İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Sarmaşıklara sarılı iki ruh bir beden

Yekta Kopan ve Levent Gönenç, Bir de Baktım Yoksun kitabından esinlenerek hazırladıkları Sarmaşık’ta özlemi, arayışı, kaybolma hâllerini ve unutulmaz karşılaşmaları ele alıyor. Bir babanın zahmetli yolculuğu, oğlunun gözünde anlam buluyor.

Yazan: Gürer Mut

İnsanın karmaşık “oluş” durumlarını ve eylemlerini barındıran “ev”, çatışmaların da merkezi. Ev kimi durumlarda bireyin yaralarını saran, manevi çöküntü anlarında sığınacağı bir sığınak işlevini görürken, kimi durumlarda da hayal kırıklıklarının merkezi hâline gelebiliyor. Kısacası, karakterin şekillenmesinde önemli bir yer tutan bu karmaşık alan, duygularla iç içe geçmiş bir merkez.

İki çocukluk arkadaşı Yekta Kopan ve Levent Gönenç, Bir de Baktım Yoksun kitabından esinlenerek hazırladıkları grafik roman Sarmaşık’ta kaybolma hâllerini, özlemi, öfkeyi ve unutulmaz karşılaşmaları ele alıyor. Geçmişin hüzünlerini, çatışmalarını ve de
pişmanlıklarını hatırlayarak; bir babaya olan özlemi duyumsayarak…

HAYAL KIRIKLIKLARININ ANLATISI
Sarmaşık, bir tür kaybolma hâlini resmettiği kadar, aynı zamanda bezgin bir arayışın da hikâyesi. Hayatın tüm olumsuzlukları ve günlük yaşamın yıpratıcı insan ilişkileri karşısında sessizleşen bir adamın, geçmişle hesaplaşması… Bir kedi, bir ev, sallantıda bir iş ve belirsiz bir geleceğin içine sıkışan bir adamın hayal kırıklıklarının anlatısı.

İlkin tüm mahallenin severek baktığı, Goncagül ismindeki kedimizin peşindebuluyoruz kendimizi. Bu süre zarfında, kendi kayıplarımızın da peşine düşüyor, hayatımızı gözden geçiriyoruz. Birçok anı belirmeye başlıyor zihnimizde. Bellek unutulanı gün yüzüne çıkartıyor; hüzün kaplıyor içimizi.

Goncagül’ün tek bir “miyav”ına muhtaç hâle geldiğimizde şu sarsıcı gerçekle yüzleşiyoruz: Bir gün aniden değer verdiklerimizi
kaybedeceğiz! Arayış yerini endişeye, endişe ise çocukluk travmalarımızın korku dolu mekânlarına sürüklüyor. Karşımızda aniden yeşil bir konak beliriyor. Hani üzerine türlü rivayetlerin anlatıldığı, çocukluk korkularımızın tetikleyicisi olan o ürpertici mekânlardan… İlkokul çağında okul çıkışlarında bahçesine adım atıp kaçtığımız, biraz daha cesaretlilerimizin bahçesindeki olgun meyveleri yemek için atıldığı o konakla karşı karşıyayız.

KORKU BAHÇESINDEKI KAVUŞMA
Yekta Kopan, Levent Gönenç ile babalarının ortak noktalarına değinirken, iki babanın da oğullarını sevmeyi bilmediğini söylüyor. Kitaba yansıyan karakter, tam da yaratıcısının hislerini taşıyor. Yeşil evin kuytu bahçesinde babasının hayaliyle karşı karşıya gelme anında şaşkın, sevinçli ama bir o kadar da ihtiyatlı duruş sergiliyor. Bu kavuşma anında baba figürü katı ve alaycı bir üslûpta. Hayata karşı kendi bildiğini okuyan, yenilgilerinin ardına sığınmayan bir baba…

Esrarengiz bir bahçede, kayıp bir kediyi ararken ölmüş babasının hayaliyle tartışmaya girişen karakterimiz, korkularından sıyrılıyor. Artık tek gerçek var; o da biraz çekinerek de olsa bazı hesapları sormak.

Yeşil evin sonsuzmuş gibi görülen bahçesinde, hayal ve gerçeğin karmaşıklaştığı anlar oluyor. Anılar depreşiyor, söylenmeyenler ağızdan çıkmaya başlıyor. Bu noktadan sonra baba-oğul çatışması başlıyor. Aynı zamanda bir tür çekişme… Pasif bir mücadele de değil bu; karşılıklı ithamların olduğu, hayata ilişkin görüş ayrılıklarının sıralandığı ve karşılıklı beklentilerden oluşan girift bir yol… Tipik bir baba-oğul çekişmesi/çatışması işte; kazananı hiç bir zaman belli olmayan!

“BABA OĞULLAR IYI KONUDUR; COŞKUN KELIMELERLE YAZ”
Bir yazı insanının zorlu yolculuğundan çeşitli yaralar alarak, yenilgilerle çıkan ve pişmanlıklarını omuzlamış baba figürü, kendi olma mücadelesinin yorgunu. Her yorgun gibi o da sarsıcı yorumlarda bulunuyor… Peki, bir oğul kendi zihninde karşı karşıya geldiği babasıyla çatışmaya girebilir mi? Baba ve oğullar arasında yaşanan garip ilişkiden olacak, birbirleri gibi düşünürler. Bir diğeri gelen tepkiyi önceden kestirebilir ve pekâlâ zihnindeki babasıyla kavgaya girebilir.

Ölümün getirdiği yalınlık, kaçamak cevaplara sığınılmasını gereksiz kılıyor; bir babadan oğluna hatırlatmalar, uyarılar sıralanıyor. Hayatta yalnız kalmanın çaresizliğini bir an olsun unutan oğul, yelkenleri suya indirmemek için direniyor. Fakat Yekta Kopan, karakterini babasıyla barıştırıyor; yıpratmadan dertleşmek, sarılmak istiyor. Geçmişin anılarına saplanıp
kalmaya gerek yok artık. Ve babadan son bir nasihat: “Baba oğullar iyi konudur; yaz yazabildiğine, coşkun kelimelerle yaz.”

Coşkun kelimeler ve kendine has üslubuyla Sarmaşık, grafik romancılığın içinde kendi özgünlüğünü ve derinliğini korumayı bilmiş. Yekta Kopan ve Levent Gönenç, hayatın içinden aileye, baba-oğul ilişkilerine, kaybetmeye ve bulmaya dair önemli bir çalışmayı, görsel bir boyuta taşımayı başarmış.

 

 

 

 

 

 

 

 

Sarmaşık
Yekta Kopan
Resimleyen: Levent Gönenç
Editör: Cem Alpan
Can Yayınları, 160 sayfa

Show More

1 Comment

Comments are closed