İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kendin olabilmek güzel

Kendin olabilmek güzel

Kutlukhan KUTLU

Terry Pratchett’ın Diskdünya serisinde özel olarak çocuklara yönelik yazdığı Muhteşem Maurice ve Değişmiş Fareleri, iktidarlardan tutun da kendi at gözlüklerimize kadar elimizi kolumuzu bağlayan her şeye sayısız muzip çuvaldız batırmaktan geri durmuyor.

Kedi olmaktan daha özgür bir şey var mı?

Terry Pratchett’ın Muhteşem Maurice kitabına adını veren akıllı kedi Maurice de sık sık kedi olmanın, dahası “kendi olmanın” güzelliklerinden dem vuruyor. Sonuçta özel bir kedi o: Kendi başının çaresine bakabilme konusundaki alışılmış kedisel donanımı hariç, bir de bilinci, farkındalığı, aklı var. Konuşabiliyor; hem insanlarla hem de tıpkı kendisi gibi bir şekilde farkındalık sahibi olmuş bir grup fareyle. Konuşabilmek demek özgürlüğüne özgürlük, fırsatlarına fırsatlar katabilmek demek onun için. Ne de olsa, “İnsanların düşlerini biliyorsanız, onları kullanabilirsiniz.”

Maurice de akıllı fareleri yanına katmış, bir insan çocuğu da kandırmış, köy köy dolaşıp meşhur Fareli Köyün Kavalcısı masalını uygulamaya koyuyor: Fareler köyü basıyor, sonra çocuk ortaya çıkıp köyü bu veba taşıyıcılarından kurtarmak için kavalını çalarak fareleri köyden uzaklaştırıyor. Cepler parayla doluyor.

Ama derken bu kurnaz, çıkarcı ve özgürlüğüne düşkün kedinin, öykünün bir noktasında Diskdünya’nın en ünlü karakterlerinden olan Ölüm’le karşılaşmasına tanık oluyoruz. Farelerden birini almaya gelmiş Ölüm’e, fareyi kurtarmak için kendi canlarından birini feda edişini görüyoruz.

Ölüm bile şaşırıyor: “Bir kedi olarak sana hiç yakışmıyor, Maurice. Çok şaşırdım.”

“Ben de şok oldum efendim,” diye ona hak veriyor Maurice.

KEDİ OLMAKTAN ÖTESİ

Öykü boyunca Maurice’in zekâsıyla ve kurnazlığıyla insanların dünyasında herhangi bir kediden çok daha fazla seçeneğe sahip, çok daha özgür olduğunu görüyoruz görmesine, ama kah- ramanımızın belki de en özgür ânı tam da bu aslında; yani “kedi olmanın” kendince (ve hatta Ölüm’ce!) kabul edilmiş tanımının dışına adım atabildiği, kendini şaşırtmayı başarabildiği an. Kendini aşabildiği an.

Peki ya fare olmaktan daha kıstırılmış bir şey var mı?

Hele ki farelerin köyden köye veba taşıdığı korkusuyla acımasızca avlandığı, fare avcılığının epey geçerli bir meslek olduğu bir dünyada.

Aslında bu öykünün ilk akıllı hayvanı Maurice değil, fareler. Büyücü üniversitesinin çöplüğünden büyülü artıklar yiyerek zekâ ve farkındalık geliştirmiş, konuşma ve okuma becerisine sahip olmuşlar. Ve Maurice’in aksine, bireysel olarak kendi başlarının çaresine bakmaya çalışmıyorlar: Hep beraber güzelce (avlanmadan!) yaşayabilecekleri bir toplum kurma idealleri var. Maurice’in çevirdiği dolabın parçası olmaktan çok da memnun değiller; sık sık bu konuda ona muhalefet ediyorlar.

Akıllı fareler ise büyük sınavlarını, “karanlık taraf”ı, yeni geldikleri Dürüm Hamamı kasabasındaki “fare kral”da buluyorlar: Tek bir zihne sahipmiş gibi hareket eden, dahası diğer fareleri de zihin yoluyla kontrol eden Örümcek adındaki bu fare kral, tüm fare toplumu için bir yandan, evet, uyum demek, ama öbür yandan da mutlak itaat demek, kendi aklına sahip olmamak demek. Amacı insanlığa savaş açmak olan bir varlık Örümcek; sadece kendi grubunun kurtuluşu peşinde yani. Akıllı fare kahramanlarımızın “hareketi” ise Örümcek’le bu karşılaşmanın ardından, insanlarla barış ve eşitlik içinde bir arada yaşama idealine daha sıkı tutunuyor. Özgürlüğü de, huzuru da bu yolla elde ediyorlar.

Diskdünya serisinde özel olarak çocuklara yönelik yazılmış bu macera, Terry Pratchett’ın her zamanki mizahı ve yaratıcılığıyla dolu. Varoluş savaşı veren zeki bir fare toplumu, kendini onlara tanrının lütfuymuş gibi gibi sunan kurnaz bir kedi ve epeyce saf bir insan çocuğun macerasından çok, zekice bir Fareli Köyün Kavalcısı parodisi yaratırken, iktidarlardan tutun da kendi at gözlüklerimize kadar elimizi kolumuzu bağlayan her şeye sayısız muzip çuvaldız batırmaktan geri durmuyor İngiliz yazar. Hatta farelerle insanlar birlikte bir fare ütopyası kurmayı başardığında bile geri adım atmıyor: “Ve herkes ‘Ne kadar da kusursuz, ne kadar iyi organize edilmiş, ne kadar muhteşem!’ der. Ve sonra çoğu kendi köylerine dönerler, kapanlar kurarlar, zehirler bırakırlar; çünkü bazı zihinleri baltayla bile değiştiremezsiniz. Ama birkaçı dünyayı bambaşka gözlerle görmeye başlarlar.”

Evet, tablonun geneline bakınca biraz ümit kırıcı belki ama… Tüm o muzip iğnelemelere rağmen, sadece fare ütopyasından dolayı değil, o “birkaçı”ndan dolayı aslında umut, mizah ve yaşama şevkiyle dolu, hem çok eğlenceli hem de ilham verici bir hikâye bu.

Muhteşem Maurice ve Değişmiş Fareleri Terry Pratchett Çeviren: Niran Elçi Tudem Yayınları, 320 sayfa
Muhteşem Maurice ve Değişmiş Fareleri Terry Pratchett Çeviren: Niran Elçi Tudem Yayınları, 320 sayfa

 

Show More