İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kimin yüzünden?

İlişkilerimizi zora sokan belki de en önemli faktör, karşımızdakinin ne düşüneceğini, ne hissedeceğini atlamak. Çiğdem Sezer de malzemesine göre kısa sayabileceğimiz metninde farklı ilişkileri örnekleyerek tam da bunu anlatmış.

Yazan: Dilek Büyük

Kahramanız Erdi, kuzeni İrem’in bir süre kendilerinde kalacağını duyunca çok sevinir. Birlikte çok iyi vakit geçireceklerini hayal eder. Ama İrem geldiğinde fark eder ki, arada bir görüşmekle sürekli birlikte olmak farklıdır. Örneğin, İrem çok kitap okur, annesi babası bunu tekrarlayıp durduğu için Erdi bu tekrardan kısa sürede sıkılır.

“ ‘Oğlum, bak İrem’e durmadan kitap okuyor. Sen niye okumuyorsun?’

‘Sanki kendileri durmadan kitap okuyor,’ diye geçirdi içinden Erdi.”

Yazar burada ebeveyne de bir çift sözü olduğunu belirtir; söylemek değil, yapmaktır önemli olan.
İrem sadece kitap konusunda değil, sınav sonuçlarında, satrançta, münazarada, müzik okuluna tam burslu kabul edilmekte hep iyidir. Bu başarılar, peş peşe neredeyse gözüne sokulurcasına hatırlatılır Erdi’ye. Erdi için kuzeniyle yaşamak hiç de hayal ettiği gibi olmamıştır, tam bir düş kırıklığıdır yaşadığı. Yetişkinler kadar çocukların da düş kırıklığı yaşadığını unuttuğumuzu pek güzel hatırlatmış bize Çiğdem Sezer.

Farklılıklara da değiniyor metin. Erdi bir süredir, en yakın arkadaşı Yusuf okula gelemediği için çok üzülmektedir. Üstelik Yusuf’un babasının işleri iyi gitmediğinden köye dönme ihtimalleri olduğunu öğrenmiş, endişesi daha da artmıştır. Kuzeniyle yolunda gitmeyen ilişkisinden de görmüştür ki, yakın arkadaş kolay bulunmuyordur. Erdi odasının eşiğinde bulduğu ve Kıpır ismini verdiği karıncayı korumaya almış, onu arkadaşlarına kavuşturursa kendisi de en yakın arkadaşı Yusuf’a kavuşacağına dair bir düşünce geliştirmiştir. Ama İrem, Kıpır’ı fark edince, yaklaşımları alaycı olur ve bu Erdi’yi daha da öfkelendirir.
Kitabın başından itibaren yazar, bize karakterlerin dünyasını oldukça tutarlı bir çizgiyle sunuyor. Erdi daha duygusaldır, İrem ise daha gerçekçi. Kız ve erkek karakterleri yan yana gördüğümüzde pek çok yazar kız karaktere duygusallığı, erkek karaktere gerçekçiliği yakıştırırken Çiğdem Sezer tam tersini kullanmış ve bize gerçekçi ya da duygusal olmamızın cinsiyetten bağımsız olduğunu anımsatmış.

İlişkilere değinmişken, çoğu kez yolunda gitmeyen ilişkilerin bize musallat ettiği bir duyguyu; öfkeyi de işlemiş. Bazen en çok yanı başımızdakilere öfkeleniriz. İrem’in her konuda kendisine örnek gösterilmesi, duyarlılığına güvendiği kuzeninin Yusuf için üzüldüğünü fark etmemesi, Kıpır’a bakış açısı Erdi’nin kuzenine öfkesini giderek artırır. Öfkeyle başa çıkmak yetişkinler dünyasında da çocukların dünyasında da zor konulardan biri. Bazen kendi kendimize bir yol buluruz öfkemizin harlı ateşini söndürebilmek için ama çoğu kez dışarıdan bir destek işimizi kolaylaştırır. Erdi de babaannesinin öğrettiği yöntemi kullanırır. Sinirlendiğinde içinden tekerlemeler tekrarlar ve bu sakinleşmesini sağlar. Kahramanımızın bu anlarda kullandığı tekerlemeler (aslında mâniye de benziyor) hem farklı bir edebi tür eklenmesiyle metni zenginleştirmiş hem de bir babaanne önerisi olması nedeniyle, önceki kuşağa selam göndermiş.

Kadın-erkek ilişkilerindeki denge, ev işlerinin paylaşımına değinmeyi de atlamamış Çiğdem Sezer. Çok yoğun bir tempoyla çalışmasına rağmen özellikle mutfak işlerinin de üstüne yıkıldığı anne formunun imdadına yine evin konuğu yetişiyor. Erdi’nin akşamları gözünü televizyondan ayırmayan babasını mutfağa doğru harekete geçirip, biraz destekle “yapamam” denilecek bir şey olmadığını fırında balık pişirmek gibi nispeten kolay bir örnekle gösteriyor yazar.
Ailesini de örnek figür hâlinde gördüğümüz İrem baştan sona mükemmel mi peki? Hayır, mükemmel değil. Erdi’nin Yusuf için ne kadar üzüldüğünü ancak Erdi ona çıkışırcasına bunu söylediğinde fark ediyor mesela. Ya da yüzme ve bisiklete binmekte Erdi kadar iyi olmadığını kendisinden duyuyoruz. Ama insanın eksikleri olabileceğini ve önemli olanın bunları telafi çabası olduğunu da görüyoruz.

Yetişkin söylemlerinin çocuk üzerindeki etkisi, çocuk dünyasındaki düş kırıklıkları, arkadaşlık ve aile içi ilişkiler ve paylaşımlar, kendini anlatabilme, karşımızdakini anlayabilme gibi pek çok konuyu aynı metinde, üstelik didaktik olma tuzağından ve cinsiyetçi yaklaşımdan uzak durarak birbirine bağlamayı pek güzel başarmış yazar.
Kitaptaki metin-görsel dengesi iyi. Ancak ne yazık ki, çizimler metne eşlik etmekten uzak , sanki taslak hâlinde kalmışlar. Çizim konusunda ülkemizde de hayli yol alındı son yıllarda. Bu yüzden gözümüz biraz daha metne uyan, incelikli görseller arıyor.

Hep Senin Yüzünden
Çiğdem Sezer
Resimleyen: Emre Özdemir
Editör: Aynur Barkın
Uyurgezer Kitap, 76 sayfa
Show More

1 Comment

Comments are closed