İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Başka bir dünyanın olanakları

Başka bir dünyanın olanakları

Ayşegül Utku GÜNAYDIN

Toprak Işık bu kez alegorik bir romanla okurlarının karşısında. Tudem Yayınları’ndan çıkan Çiftçi Karıncalar Köleci Karıncalara Karşı adlı kitap, görünenin ardındakine ve barışçıl bir dünyanın olanaklarına mercek tutuyor.

Toprak Işık, son romanında bakışını mikro bir dünyaya çeviriyor; doğanın tıkır tıkır bir saat gibi işleyen, yalın ama sert dünyasını mercek altına alıyor. Kahramanları doğadan seçilmiş, ana karakterleri karıncalar olan bir dünya bu. Peki, Işık’ın kurguladığı nasıl bir dünya? Aslında yazar, genç okurlar için tam anlamıyla alegorik bir roman kurgulamış. Kozmosun içinde doğayı ve ona içkin başka varlıkları, onların ilişkilerini ve çetin yaşam koşullarını ele alırken, başka pek çok kavramı da bu yolla öne çıkarmış; ötekilik ve yabancılık, sevgi, hoşgörü ve algının geçişliliği gibi insana özgü kavramların yanı sıra, çalışmak ve boş zaman, karşı koymak ve direnmek gibi daha toplumsal olguları da yapıtının merkezine almış.

Yazarın bakış açısı doğanın daha büyük yapı elemanlarından daha küçük organizmaların yaşadığı bir alanına doğru kayarken, romanın asıl kahramanları olan çiftçi karıncalar çıkıyor karşımıza. Çiftçi karıncaların yuvası, ta ki köleci karıncalar onların varlığını tehdit edinceye kadar, iyi kurulmuş bir saat gibi işliyor. Köleci
karıncalar ise çevredeki karınca yuvalarından larva halindeki karıncaları kaçırıp onları kendi kabilelerinde büyüten, ileride de köle olarak çalıştıran savaşçı bir topluluk. Çok daha büyük ambarlara sahip olan bu savaşçı karıncalar, doymak bilmez bir açlık içindeler; bu açlığı doyurmak için ise hep daha çok köleye ihtiyaçları var. Köle karıncalar ise köklerinden koparılmışlar ve kendilerine ait olmayan bir sisteme hizmet ediyorlar. Ama savaşçı karıncalar işlerini yüzyıllardır öyle hissettirmeden yapmışlar ki bu durumu kabullenmek, gerçeğin farkında olmamak köle karıncaların kodlarına kadar işlemiş. Çalışmaya ve söylenenleri yapmaya programlanmış bir halde yaşıyorlar; öyle ki soru sormayı bile unutmuşlar.

Çiftçi karıncalar topluluğu ise neredeyse tamamen kadınlardan oluşuyor. Barışçıllar; öldürmek için dövüşmek çok eskilerde kalmış. Erkeklerin, yavruların babası olmaktan, yani üremekten başka işlevleri yok, zaten yaşamları da kısa. Ama bu düzen içinde de kuralı bozan bir karakter çıkıyor: Camkanat. O kanatlı bir erkek karınca olarak kendisine, doğanın ve kabilenin dayattığı katı kuralların, yani kurulu düzenin dışında bir hayat seçiyor. Erkekler dişilerden farklı olarak uçabiliyorlar. Doğanın kuralları gereği, zamanı gelince üremek için yuvadan ayrılarak aşk uçuşuna çıkmaları gerekse de, Camkanat soyunu devam ettirmek yerine gerçek aşkı seçiyor.

KRALİÇE DE ÖZGÜR DEĞİL!
Romanda bir diğer ayrıksı karakter de, biçim olarak karıncalara çok benzeyen bir kınkanat olan Aylak. Kınkanatlar, doğaları gereği, karıncalar gibi çalışamayan ama sosyal yönleriyle çevresindekileri mutlu eden canlılar. Doğada artık tek başına tutunabilme olanağı kalmayan ve bu yüzden günlerdir aç olan Aylak’ın türlü numaralarla mümkün olmayanı başarması ve çiftçi karıncaların kabilesine kendisini kabul ettirebilmesiyle hoşgörü olgusu öne çıkıyor. Aylak çalışamıyor, ama tüm kabilenin moral kaynağı olarak o topluluk içinde kendine özel bir yer edinmeyi başarıyor ve bu yolla aslında önemli bir boşluğu kapatıyor.

Toprak Işık, algı ve algının geçişliliğine de dikkat çekiyor kitabında. Algının, tutulan merceğe göre nasıl değişebileceğini güzel örneklerle sunuyor bize. Kanatlı bir erkek karınca olan Camkanat ile örümcek Sekizbacak’ın karşılaşmaları, bir karıncanın gözünden örümceğin nasıl algılandığını, ardından örümceğin dünyasına mercek tutulduğunda hiçbir şeyin dışarıdan görüldüğü gibi olmadığını ortaya seriyor. Aslında hiçbir hayatın kolay olmadığı vurgusu bu noktada kendiliğinden
ortaya çıkıyor. Örneğin; çiftçi karıncaların kraliçesi Anakarınca için de yaşamın dışarıdan görüldüğü gibi olmadığını görüyoruz. Çok istemesine rağmen yıllardır yuvadan çıkmamış olduğunu, artık işçi karıncaların yardımı olmadan kendi başına yürümesinin bile olanaksızlığını ve onun da aslında doğanın katı kurallarına boyun eğmek zorunda kaldığını öğreniyoruz. Doğada çok az bulunur bir yeteneğe sahip olan bu varlık, yavrularının sayısını istediği gibi ayarlayabiliyor ve tüm kabilenin düzeni de buna bağlı. Ama tüm bunlara rağmen aslında hiç de özgür değil.

Romanın temel izleğinde, çiftçi karıncaların savaşçı karıncalara direnişi, köle karıncalara kendi hayatlarını ve köklerini düşündürüp onlara aslında ait olmadıkları bir düzeni sorgulatmaları yer alıyor. Hoşgörünün devreye girdiği anda da barışa ve kardeşçe yaşama giden yolun kapıları açılıyor. Toprak Işık, aslında yüzyıllardır insana özgü temel toplumsal sorunları, alegorik bir kurguyla, mikro bir dünyanın canlıları ile anlatıyor. Sonuç olarak, bu dünyanın canlılarının hep bir ağızdan söyledikleri gibi: “Savaşmak güzel değil. Güzel olan güneş, yağmur, gece ve gündüz. Güzel olan yaşam. Ve bu güzel yaşam için savaşmak zorundayız.”

Çiftçi Karıncalar Köleci Karıncalara Karşı
Toprak Işık
Resimleyen: Sedat Girgin
Tudem Yayınları / 112 sayfa
Show More