İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

10. yılını geride bırakan bir yarışma: Tudem Edebiyat Ödülleri

İlk kez 2003 yılında verilmeye başlanan Tudem Edebiyat Ödülleri 10. yılını
geride bıraktı. “Çocuk edebiyatına yeni, çağdaş ve özgün yapıtlar
kazandırmak” amacıyla yola çıkan yarışma farklı dallarda
edebiyatımıza pek çok eser kazandırdı.

 

Tudem Yayınları’nın on yıldır, ciddiyetinden ve niteliğinden ödün vermeden, edebiyatımıza yeni sesler ve yeni eserler kazandırma amacıyla verdiği Edebiyat Ödülleri, bugüne dek yazınımıza roman, öykü, masal, tiyatro oyunu, şiir, resimli kitap, mizah alanlarında pek çok eser kazandırdı. Bir yarışmanın süreğenliğinin, kurumsallaşmasının ve yaptığı işe verdiği ciddiyetin kanıtı ortaya çıkardığı ürünün kendisidir tabii ki. Nitekim “Çocuklara Yazın” başlığını taşıyan ve 3 farklı dalda gerçekleştirilen ilk yarışmada ödül alan eserler on yıldır farklı kuşakları büyütmeye devam ediyor, çocukların elinden eksilmiyor: Roman dalında Mavisel Yener’in Mavi Zamanlar, öykü dalında Miyase Sertbarut’un Tuna’nın Büyülü Gemisi ve masal dalında Aydın Balcı’nın Gülperi adlı
kitapları, genç okurların ilgisiyle ilk yarışmanın kıvancını bugüne taşımayı başarıyor.

Ödül alan isim ve eserleri burada tek tek saymak mümkün değilse de Mucize Özünal’ın Kara Cümle, Ferda İzbudak Akıncı’nın Kuş Kulesi, Çiğdem Gündeş’in Yağmur Saçlı Kız, Mustafa Asoğlu’nun Bulut Ana Yağmur Kız ve Hoşça Kal Akdeniz, Miyase Sertbarut’un Sisin Sakladıkları ve Kapiland’ın Kobayları, Güldem Şahan’ın Arkadaşım Horoz, Leylek ve Diğerleri, Seza K. Aksoy ile Saadet Ceylan’ın Noktacık, Z. Suna Dölek ile Sedat Girgin’in Karıncanın Kardeşi, Mehmet Atilla’nın Kafesteki Çikolata, Pelin Güneş’in Hayal Kurma Dersleri adlı kitapları ilk etapta akla gelenler.
Geçen yıl “Roman Yazın” başlığı altında düzenlenen yarışmada ödül alan; Koray Avcı Çakman’ın Almarpa’nın Gizemi, Zehra Tapunç’un Tapınağın Sırrı ve Dursun
Ege Göçmen’in Bilmecenin İzinde Maceranın Peşinde adlı eserleri kitaplaşarak Ekim ayı içinde okurların beğenisine sunuldu. Bu yıl “Öykü Yaşamdır” adı altında düzenlenen yarışmanın ödülleri
ise Tüyap Kitap Fuarı’nda, 17 Kasım’da yapılacak törenle sahiplerine ulaşacak.

Her yıl farklı dallarda düzenlenen Tudem Edebiyat Ödülleri yarışması, yazmaya gönül verecek yeni yazarlara kapı açmaya, yazınımıza yeni eserler kazandırmaya devam ediyor. Seçici kurulların
her zaman alana hâkim isimlerden seçilmesinin yanı sıra, ödül alan isimlerin sonraki yıllar içinde jüri üyesi olarak karşımıza çıkması, yarışmanın veriminin kalıcı olduğunu gösteriyor.
Açtığı kulvarda ödün vermeden devam eden uzun soluklu bu yarışmanın 10. yılı vesilesiyle, seçici kurulunda yer almış, eseriyle ödüller almış isimlere Tudem Edebiyat Ödülleri’nin onlar için taşıdığı anlamı sorduk.

Mavisel Yener
Edebiyatçıların güvendiği, kurumsallaşan bir yarışma…

Tudem Edebiyat Ödülleri’nin on yıllık geçmişinde gerek yarışmacı, gerek seçici kurul üyesi ve koordinatör olarak yer almış olmak bana erinç veriyor. Tudem Edebiyat Ödülleri’nin ilkinde birincilik ödülü alan Mavi Zamanlar adlı yapıtım on yaşında. Çocuk edebiyatının farklı dallarında ürün veren edebiyatçıların güvendiği, kurumsallaşan bu yarışmanın nice yıllar boyunca çocuk edebiyatı sofrasına katkı vereceğine inanıyorum.

 

 

 

 

Kazanan yapıtların okurlarla buluşturulmasının ardından, bu yarışmanın “duruşu” daha da önem kazanmıştır. Ödül alan kitaplar, çocukların da çok sevdiği, baskı sayıları sürekli artan yapıtlar olmuştur. Bu yarışma, ilk dosyasıyla ödül aldıktan sonra başka kitapları da basılan genç yazarların okurla buluşturulması açısından da önemli bir görev üstlenmiştir. Bir yarışmayı
başlatmak zor değildir, şartnameyi hazırlayıp seçici kurulu oluşturuverirsiniz. Edebiyat tarihine baktığımızda bunun onlarca örneğini görebiliriz. Önemli olan, güvenilirliğini asla zedelemeden
onu devam ettirebilmektir. Açıkçası, güvenilirlikten, nesnel bakıştan yana en ufak bir sorun görmüş olsaydım Mavisel Yener adını ne koordinatörlükte ne de seçici kurulda görebilirdiniz. Tudem
Edebiyat Ödülleri’nin zaman içinde oluşan bütüncül yararlarından biri de çağdaş çocuk yazınına önemli katkılarda bulunması, onu örnek alan yeni yarışmaların oluşumuna ışık tutmasıdır.
Tudem Yayınları’nı bugüne taşıyan herkese yürek dolusu teşekkürümü iletiyorum. Nice on yıllara… Nice yapıtlara…

Miyase Sertbarut

Çocuk ve gençlik edebiyatında çıtayı yükseltme çabası…

Tudem’den ilk ödülümü 2003 yılında almıştım. Daha önceden aldığım başka ödüller olsa da kendimi yazar gibi duyumsamaya başlamam Tudem’le oldu. Bunu bana onlar hissettirdiler. Stantdaki satış elemanından yayınevi sahibine kadar hepsi ilgi ve sevgilerini her fırsatta gösterdiler. İnanılmaz güzel anlar yaşar insan ödül aldığı haberi verildiğinde. İşte 2003 yılında Tuna’nın Büyülü Gemisi ve Kırmızı Kartal bu yarışmayla kitaplaştı, beni Tudem’le bu iki kitap tanıştırdı. O yıllarda, oluşturduğum bir dosyanın kitaplaşması için en uygun yolun bu olduğunu düşünürdüm. Sonuçta yayınevine doğrudan yolladığımda çoğu zaman tek kişi okuyacak ve olur ya da olmaz diyecekti. Oysa yarışmalarda seçici kurul, en az beş kişi demekti. Ve elbette hepsi olmasa da bir ikisi iyi bir dosyayı fark edecekti.

 

 

 

 

 

O zamanlar ne yaptıklarının çok da farkında değildim. Çevremdeki insanlara Tudem’den ödül aldığımı söylediğimde, onların bu yayınevini benden iyi bildiklerine şahit oldum. Çocuklar, o çocukların ana babaları ve öğretmenler biliyordu Tudem’i. Sonra öğrendim ki Tudem yaygın biçimde eğitim yayıncılığı yapıyor. Çocuk ve gençlik edebiyatına ise 2002 yılında adım atmış ve bir yıl sonra da ben yarışmalarına katılmışım. İyi ki de katılmışım, çünkü bu yaygın ağ ve dağıtımla Adıyaman’dan Aydın’a pek çok okurum oldu. Yalnızca AVM kitapçılarındaki raflarda pineklemedim. Beni yaygın bir okur kitlesiyle buluşturan Tudem’dir. Sezar’ın hakkı Sezar’a verilmelidir.

Edebiyat ödüllerinin gerekli olup olmadığı ezeli bir tartışma konusu. Ben gerekli olduğuna inananlardanım. Evet, edebiyat yarıştırılmaz, zaten yarışan da edebiyat değil, bir şey üretmiş olan insandır. Bu rekabet, esnaf rekabetine benzemez, çünkü hayal gücünün kâr beklentisi olmaz. Bu güç, kötü kıskançlığı değil, tatlı bir hırsı barındırır içinde.

Her yazar ya da yazar adayı kendini sınamalı. Bu alandaki bir yarışmaya dosya göndermek heyecanlı bir bekleyişe iter insanı. Ödüllerin önemli bir etkisi de insanı, “Ben kendim için yazıyorum,” mavalından kurtarmasıdır. Her insan onaylanmak ister, belki de en çok yazarlar ister bunu. Ödül bir onaylamadır. Bu yalnızca size hitaben bir “onaylandınız” anlamı içermez, “Cümle âlem de bilsin ki şu yazar iyi yazıyor, işte biz de ona ödül verdik, haberiniz olsun,” demektir.

Öteden beri ülkemizde doğru düzgün kitap eleştirisi yapılmadığından, namuslu yarışmaların bir dereceye kadar eleştirinin de yerini aldığını düşünmüşümdür. Tudem Edebiyat Ödülleri namusludur; verenin de alanın da alnı ak, elleri paktır. Bunu söylemeye neden gerek duydum? Daha önce de değindiğim gibi, ülkemizde pek çok ödül şaibeyle karşılanır, tanıdıklarına,
sevdiklerine, ahbaplarına verildiği, kayırma olduğu düşünülür ve dedikodusu yapılır. Benim Tudem’le dostluğum ancak farklı yıllarda türlü ödüller aldıktan sonra oluştu. Ve onlar artık bana, “Lütfen yarışmamıza katılmayın, yanlış anlayanlar var,” dediler; elbette şaka bu, dosya göndermeyeyim diye seçici kurul üyesi bile yaptılar. Eh artık, bu dostluktan sonra ben de Tudem’in yarışmalarına dosya göndermemeye başladım. Sonuçta yaş  kemale ermişti ve gençlerin yolunda durmanın âlemi yoktu.

Tudem zor zamanlarında bile edebiyat ödülleri vermekten vazgeçmedi. Bu bir çabaydı, çocuk ve gençlik edebiyatında çıtayı yükseltme çabası. Nitelikli edebiyat, nitelikli okur oluşturur.
Tudem gelenekselleştirdiği edebiyat ödülleri ile bu alana can suyu verdi ve artık dalına salıncak kurulabilecek sağlamlıkta bir kitap ağacının gölgesindeyiz.

Ayla Çınaroğlu
Aydınlık bir kapı…

Ne yazık ki okullarımızda, öğretim sürecinde özel yeteneklerin saptanabildiğini, bu yeteneklerin desteklenip yüreklendirildiğini söyleyemiyoruz.

Edebiyatsever, çok okuyan, yüreğinde yazma tutkusu taşıyan kimi gençlerimizi düşünüyorum. Ürkek, “Yazar olabilir miyim?” diye kendi kendine soran, kendince bir şeyler yazan ama hüzün ve karamsarlık içinde ne yapacağını, nereye başvuracağını bilemeyen yetenekli gençler…

 

 

 

 

İşte edebiyat ödülleri, yazın alanında bu çok önemli yetenek keşfetme görevini üstleniyor. Kocaman bir kapı açıyor yeteneklere ve “Buyrun,” diyor.

Tudem Edebiyat Ödülleri, on yıldır bu görevi başarıyla sürdürüyor. Yazın alanımıza değerli yeni yazarlar, yeni yapıtlar kazandırıyor. Bu nedenle Tudem Edebiyat Ödülleri’ni düzenleyen Tudem Yayınlarını kutluyor, gelecek yıllarda da nice yeni sanatçıya umut getiren aydınlık bir kapı olarak varlığını sürdürmesini diliyorum.

Aytül Akal
Yarışmalarla değişen dünyalar…

Tudem Edebiyat Ödülleri 10 yaşına girmiş. İnanamıyorum. 10 yıl oldu mu? Daha dün gibi… Haber, bomba gibi düşmüştü piyasaya. Herkes birbirine, “Duydunuz mu, bol ödüllü bir yarışma varmış,” diyordu. Verdiği ödüllerin miktarı dudak uçuklatırken, aynı anda üç farklı kategoride yarışma açılmış olması, bütün yazarları da kucaklayıcı bir davetti. Şanslıydım, 2004’de seçici kurul üyesi olarak masal dosyaları düşmüştü benim payıma. Zaten masalları hep sevdim, yaşı büyüse de hâlâ masal okuyan küçük bir çocuktum ben.

 

 

 

 

İki yıl sonra tekrar seçici kurul üyesi seçildim. Bu kez roman okudum bütün yaz. Birbirinden güzel öyle çok dosya vardı ki içlerinden seçmek çok zor olmuştu.

Son olarak, 2012’de Tudem Edebiyat Ödülleri’nin 10. yılında öykü kuruluna girdim. Bu yarışmanın seçici kurulunda yer almak her zaman gurur verdi bana. Dereceye giren dosyaların kimlere ait olduğunu bilmeden okuyup puanlamamız ve seçim yapılıp imzalar atıldıktan sonra kim olduklarını öğrenmemiz de bir polisiye romanın sonuna ulaşmışçasına eğlendirdi beni her seferinde.

Aslında, seçici kurullarda yer alıp dosyalar dolusu öykü, şiir, roman vb. okumak epey zaman alan bir iş, ayrıca insana sorumluluk da yüklüyor. Ancak Tudem bu görevi bizim için her
seferinde özendirici ve heyecan verici bir hale getirmeyi iyi biliyor. Puanlama formlarının sıkıcılığı, önümüze gelen dosyaların heyecanına karışıyor, günler geçiyor ve farkına bile varmadan kendimizi neşeli bir seçici kurul toplantısında buluveriyoruz. Yasemin şehri İzmir’imi koklamak da bu yarışmalara ayrı bir güzellik katıyor benim için. 10 yılların çoğalması ve Tudem
Edebiyat Ödülleri’nin daha nice yazarı edebiyat dünyasına kazandırarak, nice hayatları değiştirebilmesi dileğiyle…

Güldem Şahan

Saygın, güvenilir ve ciddi bir ödül…

Tudem Edebiyat Ödülleri’nin bugün Türkiye’de verilen ödüller arasında çok saygın, güvenilir ve ciddi bir yeri olduğunu, çocuk edebiyatına büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Şartnamesinden, jürisine, ödül töreni ve ödül dağıtımına kadar büyük bir özen ve ciddiyetle çalışıldığına yıllardır şahit oluyoruz.

2004 yılında öykü dalında birincilik aldım. Arkadaşım Horoz, Leylek ve Diğerleri benim ilk dosyamdı. İlk katıldığım yarışmaydı ve heyecanla sonucu bekliyordum. İlk dosya, ilk yarışma… Sanırım beni en iyi anlayacak olanlar yazar arkadaşlarımdır.

 

 

 

 

Daha sonra yetişkin edebiyatında da ödüller aldım. Hepsi bana yeniden ve yeniden yazma cesaretini, daha iyi yazma sorumluluğunu verdi. Ama Tudem Edebiyat Ödülleri öykü birinciliği ile Arkadaşım Horoz, Leylek ve Diğerleri ilk olma ayrıcalığını hiç yitirmedi.

O günden sonra çocuk edebiyatı kapsamındaki tüm çalışmalarımı Tudem’le paylaştım. Bundan da hep mutluluk duydum. Yazarının arkasında duran, bir aile sıcaklığı içinde çalışma ortamı sağlayan bir kurumla çalışıyor olmak, hele de günümüz koşullarında gerçekten şanstır.

Mehmet Atilla
Çocuk edebiyatına yeni, çağdaş ve özgün yapıtlar kazandırmak…

Yarışmalara ya da ödüllere iki açıdan yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum; birincisi, yeni yazarları yüreklendirmesi ve özgüven aşılaması, ikincisi de kendini kanıtlamış yazarlara taptaze
onur belgeleri eklemesi. Her ne kadar kimileri ödüllere tümüyle karşı olduklarını öne sürseler de, ben bu tür etkinliklere keskin bir “yarışma” katılığıyla bakmadığım için serin bir yerde
duruyorum. Kaldı ki deneyimlerim de var; birçok dosyamı ödüller aracılığıyla yayımlattım. Böyle olması gereklilik midir? Elbette değildir ama çıkış yolu bulmanın etkili yöntemlerinden biridir de aynı zamanda.

Tudem Edebiyat Ödülleri ile ikili bir bağım oluştu. Önce 2009 yılındaki yarışmaya çocuk şiirleri dalında katıldım. İkinciliğe değer görüldüm. Ödül alan öteki dosyalar da başarılı
çalışmalardı. Üstelik dosyalarımız kısa sürede ve çok da nitelikli biçimde kitaba dönüştü. İlk andaki ödülün başka bir ödüle evrilmesi demekti bu benim için. Sevindim.

Bu mutluluğu henüz sindirmişken Tudem’den gelen yeni öneri, 2011 yılının roman dalındaki değerlendirmelerinde seçici kurul üyesi olmam yönündeydi. Sevinerek kabul ettim. Şimdiye değin birçok okul ya da kurumun seçici kurul üyeliklerinde bulunmuştum ama bu kez kendi çalıştığım yayınevi böyle bir sorumluluğu benimle paylaşmak istiyordu. Bu da işin onur verici yanıydı. Ardından öykü ödülünün seçici kurul üyeliği geldi. İkisinde de elimden gelenin iyisini yapmaya çalıştım. Sonuçları belirlerken “Hiçbir noktada haksızlığa dosya yol açmadık,” gibisinden bir açıklamayı bile küçülme sayarım. Şartnamenin ilk cümlesi de belli zaten: “Çocuk edebiyatına yeni, çağdaş ve özgün yapıtlar kazandırmak”. Böyle bir sürece ortak olmak, gerçekten heyecan verici. Asıl belirleyici olan ise zaman. En güçlü seçici kurul o çünkü; aylar, mevsimler, yıllar…

Bir ödülü değerli kılan etkenlerden birisi de kurumlaşma ve süreklilik olduğuna göre, Tudem Edebiyat Ödülleri’nin edinilen 10 yıllık birikimle, çocuk edebiyatına yeni pencereler açmasını ve uzun yıllar boyunca saygınlığını sürdürmesini diliyorum.

Mucize Özünal
Bir ödülü kurmak kolay ama kurumsallaştırmak zor…

 

 

 

 

Yazınsal alanda kirlenmelerin yaşandığı dönemde, Özdemir Asaf ’ın dizeleriyle söylersek, “Her şey hızla kirleniyordu / birinciliği beyaza [ödüllere] verdiler.” Ödüllerin kurulum
ilkelerine uygun, nesnel değerlendirmelerle belirlenmesi gerekiyor. Bu bağlamda seçicilerin seçimlerinin aslında katılımcılardan önce kendilerini belirlediği kanaatindeyim. Bir ödülü
kurmak kolay ama kurumsallaştırmak zordur. Kurumsallaşan ödüller, kurulum ilkelerine bağlı kalanlar olmuştur. Bu anlamda Tudem Edebiyat Ödülleri on yıldır bunu gerçekleştiren sayılı
ödüller arasında yer almayı başarmıştır.

Bu ödüllerin bir diğer önemli yanı da yazılı kültürden hızla görsel kültüre kaymakta olan genç kuşakları yazmaya özendirmiş olmasıdır. “Dil düşüncenin evi “ ve “Dil ve düşünce bir kâğıdın iki yüzü gibi” ise yazmak da gerçeğin üzerindeki örtüyü kaldırmak olmalıdır. Yazınsal yapıtta niteliği belirleyen şey kuşkusuz yazınsal söylemdir. Ama çocuk ve gençlik edebiyatında buna eğitimbilim, ruhbilim öğelerinin de katılması gerekmektedir. Yani gençlik ve çocuk edebiyatı, bir kaç uzmanlık alanındaki bilgisel birikimin yazınla buluşturulmasını zorunlu kılmaktadır.

Tudem Edebiyat Ödülleri gitgide artan bir başarıyla bunu sağlamaya hizmet ediyor. Piyasa için değil, insan ve toplum için edebiyat yolunda önemli bir işlevi yerine getirmeye çabalıyor. “Yıldızlar Karması” kitaplarımdan ilkiyle benim de aralarında bulunduğum bütün katılımcıları onuncu yılında kutluyor, Tudem ödüllerinin daha nitelikli, daha çok katılımlı, başarı dolu nice yıllara ulaşmasını diliyorum.

Nilay Yılmaz
Keşke jüride çocuklar ve gençler de olsa…

 

 

 

 

Tudem Edebiyat Ödülleri’ne 10 yıldır emek veren herkesin eline, aklına sağlık. İlk başta, yarışmanın sürekliliği için; daha sonra, alan yazınına bugüne değin farklı türlerde kazandırdığı yapıtlar için Tudem Yayınları’na teşekkür edilmeli. Tudem Edebiyat Ödülleri değerlendirme sürecine bugüne kadar, farklı alanlarda uzman olan akademisyenler ve alana emek veren sanatçılar jüri üyesi olarak katkıda bulundular. Bu tür yarışmalarda jüri üyelerinin sürekli değişmesini, alana yönelik çalışmaları olan belirli isimler ve onların ekolleriyle sınırlı kalmamasını çok anlamlı buluyorum. Tudem’e bunun için de ayrıca teşekkür etmek gerekiyor. Ne var ki bu teşekkürlerime eşlik eden bir de mahzunluğum var. Çocukların ve gençlerin de görüşlerini belirttikleri bir edebiyat jürisine henüz rastlamasam da ben umut etmeye ve her fırsatta bunu belirtmeye devam ediyorum. Keşke çocuklar için emek verilen bir sürece onlar da aktif olarak dâhil edilebilse, yapıtlar farklı bakışların yanı
sıra farklı yaşların renklerinden de yola çıkılarak değerlendirilebilse…

Aydın Balcı
Yarışmalar itici güç oluyor…

 

 

 

 

Tudem Edebiyat Ödülleri’ne iki yıl yarışmacı olarak katıldım ve üç ödül aldım. Benim için gurur verici bir olay bu. Kimi yazarlar yarışmaları, ödüllerin veriliş biçimini eleştirir. Onlar “edebiyat dünyası”nın daha içinde bulundukları için haklıdırlar belki. Ama ben yarışmaları, özellikle Tudem’in ödüllerini pek çok açıdan yararlı buluyorum. Biliyorsunuz, yazmak kadar
yayımlatmak da zor. Yazmayı düşünen için yayımlatamayacağını bilmek koca bir engel. Ayrıca, insanın bir alanda yeteneğinin bulunup bulunmadığını sınamak için kimi zaman bir itici güç
gerekiyor. Yarışmalar itici güç oluyor. Zaten yazıyorsanız, yarışma söz konusu olunca daha bir özenli olmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Sonunda ortaya gerçekten güzel eserler çıkabiliyor.
Yazdıklarınızın okuyucuya ulaştığını görmek, gelecek için umutlarınızı çoğaltıyor; yenilerini yazmak için sizi yüreklendiriyor. Tudem ise pek ödül verilmeyen bir alanda, çocuk edebiyatı
alanında düzenliyor yarışmalarını. Yararı çoğaltıyor… Bunlar az şey mi?

Pelin Güneş
Geldiğimiz yer aydınlık…

2003 yılı, sanırım Ocak ya da Şubat ayıydı. Ankara’nın en sevdiğim yerlerinden Sakarya Meydanı’nda çiçekçileri, kitapçıları dolaşıyordum. Vitrinlerden birinde “Çocuklara Yazın’’ başlıklı
bir ilan gözüme ilişti. Nasıl yani, diye yanına yaklaştığımda, bir yarışma duyurusu olduğunu gördüm. Doğrusu o güne dek yazıp çizdiklerimi bir yerlere göndermeye ya üşenmiş ya da fırsat
bulamamıştım. İlanın önünde uzun süre oyalandım, notlar aldım. Sonra eve gelip internet adresinden baktım ve kimselere söylemeden yarışma için hazırlanmaya başladım.

 

 

 

 

Ben o gün Sakarya’da farkında olmadan hayatımı değiştirecek bir karar vermiştim aslında. Şimdi geriye dönüp bakınca bunu daha iyi anlıyorum. Aradan yaklaşık 10 yıl geçti, o yarışma
diğerlerini izledi, dereceler aldım, okul davetlerine, söyleşilere katıldım, kitaplarım basıldı. Hayatta ilk kez kendimden hoşnut, yaptıklarımdan tatmin oldum. En önemlisi, kendimi buldum,
yolumu çizdim, keyifle, severek, gülerek yazdım, resimledim, gözlemledim, kurguladım. “Çocuk gözü” ne demek, “Mutlu çocuk var mı”, “Çocuk olamamış çocuk, büyüyememiş ergen nasıl olur,” bunları gördüm. İki değil on iki gözüm oldu, yüreğim mitoz bölünme geçirdi, büyüdü.

İşte bu yüzden Tudem’in bende ve tahmin ediyorum ki pek çok arkadaşımda bıraktığı iz unutulmaz. Kapıyı açtı, içinden geçtik ve geldiğimiz yer aydınlık. Nice nice yaşlara, sağlıkla, dostlukla, umutla kavuş Tudem.

Çiğdem Gündeş
Yıldızlardan gelen masallar…

Kızlarıma anlattığım masallardı onlar. Geceleri uyumadan önce yıldızlara bakar, bir masal seçerdik. 2003 yılında, Tudem’in “Çocuklara Yazın” başlığıyla düzenlediği yarışmanın “Masal” dalına
gönderdiğim dosya ile ikincilik ödülü alınca, o masalların gerçekten yıldızlardan geldiğine inandım. Önceleri tutkum olan “yazmak”, 2003 Kasım’ından sonra yaşam biçimim oldu.
Zaman zaman sekteye uğrasa da sözcüklerle oynamaktan, yıldızlara bakıp masal aramaktan hiç vazgeçmedim.

Tudem Edebiyat Ödülleri gerek yazınımıza kazandırdığı yeni yapıtlar ve yeni yazarlar, gerekse eski, yeni tüm yazın tutkunlarına verdiği “yaratma heyecanı” açısından çok önemli. Seçici
kurulundan ödül törenine dek her adımın, her anın büyük bir titizlikle hazırlandığı, nesnelliğinden asla kuşku duyulmayan ve yazın dünyamızda yadsınamaz bir yeri olduğuna inandığım
bu yarışmanın parçası olmaktan her zaman sevinç, Tudem Ailesi’ne katılmış olmaktan kıvanç duydum. Tudem Edebiyat Ödülleri’ne nice on yıllar diliyorum.

 

 

 

 

Seza Kutlar Aksoy
Yazının çeşitli alanlarındaki süreklilik…

İlk güzel kitabımla çok küçükken tanıştım ve hâlâ anımsarım. Seçilmiş, nitelikli kitaplar okurun sanatla erken tanışmasını sağlar ve etkisi yaşam boyu sürer. Okur hep iyiyi, daha iyiyi ister. Bunu deneyimimle biliyorum.

 

 

 

 

Bu yüzden, 2007 yılı Tudem Edebiyat Ödülleri yarışmasında Noktacık’la birincilik ödülü aldığımızda, kitabın edebi yönünün vurgulanması beni çok mutlu etmişti.

Hem yarışmasında ödül alan bir yazar, hem de seçici kurul üyesi olmam nedeniyle iki farklı yönden bakarak Tudem Edebiyat Ödülleri’nin çocuk yazınına çok şey kazandırdığını söylemek isterim. Kapalı yöntemle yapılması, jürinin titiz kitap seçimi ve yazının çeşitli alanlarındaki sürekliliği, yarışmalara olan güvenimi pekiştirdi. Yarışma sonrası baskıların ve tüm kitaplarının özenle basılması, Avrupa ve dünya çocuk yazınıyla yarışır nitelikte olması kuşkusuz Tudem’e özel bir yer sağlıyor. Tudem’in çocuk yazınına bu çok güzel ve değerli katkısının nice yıllar sürmesini dilerim.

Ferda İzbudak Akıncı
Tudem Edebiyat Ödülleri benim için ölçü oldu…

Çocuklar için yazmaya başladığımı fark ettiğimde, yetişkinlere yönelik yayımlanmış üç öykü kitabım vardı: Düş Sarnıcı, Gizli Resimler, Kayıp Yıldızlar. 2002 yılı sonbaharında bir davet aldım.
Konak Belediyesi, Alsancak Kültür Merkezi’nde bir kokteyl vardı. İzmirli yayınevi Tudem, kültür yayımcılığı alanındaki ilk kitaplarının yayımlanışını kutluyordu. Yazarlarıyla birlikte. Çok sıcak bir buluşmaydı. Güzel bir topluluktu. Hamdullah Köseoğlu ve Ekrem Güneş’le o gün tanıştım.

 

 

 

 

İzleyen günlerde, çocuklar için olduğunu düşündüğüm iki dosyayı, Işıklı Ayakkabılar ile Sokak Kuşu’nu Tudem’e verdim. Yayımlandılar. Ancak ben bu yeni yolda yürüyüp yürümeme konusunda hâlâ biraz kararsızdım. Tudem Edebiyat Ödülleri’nin ilki gündeme geldiğinde, kuşkularımı bu yarışmayla gidermeye karar verdim. Bazı öyküleri hazır olan dosyayı, Kuş Kulesi’ni tamamlayıp yarışmaya gönderdim. Pek çok dosya arasından öne çıkabilirse çocuklar için yazmaya devam edecektim. Üstelik bir de söz vermiştim kendime. Başka hiçbir dosyamla çocuklar için açılacak bir yarışmaya katılmayacaktım. Tudem Edebiyat Ödülleri benim için ölçü olacaktı. Yarışmaya yüzlerce dosya katılmıştı. Kuş Kulesi, öykü dalında ikincilik aldı. Basıldığı 2003 yılından bu yana, öykü
okunmuyor denen ülkemizde dokuz baskı yaptı. Kısaca çocuklar tarafından çok sevildi.

O yıl roman, masal dallarında da verilen ödüller, sonraları tek dalda sürdü. Teneke Kaplı İvan’ın birinci seçildiği yıl seçici kuruldaydım. Bir tiyatro kumpanyasının düşlerle dolu serüvenini anlatan o güzel romanı ilk okuyanlardan ve ödüllendirenlerden biri olduğum için mutlu oldum. Tudem, ödüllerini çeşitlendirerek vermeyi sürdürdü. Tiyatro, şiir… En iyileri belirleyip yayımladı. Bu çok güzel bir olay. Ödüller vermek, iyi kitaplar yayımlamak, yazarlarıyla o ilk tanışmadaki sıcaklığı ve yakınlığı sürdürebilmek, Tudem’i bugünkü yerine getiren önemli adımlardır bence.

Bugün çocuk kitaplarımın sayısı, yetişkinler için yazdıklarımı geçti. Tudem Edebiyat Ödülleri, edebiyat yolculuğumda böylesine belirleyici oldu. Karşı karşıya geldiğimizde, çocukların kitaplarımı ellerinde sevgiyle tutarak yüzüme bakmaları içimi sevinçle dolduruyor. İşte o zaman… ya çocuklar için yazmasaydım, o yarışmaya katılmayıp vazgeçseydim, diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Teşekkürler Tudem…

Koray Avcı Çakman
Alanlarında yetkin jüri üyeleri…

Tudem’in açtığı yarışmalarla çocuk ve gençlik yayınlarının edebiyat dünyasında hak ettiği yeri almasına önemli katkılarda bulunduğunu düşünüyorum.

Alanlarında yetkin jüri üyeleri yarışmaya gelen dosyaları incelerken, eserin özgün olmasına, konunun çocuğun anlayacağı bir dille işlenmesine ve çocukların hayal dünyasına hitap etmesine dikkat ettikleri kadar, edebi metin değeri taşımasına da önem veriyorlar şüphesiz. Bunun sonucunda da yeni eserler ve yazarlarla çocuk edebiyatı daha bir nitelik kazanıyor, zenginleşiyor.

Bu ödüllerin gelenekselleşmesi ve yarışmaların her yıl farklı bir alanda yapılıyor olması da farklı alanlarda yazan, yazmak isteyen yazarlara fırsat tanıyor.

Bu yıl onuncusu düzenlenen Tudem Edebiyat Ödülleri’ne katkı veren herkesi kutlar, alanımızda böylesi önemli bir görev üstlendikleri için teşekkürlerimi sunarım.

 

 

 

 

Selahattin Dilidüzgün
On yıllık serüven, yüz yıllık birikim…

 

 

 

 

Yarışmalar, adı üzerinde, öncelikle bir yarışma. Ancak bundan da önemlisi yarışmalar belli yazarların ve yapıtların öne çıkmasının birer aracı. Bu nedenle olmalı ki nice yarışmalar bugün
ünlü sayılabilen kişi ve yapıtları bizlere kazandırmıştır.

Çocuk kitaplarının, yarının okur bireylerini yetiştirme gibi bir sorumluluğu olduğunu biliyoruz. Çünkü edebiyat, dili oya işlercesine işleyerek birbiriyle ilintili düşünceleri bütüncül bir anlayışla kurgular, adeta birbiriyle uyumlu bir resim çizer sözcüklerle. Okur da bu kurgu içinde hem eğlenir hem yaşamın farklı kesitlerine, başkalarının bakış açısından tanık olur, hem de eleştirel okuma bağlamında düşüncesi en üst düzeyde uyarılır. Böylesi bir bakış açısı yazarlara gerçekten de büyük bir sorumluluk yüklüyor. Çünkü nitelikli bir edebiyat yapıtı, özellikle de çocuk edebiyatı yapıtı ortaya koymak oldukça güç bir iş. İşin güçlüğü dili ve kurguyu ustaca oluşturmaktan geçiyor kuşkusuz. Bu işin biçimsel yanı. Biçimin yanında bir de öz var ki bu da olmazsa olmaz diyebileceğimiz bir özellik. Başka deyişle, her başarılı yapıt iyi bir edebiyatın yanı sıra sanatçıda sağlam bir bakış açısı ve zengin kişilik donanımları gerektiriyor.

İşte edebiyat yarışmalarına düşen görev, böylesi niteliklere sahip yapıtları ortaya çıkartmaktır. Bu sanıldığı kadar kolay bir iş değildir aslında. Seçici kurullar yaptıkları seçimde yazarları tanımadan seçim yapıyor çoğunlukla. Kurul üyeleri okuduklarından, edebiyat boyutunu olduğu kadar, satır aralarında yazarların özelliklerini de okumakla yükümlüler çünkü.

Tudem Yayınları, on yıldır sürdüğü Tudem Edebiyat Ödülleri ile edebiyatımıza nice seçkin yapıtı kazandırırken, çocuk edebiyatını da zenginleştirdi. Bu düşüncelerle Tudem’i böylesi güç bir alanda attığı başarılı adımlardan dolayı kutluyor, bundan sonra da nice başarılı çalışmalara imza atacağı düşüncesiyle Tudem’e ve Tudem Edebiyat Ödülleri’ne katkı veren herkese şükranlarımı sunuyorum.

Show More