İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bir masal efendisi: HAMDULLAH KÖSEOĞLU

İnsani değerler, hayatın temel soru ve hedefleri üzerine kafa yorup sömürünün olmadığı paylaşımcı bir toplum düzeni özlemini yapıtlarına yansıtan Hamdullah Köseoğlu’nun yaşamdaki duruşu hep yalın, yapmacıksız, şairane oldu.

Yazan: Mavisel Yener

Çocuk ve gençlik edebiyatımızın incelikli kalemi Hamdullah Köseoğlu’nu 16 Ocak 2022’de, uzun süredir yaşadığı Tire’de yitirdik. Onunla yaklaşık yirmi beş yıla varan tanışıklığımızda ödül törenlerinde, okullardaki imza günlerimizde, panellerde, seçici kurullarda, fuarlarda pek çok ortak anı biriktirdik. Gürül gürül akan Türkçesi, üstün konuşma yeteneğiyle hoş bir toplantı atmosferi yaratır, fuarlarda genç yazarların ortamla kaynaşmasını pekiştirirdi.

Anadolu’da yayımlanan dergilere destek veren, yapıtları pek çok ödüle değer bulunan, ardında atmışa yakın yapıt bırakan, dil ustalarımızdan Hamdullah Köseoğlu’nun yaşam öyküsü Kars’ta başlar. Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü mezunudur. 77 yıla sığdırdığı onurlu yaşamına baktığımızda onu tek kimlikle anamayacağımızı görürüz. Bir yanıyla öğretmen, öykücü, masalcı, romancı, bir yanıyla da kültürel araştırmalar yapan bir halk bilimcisidir.

“YAZI ELE VERİR YAZANI”

Hamdullah Köseoğlu’nun kişisel hayatını şekillendiren şartlar, toplumsal sorumluluğunu yerine getirebilmek için gösterdiği direnç ve savunduğu değerler tümcelerine sızar. “Yazdıklarımız, iç dünyamızın bir yansımasıdır. Ne kadar gizlesek de yazı, ele verir yazanı. Sözden kaçılır, yazıdan kaçılmaz.” (Ormanın Sakladıkları, s.133)

Sanatın her dalının sanatçının sevgisini, tutkusunu, özlemlerini yansıttığını düşünür Köseoğlu. “Barış Koyağı” isimli masalındaki ressam için şu tümceleri kurar: “Çizici Dede yüreğini kormuş bu tablolara. Kaygısını, korkusunu, iç çatışmalarını kormuş. İnsanlar, kanıksadıkları güzellikleri ancak tablolarda görüp ayrımına varırlarmış.” (Az Gittim Uz Gittim, s. 65)

Hamdullah Köseoğlu’nun ayrıntılara değer veren duyarlı yanı hem yaşantısında hem yapıtlarında gözlenir. Toplum içindeki duruşu kitaplarındakiyle örtüşür. Örneğin, okurunun karşısında ceketini iliklemesi, alçakgönüllü, incelikli, saygılı, kibar kişiliğinin yansımasıdır; kravatından, şık giyiminden vazgeçmemesi, estetik prensiplerinin sembollerindendir; gündelik konuşma diline gösterdiği özen, ana dilinin inceliklerini ne denli içselleştirdiğinin örneğidir.

HAMDULLAH KÖSEOĞLU’NUN DİL EVRENİ

Yazarın tüm yapıtları üzerinde bir değerlendirme yapmak bu yazının sınırlarını aşar ancak genel olarak söyleyebiliriz ki Hamdullah Köseoğlu’nun dili kullanmadaki becerisi tüm yapıtlarında öne çıkar; sözünü iyice inceltir, dil estetiğinden, yalın söylemden ödün vermez. Köseoğlu’nun biçemine masal dili hakimdir, arı duru Türkçenin zengin söz varlığını yansıtır. Kimi metinlerinde bir paragrafta birkaç deyim kullandığı bile olur: “Sürekli atar tutar, verir veriştirirler. Mangalda kül bırakmazlar. Sıra iş yapmaya gelince de kaçar gizlenirler. İpe un sermeye başlarlar. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın,’ derler.” (Ormanın Sakladıkları, s. 110)

MASAL EFENDİSİ

Hamdullah Köseoğlu denince, akla önce öykü mü, roman mı, masal mı gelir, yoksa şiir mi? Aslında o yazdığı her türün içine geleneksel masalı tatlandıran öğeleri katan, bunu yaratıcılığı ile bütünleştiren bir masal efendisiydi.

“İlksiz zaman içinde, kalbur saman içinde… Yazarlar çizer, çizerler yazar iken; ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, aynı zamanda dağda kuzu çobanlığı yapıyordum. Koşmaktan düşmekten yoruldum, değneği atıp evin yolunu tuttum.” (Az Gittim Uz Gittim, s.7)

Bu örnekte de görüldüğü gibi gelenekle bağını yitirmeden ama çağdaşlığı da özümseyerek yaratır tekerlemelerini.

Masalın gerçekler üzerine bir düşünme yöntemi olduğunu söyler Köseoğlu. Dilini sahiplenişi, tutarlı duruşunun yanı sıra değerleri sahiplenişi de masallarında açıkça görülür. “Yaprak yaprağın önünü kesmesin” ister “güçlünün güçsüzü ezmediği” bir dünyayı düşler “insanların ürettiğince saygı gördüğü” zamanlara olan özlemi yansıtır masallarında.   “Bir varmış bir yokmuş. Birinde var, bininde yokmuş. İlksiz bir zamanda, uzak bir ülkede mutlu yaşayan insanlar varmış. Bu insanlar çok çalışkanmış. Durmadan çalışır çabalarlarmış. Çalışkan oldukları kadar sevecenlermiş de. Sevgi en yüksek değer, en büyük erdemmiş.(Az Gittim Uz Gittim, s.53)

YAZARINA DİRENEN ÖYKÜLER

Yetişkinlerin hatalarını, baskıcı tutumlarını eleştirir, çocuğa yapılan dayatmalara karşı çıkar, çocukların acılara tanık olmasını istemez Hamdullah Köseoğlu. Onlara hep mutlu sonlu öyküler, masallar mı yazılacaktır? Bu konuda girdiği içsel tartışmayı Yazarına Direnen Öyküler kitabına taşır. Mine adlı küçük kız öykü yazmaktadır fakat bu öykü birden dile gelip konuşmaya başlar, Mine’ye direnir.  Ben acılı bir öykü olmak istemiyorum. Çocukların mutlu olacağı bir öykü olmak istiyorum.” (s.13) Oysa Mine gecekondusu yakılan insanları görmüştür, orada ağlayan kadınları, çocukları bir türlü unutamaz. Bu olayın öyküsünü yazıp insanları uyarmak ister. “Yanlışlıklar görülsün, değiştirilsin istiyorum. Gerçekleri öğrencinler istiyorum. Büyüyünce yoksulların evlerini yıktırmasınlar istiyorum.” (s.14) Mine ile yazdığı öykü, derinlikli bir beyin fırtınası yaparlar. “Öykü olumlu bitmeli. Güzel bitmeli. İlgiyi ve özlemi artırmalı” diye kendini savunur öykü. Mine ise gerçekleri olduğu gibi yazma konusunda kararlıdır. Masalın sonunu söyleyip büyüsünü bozmayacağım elbette. Bu kitapta yer alan Soğuğu Sevmeyen Öykü de yazarlık/yazma konusunda iletiler verir okura.

YERYÜZÜNÜN SAHİPLERİ

Hamdullah Köseoğlu güçlü betimlemeleri, sinematografik anlatımı aracılığıyla, doğanın boy aynasında okurun kendini görmesini sağlar. Yeryüzünün insandan başka sahiplerinin de olduğunu duyumsatır. Uzak tepeler, derin vadiler, ırmaklar, dupduru pınarlar, ebemkuşakları, yeraltı suları, otlar, çiçekler, ağaçlar, sürgünler, mevsimler taşar çoşar sayfalardan. Hemen her zaman, insanın doğaya karşı acımasız yaklaşımının yergisini görmek olasıdır. Doğa, yazarın dil nehrinde, bir öykü kahramanına dönüşür. “Çocuklar gibi, Mavi Irmak da durup dinlenmezdi. Hani atalarımız, “Su uyur, düşman uyumaz,” derler ya, bu, Mavi Irmak için değildi. En derin, en durgun, en suskun yerinde bile buruntular, çırpıntılar, dalgalar eksik olmazdı. Döner, savrulur, mavi mavi açardı. Sık sık yatağından çıkar, çevresi su altında bırakarak, geri dönerdi.” (Mavi Irmak, s.14)

Ormanın Sakladıkları adlı masalsı romanda doğayı çok seven iki kahraman vardır. Aslı çiçekleri böcekleri, Barış ise kuşları, atları sever (Kardelen adlı romanında da dağlara sürülen atların doğa ile mücadelesini anlatır; atlar Köseoğlu’nun yapıtlarında önemli yer tutar). Çocuklar bir gün ormanın derinliklerinde kanatları ışıktan uçan bir at görürler. Kimseye söz etmezler bundan. Ama gizem artık onları çekmektedir. Karşılarına ormanda, onlara yol gösteren Alaca Kaz çıkar. Artık düşle gerçek içiçedir. Şiirsel bir metin akışıyla ilerleyen, Barış ve Aslı’nın günlüklerine yazdıklarıyla aktarılan maceranın bölüm başlarında yer alan epigraflar dikkat çeker. Yazar, onlar aracılığıyla şair ve düşünürlere saygı duruşunda bulunmuştur.

ÇOCUĞA SAYGI

Çocuk kahramanlarına özgür alanlar açmaya çalışır Köseoğlu. Sert, çatışmacı, acı yüklü aktarımlarla çocukların duygularını incitmek istemez; usulca, incelikle onların duygularını yoklamayı yeğler. Ailenin, toplumun, eğitim sisteminin çocuğa şiddet uygulamasını, baskıcı, zorba tutumlarını eleştirir, çocuğa yapılan dayatmalara karşı çıkar. Örneğin, “Görünmez Çocuk” adlı öyküsünde, minik kahramanı Doğan’ı görünmez yaparak onu özgür kılar.  “Doğan hem var hem yoktu. Dövülmekten, azarlanmaktan kurtulmuştu. Artık canı yanmayacaktı. Artık korkudan dudakları uçuklamayacaktı. Sakınmayacak, saklanmayacak, kendini savunmak zorunda kalmayacaktı.” (Kendini Arayan Çocuk, s.12)

İnsani değerler, hayatın temel soru ve hedefleri üzerine kafa yorup sömürünün olmadığı paylaşımcı bir toplum düzeni özlemini yapıtlarına yansıtan Hamdullah Köseoğlu’nun yaşamdaki duruşu hep yalın, yapmacıksız, şairane oldu.

Bu yazıyı onun sözcükleri bitirsin: “Sözün özü: Çok mutluyum. Biz, görevimizi yaptık. Örnek olduk, yol açtık. Umarım herkes çene çalmak yerine üstüne düşeni yapar.” (Ormanın Sakladıkları, s.111)

Hamdullah Köseoğlu’nun emeğini saygıyla selamlayarak yakınlarına, yayın ve kültür dünyamıza başsağlığı diliyorum. Biz onu okudukça sesi bu kubbede bâki.

Kaynakça:

Ormanın Sakladıkları / Hamdullah Köseoğlu / Resimleyen: Fethi Yılmaz / Tudem, 2018, 144 s.

Kendini Arayan Çocuk, Hamdullah Köseoğlu / Resimleyen: Nuran Balcı Özekçin/ Tudem, 2013, 104 s.

Yazarına Direnen Öyküler / Hamdullah Köseoğlu / Resimleyen: Özgür Gücüyener / Tudem, 2018

(7. baskı), 48 s.

Benim Adım Çocuk / Hamdullah Köseoğlu / Resimleyen: Gül Oralı / Doğan Egmont, 2018, 56 s.

Kardelen / Hamdullah Köseoğlu / Bu Yayınevi, 2012 (10. baskı), 192s.

Mavi Irmak / Hamdullah Köseoğlu / Resimleyen: Özgür Gücüyener / Tudem, 2018 (10. baskı), 48 s.

Küçük Ressam / Hamdullah Köseoğlu / Resimleyen: Özgür Gücüyener / Tudem, 2018 (10. baskı), 48 s.

Az Gittim Uz Gittim / Hamdullah Köseoğlu / Resimleyen: Bekir Gürgen / Tudem, 2017 (10. baskı), 95 s.

 

 

 

 

 

 

 

Show More

2 Comments

  • Düriye Ayyıldız
    Düriye Ayyıldız

    Teşekkürler Mavisel Yener bu oylumlu yazı için. Başlık da ne kadar uygun olmuş Hamdullah Bey’e: “Bir Masal Efendisi”. Tireli bir arkadaşı olarak yazınızı okuyunca çok mutlu oldum…Kaleminize, değerbilir dostluğunuza sağlık.

  • Taylan Özgür Köşker
    Taylan Özgür Köşker

    Kaleminize, güzel, yüce gönlünüze sağlık değerli hocam… Sözcesi, özcesi Hamdullah Köseoğlu arı, duru, yalın anlatımıyla, eserleriyle hep yaşayacak…

Comments are closed