İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Tanin’den Yaprak’a Orhan Veli öyküleri…

“Oturdum. Ne yazayım diye düşünmeye başladım. Acaba hikâye mi yazsam?”*

Yazan: Safter Korkmaz

Orhan Veli’nin eserlerinin telif koruma süresi 1 Ocak 2021 itibarıyla sona erdi. Antoine de Saint-Exupéry, Sabahattin Ali ya da George Orwell örneklerinde olduğu gibi, pek çok yayınevi birbiri ardına Orhan Veli kitapları yayımlamaya başladılar. Tanınmış yazar ve şairlerin eserlerinin, 70 yıllık telif koruma süresinin sonunda böylesi bir ilgiye mahzar olması, artısıyla eksisiyle ayrı bir tartışma konusu. Ben -hazır fırsat ayağıma gelmişken- bu yeni basımlardan birini bahane edip genç okurla Orhan Veli’yi tanıştırma hevesindeyim. Üstelik şair Orhan Veli’yi değil, öykücü Orhan Veli’yi anmak niyetindeyim.

Elimdeki kitabın başlığı Hoşgör Köftecisi. Everest Yayınları, Ocak 2021’de yayımlamış. Orhan Veli’nin 1947- 1950 yılları arasında kaleme aldığı 6 öyküsünü içeriyor. Öykülerin isimleri, yayımlandıkları gazete/dergiler ve yayım tarihleri şöyle:
“Hoşgör Köftecisi”, Tanin, 2 Nisan 1947
“Kan”, Seçilmiş Hikâyeler, Ekim 1947
“Baharın Ettikleri”, Seçilmiş Hikâyeler, 1948
“Öğleden Sonra”, Yaprak, 15 Nisan 1949
“İşsizlik”, Yaprak, 1 Haziran 1949
“Denize Doğru”, Yaprak, 1 Nisan 1950
Bu öyküler, daha önce aynı başlık altında Yapı Kredi Yayınları tarafından (Orhan Veli’ye ait bir söyleşi ve çeviri öyküyle zenginleştirilerek) basılmıştı.

FAKİR HALKIN EDEBİYATI
Orhan Veli, çoğunlukla gelenekçi kalıpları yıkıp şiire yeni bir soluk getiren “Garip” akımının kurucusu ve eğlenceli/ironik mısraların müellifi olarak bilinir. Yayımladığı “Yaprak” dergisi, çeşitli konularda kaleme aldığı politik makaleleri, muhalif tavrı ve hatta bu yazının konusu olan öyküleri pek bilinmez. Sanırım, ismi bu kadar çok anılıp da üretimleri, fikirleri bunca az bilinen fazla edebiyatçı yoktur. Yaşadığı yıllarda ona cepheden (gerek edebiyat anlayışına gerek toplumsal sorunlara yaklaşımına) saldıran tutuculuk, zamanla yerini onu apolitik bir motife dönüştüren kavrayışa bırakmış durumda. Oysa Orhan Veli, her şeyden önce derdi olan bir edebiyatçıdır. 21 Mart 1947’de Tasvir gazetesinde yayımlanan bir söyleşisinde şöyle anlatır bu derdini: “… edebiyat fikre dayanıyor. Bu itibarla edebiyatın halk kitlelerine bir şeyler söylemesi lazım. Okur-yazarları halka doğru götüren bir edebiyat isterim. Yani edebiyatın çoğunluğa hitap etmesini istiyorum. Çoğunluk okuyup anlamalıdır. Anlayabilmesi için de edebiyatta kendi meselelerinden bahsedilmesi lazım… Bugünkü dünyada çoğunluğu fakir halk teşkil ediyor. Demek ki edebiyat da onların edebiyatı olacaktır.” (Hoşgör Köftecisi, YKY, s.57-58)

1 Ocak 1949’dan 15 Haziran 1950’ye dek 28 sayı yayımladığı Yaprak dergisi külliyatı**, Orhan Veli’nin, sanatı ve edebiyatı halka taşıma çabasının en somut ürünleridir. Dergide Orhan Veli’yle birlikte Orhan Kemal’den Sabahattin Eyüboğlu’na, Sait Faik’ten Melih Cevdet’e kadar pek çok değerli kalemin şiir ve öykülerinin yanı sıra, ülke ve dünya sorunlarına dair makaleleri yayımlanıyordu. Tek parti döneminden çok partili hayata geçişe ve Demokrat Parti iktidarının ilk günlerine tanıklık eden dergi, demokrasiden ve aydınlanmadan yana tavrıyla dikkati çekiyordu. Derginin ilk sayısında, hayran olduğu tiyatro sanatçılarından bahsederken şöyle diyordu Orhan Veli, “…onlarda gerçek olan birşey var. ‘Nasıl oynarsam güzel olur?’ demiyorlar; ‘nasıl oynarsam gerçek olur?’ diyorlar. Gerçeği de halka bakmak, halkı görmek, halkı duymak suretiyle buluyorlar. Demek, tasası gerçek olan sanatkâr, halkı çiğnemiyor. Halkla gerçek bir daha kucak kucağa.” (Yaprak, Sayı 1, s.2) Oyunculuk sanatı üzerinden örneklediği “gerçek” ve “halk için sanat” kavrayışı, bir bakıma onun öykülerindeki arayışın da temelini oluşturuyordu.

GÜZEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK
Orhan Veli’nin öykücülüğünü değerlendirenler, üslubundaki Çehov (ve Sait Faik) etkilerinden sıklıkla söz ederler. Akıcı süssüz bir dille kaleme aldığı öyküleri, sıradan insana odaklanır. Kalabalığın içindeki herhangi birinin başına gelen ya da gelebilecek olan olaylar -sıradan ya da şaşırtıcı fark etmezöykülerine konu olabilir. Onun “çoğunluğa hitap eden edebiyat” ve “halkla kucak kucağa gerçek” arayışı gündelik yaşamda, sıradan insanın eyleminde, düşüncesinde vücut bulur. Öykülerini okurken bazen bir günlüğü okuyormuş hissine kapılırsınız. Büyük olaylar, şaşırtıcı gelişmeler yoktur bunlarda. Örneğin “Kan” öyküsünde bir şey olacağı beklentisine kapılırsınız, okuru sarıveren bir gerilim vardır girişte ama okuyup bitirdiğinizde, sadece başarısız bir av macerasına tanıklık ettiğinizi anlarsınız.

Öykülerde kendi yaşamından izler de vardır. Kitaba ismini veren “Hoşgör Köftecisi” örneğin… Kardeşi Füruzan Yolyapan, Orhan Veli’yle arada gittikleri böyle bir köftecinin gerçekten var olduğundan bahsetmiştir bir söyleşisinde. Yazarın “Güzel bir dünyada yaşamak istiyorsanız siz de öyle bir meyhane bulunuz,” diye tanıttığı Hoşgör Köftecisi, yemek yenecek bir mekândan çok, farklı dünyalara, çalışan namuslu insanların dünyalarına açılan bir kapıdır âdeta. Kısacık öyküde, yaşanmışlığın sıcaklığını hissedersiniz.

Ben de tam yeridir deyip, yazıyı “güzel bir dünyada yaşamak istiyorsanız siz de” bu öyküleri okumalısınız diye bitirmek isterim. Hangi yayınevinden olduğu fark etmez, Hoşgör Köftecisi’nin bir baskısını edinin ve okuyun.

* Hoşgör Köftecisi, “Baharın Ettikleri”, Everest Yayınları, s. 25
** Dergi arşivi İnternet üzerinden erişilebilir durumdadır: https://www.tustav.org/sureli-yayinlar-arsivi/yaprak/

Hoşgör Köftecisi
Orhan Veli
Everest Yayınları, 64 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More

1 Comment

  • Huriye Doğan
    Huriye Doğan

    Başarılarının devamını dilerim…

Comments are closed