılır ve böylelikle yaratık mezarından kalkıp insanlara zarar veremez. Marcus Sedgwick’e göre vampirleri mezarda tutmak için kullanılan etkili bir yöntem de kömürdür. “Rehine” bu kömür bitene kadar tabutunu karalamak zorunda kalır.

Marcus Sedgwick, kitap boyunca farklı bir yöntem de izliyor. Yazar tüm romanı eski bir şarkının etrafında kuruyor. Romanın kahramanı Peter, bir yandan şarkının gerçek anlamını kavramaya çabalarken, bir yandan da vampirlerle mücadele ediyor. Romancılığının yanında bir rock grubunda bateri çalan Sedgwick, Kılıç Tutan Elin Şarkısı’nda, zevk aldığı iki kavramı, rock ve vampirleri bir araya getirmiş. Bu da ortaya çıkan gotik hikâyenin başarısının nedenlerinden biri olsa gerek.

Kılıç Tutan Elin Şarkısı, vampirleri, sinema endüstrisinin içinde bir tüketim nesnesine dönüşmeden önceki, en ilkel halleriyle anlatırken, konuyla yeni ilgilenmeye başlamış okurun tüm ezberini de bozuyor. Hatta sadece ezber bozmakla kalmıyor, vampirler hakkındaki genel bilgi eksikliklerini giderip, gecenin bu korkunç yaratıklarına hak ettikleri itibarı da geri veriyor.

Kılıç Tutan Elin Şarkısı
Marcus Sedgwick
Çeviren: Arif Cem Ünver
Tudem Yayınları / 240 sayfa
Show More