İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Dünyadaki en büyük mutluluk nedir?

Dünyadaki en büyük mutluluk nedir?

Zarife BİLİZ

Janosch’u Vaay, Panama Ne Güzelmiş adlı kitabından hatırlayıp tadı damağında kalan okurlar, müjde: Kaplancık ile Ayıcık geri döndü. Kelime Yayınları dört Janosch kitabıyla dostluğu, mizahı, neşeyi baş tacı ediyor, sıradanlığın içindeki pırıltıyı gösteriyor.

Asıl ismi Horst Eckert olan 1931 doğumlu Janosch, Almanya’nın en ünlü çocuk kitabı yazarlarından. 1979 yılında yayımladığı, Vaay, Panama Ne Güzelmiş adlı kitabıyla Alman Çocuk Edebiyatı ödülünü almış. Türkçeye 2010 yılında Kelime Yayınları tarafından kazandırılan bu eser aslında bir serinin ilk kitabı. Kelime Yayınları serinin kalan kitaplarını da yayımlayarak Janosch severlerin bekleyişine son verdi. Böylece, yazıp resimlediği 300’den fazla kitap 70 dile çevrilmiş olan sanatçının en azından beş kitabıyla buluşmuş olduk.

Janosch Vaay, Panama Ne Güzelmiş’de Aslancık ve Kaplancık adını verdiği iki küçük sevimli kahraman yaratmış, onları bayağı sıkı dost yapmış. Bu iki dost bir nehir kıyısında, büyük bir ağacın yanında, bacasından duman tüten küçük bir kulübede yaşıyorlar. Kaplancık ormandan mantar topluyor, Ayıcık nehirde balık avlıyor, bahçelerinde yetiştirdikleri sebzelerle mütevazı ama mutlu bir hayat sürüyorlar. Ayıcık bir ayı kadar güçlü, Kaplancık ise bir kaplan kadar, daha ne istesinler!

Nitekim iki dost bir gün Panama diye (muz kokulu) bir yerin olduğunu öğrenip orayı bulmaya çıkıyorlar ve atlattıkları onca badireden sonra dönüp dolaşıp tekrar kendi evlerine geliyorlar, yokluklarında bayağı yıpranmış olan evlerini onarıyorlar ve hayallerinin ülkesi Panama’nın burası olduğuna hükmediyorlar. Dönüp dolaşıp aynı yere gelmelerine bakıp da nafile bir çabayla zaman öldürdüklerini sanmayın, bu maceraya çıkmasalardı yolda karşılaşıp dost oldukları pek çok hayvanla tanışamayacaklar, dostluklarının pekişip sınanmasına neden olan olayları yaşamayacaklardı. Bütün bunların sonunda, sahip olduklarının değerini anlamaları ve onlara başka bir gözle bakabilen kişilere dönüşmeleri de cabası. Anlayacağınız üzere Vaay, Panama Ne Güzelmiş maceraya, arayışa, dostluğa ve mütevazılığa bir güzellemeydi.

Serinin diğer kitapları da aşağı yukarı aynı temalar etrafında dolaşıyor. Dostluk ve kişilerin birbirlerini oldukları gibi kabul edip sevmesi, Janosh’un metinlerinde hep bir alt mesaj olarak akıyor. Ancak hiçbir şekilde pedagojik bir yaklaşımla değil. Karakterler kendilerine has becerileri ve özellikleriyle kitaplarda rahatça nefes alıyor, diğerlerinin yargılamalarına maruz kalmadan kendiliklerinin tadını çıkarıyorlar. Janosh öykülediği mütevazı yaşam tarzını yazım tarzında da gösteriyor, minimal öykülerle, küçük anlatılarla sıradan hayatların içindeki gerçek ışıltıyı ortaya çıkarıyor.

Kitaplarda dostluk etrafında örülen bir diğer alt tema da cömertlik ve karşılıklılık. Dostlar aynılığın peşinde değiller ancak herkes elinde ne varsa onu cömertçe vermeyi ihmal etmiyor. Mesela Kaplancık için dev bir parti veriliyor (Kaplancık İçin Dev Parti), bir sonraki parti tabii ki Ayıcık için. Veyahut Kaplancık hasta oluyor (Seni İyileştireceğim Dedi Ayıcık), Ayıcık onu iyileştirmek için elinden geleni yapıyor, dostları da sevinçle buna katılıyor. Kitabın sonunda Ayıcık, “Ama gelecek yıl, bu sefer ben hasta olacağım ve sen bana bakacaksın tamam mı?” diyor. Lafı bile olmaz tabii ki. Diyelim bir maceranın ortasında Kaplancık yorulmuş, Ayıcık onu taşımayı teklif ediyor, taşıyor da. Bir süre sonra Kaplancık Ayıcık’a niye yavaşladığını soruyor. “Çok ağırsın da ondan,” yanıtını alınca, “O zaman in de ben seni taşıyayım,” diyerek çemberi tamamlıyor. Bu gönüllü karşılıklılık ilkesi tüm öykülerde minik ayrıntılarla ya da temel olaylarla ama hep incelikle, göze sokmadan işleniyor.

UZAK NERESİDİR?

Kaplancık’a Mektup Var, yalnızlık hissini ve sevginin bu hisse nasıl iyi geldiğini ormana posta teşkilatının kurulmasına sebep olan bir olay etrafında anlatıyor. Kaplancık, Ayıcık balık tutmaya gittiğinde onu öyle çok özlüyor ki canı hiçbir şey yapmak istemiyor. “Sen gittiğin zaman kendimi çok yalnız hissediyorum. Lütfen gittiğin yerlerden bana mektup yaz ki aldığımda mutlu olayım, olur mu?” diyerek hem duygularını açıkça ifade etmenin güzelliğini gösteriyor hem de bir dizi komik olay sonunda ormanda bir posta teşkilatı kurulmasına ve nihayetinde herkesin birbirini mutlu etmek için mektuplaşmaya başlamasına sebep oluyor. Başkalarına ihtiyaç duymanın, yokluklarında onları özlemenin doğallığındaki kabulüne, bir topluluğu bir arada tutan ilgi ve özenin ortaya çıkışı eşlik ediyor.

KRAL İLE HAYDUT

Haydi Gel Hazine Bulalım, balık avlamaya giden Ayıcık’ın eve eli boş dönmesiyle başlıyor. Neyse bu aslında o kadar da önemli değil çünkü bahçedeki karnabaharı koparıp pişiriyorlar. Fakat Kaplancık’ın aklı balıkta. “Biliyor musun, dünyadaki en büyük mutluluk ne olurdu?” diyor. “Zenginlik,” diye devam ediyor sonra. “İşte o zaman bana iki tane alabalık satın alabilirdin!” Çünkü alabalık Kaplancık’ın en sevdiği Kral yemeği. Ayıcık’ın da hep avlamayı istediği balık aslında. Sahip olmadıkları şeyler ve zenginlikle başlayan sohbet akıllarına istedikleri başka başka şeyleri getiriyor. Mesela Kaplancık, kendisininki gibi gıcırdamayan Hollywood usulü bir sallanan koltuk, çok parlak tokası olan bir yarış arabası kaskı, kırmızı bir lamba ve kürklü palto istiyor. Ayıcık’ın ise aklı Avcılar Balo’sunda tango yaparken giyecekleri şık giysilerde. Eh, istekler böyle yığılınca, ertesi gün gidip hazine aramaya karar veriyorlar. Hazine dediğin nerede olur? Toprağın altında, denizin dibinde, Çılgın Tavuk’un söylediğine göre “yolda” (Çiftçi tavuğuna hep “Porolar yolda,” dermiş çünkü), Seyahat Eşeği Mayorka’ya göre onun gittiği yerde, yani çok uzaklarda… Takılıyorlar Mayorka’nın peşine ama o uzak bir türlü gelmiyor, çünkü uzak denilen yer, içinde bulunduğunuz yer değildir; daha uzaktadır tabii ki.

Karşılaştıkları her dosttan hem hazinenin onlar için anlamına hem de kendi aradıklarının yerine dair farklı bir şey öğrenerek arayışlarına devam ediyorlar. Mesela mutlu Köstebek için dünyanın en büyük hazinesinin Çit Kralı’nın söylediği şarkı olduğunu ve toprağın altında onların aradığı türde bir hazine falan bulunmadığını öğreniyorlar. Mavi Pantolonlu Aslan içinse dünyanın en büyük hazinesi güç ve cesaret. İçi para ve altın dolu sandık mı? Ormanda öyle bir şey yok, olsa ondan daha iyi kim bilebilir?

Gide gide sonunda, Motorlu Teknesi Olan İpi Tutan Şişman Adam’la karşılaşıyorlar. Adam onlara kendilerinin tüm hazineyi silip süpürdüğünü, ölü bir istiridye bile bulmalarının mucize olduğunu söyleyince, işte o zaman kendilerini mutsuz, evlerinden uzakta yapayalnız hissediyorlar. Neyse ki birlikteler; bir Ayıcık Kaplancık’ı bir Kaplancık Ayıcık’ı sırtına alarak eve dönüş yolculuğuna koyuluyorlar.

PATATES VE AZICIK TUZ Yok, öykü daha bitmedi, buraya kadar da yeterince macera yaşadı dostlarımız, ama Janosch öyküyü önce, “Bu işler böyledir işte. Tüm dünyayı dolaşıp altın ararsınız toprağın altında. Ama nerede bulursunuz onu? Yukarıda…” diyen Yaşlı Baykuş’a getiriyor. Sonra Kralın Memuru gelip –nihayet buldukları– hazinenin bir kısmını istiyor, çünkü dediğine göre Kral onları Haydut Habitzel’den koruyor. Memur bu numarayı ormanın etrafında üç kere dolanıp yinelediği için bizimkilerin elinde pek bir şey kalmıyor. En son da Haydut Habitzel gelip hazinenin kalanını alıyor. Kaplancık ile Ayıcık, ama Kral bizi senden koruyor, diye itiraz etmeye kalkınca, Habitzel Kral’ın uzakta, yatağında horul horul uyuduğunu söyleyip yoluna devam ediyor.

Eh, sen sağ ben selamet. Kalıyor bizimkiler gene beş kuruşsuz. Ama artık kavga etmeleri için bir sebep yok, omuzlarını ağrıtan altın yüklü sepetler yok, hazinenin yarısını isteyen Kralın Memuru yok, çalınacak diye korku duydukları hiçbir şey yok. Daha ne olsun. “Ah Kaplancık, hayat böyle ne hoş,” diyor Ayıcık, Kaplancık onu sırtında taşırken. Küçük kulübelerine vardıklarında evini su basmış olan Mutlu Köstebeği kanepede uyurken buluyorlar. “Rahatına bak sen,” diyor Kaplancık. “Ayıcık öyle güzel yemek yapar ki, keyiften gözlerimiz yaşarır; gerçekten diyorum.” Ve Mutlu Köstebek de onlarla kalıyor. Ayıcık bahçeden kopardığı lahanayı pişiriyor. Patatesi ve azıcık tuzu da unutmuyor.

Kaplancık’a Mektup Var • Seni İyileştireceğim Dedi Ayıcık Kaplancık İçin Dev Parti • Haydi Gel Hazine Bulalım Janosch • Çeviren: Necdet Neydim • Kelime Yayınları • 48 sayfa
Kaplancık’a Mektup Var • Seni İyileştireceğim Dedi Ayıcık Kaplancık İçin Dev Parti • Haydi Gel Hazine Bulalım Janosch • Çeviren: Necdet Neydim • Kelime Yayınları • 48 sayfa

Show More