İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

“Nereden çıktın yola, nereye varacaksın sonunda?”

Kitap Tamircisi’nin kahramanı Muhsin Dede’nin, mesleğini nasıl icra ettiğinin adımlarını, tamir edilmek üzere bırakılan bir kitap aracılığıyla öğreniyoruz. Her adım ayrı bir dünyaya ve öyküye açılıyor.

Yazan: Esra Kara

Bir kâşif ile bir kitap tamircisinin ortak özelliği ne olabilir? Bu soruya pek çok yanıt verilebilir ancak benim en çok ilgimi çeken, “ikisinin de bilmedikleri bir yola çıkmış olmaları ve yolun onları dönüştürmelerine izin vermeleri”. Nasıl mı?

Yedinci yüzyılda okuduğu metinlerdeki çelişkilerin çeviri kaynaklı olabileceğinden şüphelenen Xuanzang isimli bilgin, Çin’den Hindistan’a doğru yola çıktığında, yaklaşık yirmi yıl sürecek macerasında karşısına nelerin çıkacağını bilmeden yola koyulur. Döndüğünde ejderhalar ve canavarlardan bahsedecek, Dünya’nın zihnimizin bir temsili olduğuna bizi inandıracaktır.
On beşinci yüzyılda Bartolomeu Dias’ın, iki okyanusu ilk kez birbirine bağlayan yolculuğu tarihe, korkuya karşı yapılan gerçek bir yolculuk olarak kaydedilir. Dias ile aynı gemide yolculuk yapanlar kendilerini suların derinliğine bırakarak, Fırtınalar Burnu’ndaki bilinmezliğe göğüs gerer.

On sekizinci yüzyılda “küçük botanikçi” olarak anılan Humboldt’ın uzakta olana ve bilinmeyene karşı duyduğu büyük arzu, yirmi dokuz yaşında Pizarro firkateynine bindiği gün “Mutluluktan başım dönü­yor,” diye yazmasına sebep olacaktır.
Tüm bu kâşiflerin hikâyelerini okurken masasının başında olmaktan mutlu biri düşüyor aklıma: Muhsin Dede.

İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki Kitap Hastalıkları Hastanesi’nde öğrendiği kitap tamirciliğini Yeşilköy’de uzun yıllardır yapıyor olması kulağa ilginç geliyor ve merak uyandırıyor, “Peki, bu mesleği tam olarak nasıl yapıyor?”

Ömür Kurt’un yazdığı, Ahmet Uzun tarafından resimlenen ve Doğan Egmont Yayıncılık tarafından yayımlanan Kitap Tamircisi’nin kahramanı Muhsin Dede’nin, mesleğini nasıl icra ettiğinin adımlarını, tamir edilmek üzere bırakılan bir kitap aracılığıyla öğreniyoruz. Her adım ayrı bir dünyaya ve öyküye açılıyor. İçindeki sorulara da biraz hazırlıksız yakalanıyoruz: “Nereden çıktın yola, nereye varacaksın sonunda?”

1932 senesinde Ahlatlı Belturan tarafından yazılmış Pusulasız Bir Gezginin Düş Gören Haritaları isimli kitabın, kitap tamircisine geldiğindeki hâli hem Muhsin Dede’nin yorgun hâline hem de pusulasız gezginin notları arasındaki dağlara, ovalara, denizlere, madenlere, ülkelere ve şehirlere benziyor.

Ankara’da yaşadığım on yedi yıl boyunca şehirdeki pek çok kitapçıya, sahafa uğradım ve üniversite yıllarında derste olmam gereken saatleri orada iz sürerek geçirdim. İzini sürdüğüm şey sadece yazarlar ya da yeni çıkan kitaplar değildi.
Karanfil Pasajı’nda ve Zafer Çarşısı’nda, sahaflarda karşıma çıkan yıpranmış kitaplar bana hep daha kıymetli geliyordu. Bazı okurlar kitabın çizilmesinden veya içerisine notlar alınmasından pek hoşlanmaz. Ben kitabı okurken onunla sohbet edenlerdenim. Okuduğum cümle bana komik geldiyse kitabıma küçük bir gülümseme bırakır, bilmediğim bir konuysa araştırılacak başlıkları yazar, aydınlanma yaşatan ifadeler içinse mutlaka küçük notlar alırım.

Şanslıysam sahaflarda karşıma benzer okur deneyimlerinden geçmiş kişilerin bıraktığı kitaplar çıkar. Birkaç defa kitap arasında unutulmuş mektuplara da denk gelip heyecanlanmıştım. Bir çocuğun o kitabı ödev verildiği için mi yoksa kendisi için mi okuduğunu altını çizdiği yerlerden ve başka ipuçlarından anlayabilirsiniz. Yaşanmışlığı olan bir kitapla yeni bir arkadaş vasfıyla tanışmak beni mutlu eder. Ancak bu romantizm, hasarlı yerlerin tamirini de gerektiriyorsa onu da es geçmem. Varlığından daha önce haberdar olmadığıma üzüldüğüm Kitap Hastanesi’nin bilgilerinden faydalanabilmek isterdim. Bu açıdan bir arkeolog gibi yavaş, ürkek ve dikkatli çalışan Muhsin Dede önemli bir kaynak. Ondan öğrenebileceğimiz pek çok şey var. Kırışan sayfaları düzeltmek, yırtılmış olanları pamuk ipliğiyle dikerek birbirine kenetlemek, kopmuş olanları zamkla yapıştırmak, çıkarabildiği lekeleri silgiyle temizlemek ve en önemlisi önündeki kitabın hislerini paylaşmak ve kaderine ortak olmak.
Muhsin Dede ara sıra dışarı çıktığında şehirdeki çocukları alışveriş merkezlerinde yapay atlara binerken veya başlarını cep telefonlarından kaldırmaz hâlde gördüğünde üzülüyor. Bu üzüntüyü paylaşmakla beraber, çocukları bu koşullara iten pek çok sebebe bakmadan yapılacak eleştiriyi de haksız buluyorum.

Hikâyenin sorular ve kısa öyküler içeren bölümler eşliğinde anlatılması okura yeni bir yolda yürüme zevki yaşatsa da hikâyede eksik kalan merak unsurları, yan karakterlerin olmaması ve durumun sıklıkla açıklamalara başvurularak aktarılması yürüdüğümüz yolu biraz boş bırakmış. Dipnot kullanımının yerine, kitap sonunda yer verilebilecek bir mini sözlük de tercih edilebilirmiş.

Kitap biterken Muhsin Dede’nin tamir ettiği kitaba fısıldadığı gibi dünyadaki tüm dağlara ovalara tepelere denizlere ülkelere ve şehirlere fısıldamak istedim:
“Birazcık dayan! Seni iyileştireceğim…”

* Kâşiflerle ilgili bilgiler, Koç Üniversitesi tarafından yayımlanan Seyahatler ve Kâşifler Atlası kitabından alınmıştır.

Kitap Tamircisi
Ömür Kurt
Resimleyen: Ahmet Uzun
Yayıma Hazırlayan: Keriman Güldiken
Doğan Egmont Yayınları, 96 sayfa

 

Show More

2 Comments

  • Adile Gül Namdar
    Adile Gül Namdar

    Bunu yazan kişi kitabı bile okumamış sanırım. Sığ bir yazı.

  • Nurcan Seçkin
    Nurcan Seçkin

    Bir Türkçe öğretmeniyim. Kitabı çıkar çıkmaz aldım, okudum ve çok beğendim. Bu yazıya da araştırma yaparken denk geldim çok çok haksız bir yazı olmuş, İyi Kitap’a yakışmamış. Yazan kişi kitaptaki o güzel edebiyatı görmemiş, kitaptaki bir sürü güzel masala hiç yer vermemiş, kısacası kötülük yapar gibi yazmış. Amacı nedir anlamadım. Kaliteli kitaplara haksızlık yapmayın. En başta çocuklara ayıp ediyorsunuz çünkü!

Comments are closed