İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bir düşman varmış, bir düşman yokmuş…

Yetişkinlerin, çocuklara sorunlarını kavga etmeden çözmelerini önerirken savaşı doğal bulmaları tuhaf. Başkalarının fikirleriyle ölmeye gitmeleri de öyle…

Yazan: Melek Özlem Sezer

Bir kelime, bir hayatı ne kadar değiştirebilir? Çok satarların kapaklarında, film afişlerinde tek bir kelimenin yarattığı mucizelerin coşkulu anlatımına rastlarız. Ki o tek kelime de genellikle aşk, sevgi, dostluk olur. Bazen de azim ve onun zaferi gibi şeyler. Oysa ben, hayatı en çok etkileyen kelimenin “düşman” olduğunu
düşünüyorum.

“Düşman”, dışı alabildiğine kalabalık, içi ise bomboş bırakılmış bir kelime hayatımızda. Ginko Kitap’ın “Barış İçin Bir Kitap” altbaşlığıyla çıkardığı Düşman, bu kelimedeki oyuğu göstermek için ıssız bir çöldeki iki çukurla başlıyor işe.

Hangisi olduğu hiç fark etmeyen o mezar gibi çukurlardan birindeki asker diyor ki: “Düşman hiç görünmese de orada, sabahları kalkıp ona bir el ateş ediyorum. Ardından o bana ateş ediyor. Günün geri kalanını saklanarak geçiriyor, ikimizden biri kafasını çıkarsın diye bekliyoruz.”

Asker acıksa bile önce düşmanın ateşini yakmasını bekler. Ki bundan yararlanıp onu öldürmek için yaklaşmasın. Ama bazen öylesine acıkır ki dayanamaz. Onun ardından düşman da kendi ateşini yakar hemencecik. Karmaşık gibi görüneni, hayatın yalınlığıyla ustaca anlatır böylece yazar. Ölüm hedefiyle başlayan ilişki, hayatları birbirine bağlamıştır. Her an, diğerinin ne yaptığını düşünmekle geçer. Savaşan kişi, özgürlüğünü yitirmiştir. Dahası ötekini öldürerek hayatını anlamlı
kılmaya çalışan bu iki kişi tek kalmaktan da mutlu değildir. Ne ki platonik aşka benzeyen ilişkilerini değiştirmeleri yine o kelimeyle engellenir: Düşman.

Oysa anlatıcı sayfalar boyunca düşmanıyla ortak yönlerini sıralar. Tıpkı bir deftere yazar gibi… Sorun da buradadır zaten. Kişinin kendi defterine değil, eline yapıştırılan kitaba bakması. Bu nedenle aramızdaki fark kocaman der. Ne de olsa düşman vahşi biridir. Kadın ve çocukları sebepsiz yere öldürür, eğer ortada bir savaş varsa, bu tamamen onun suçudur. Ve bizim askerimiz aptal değildir. Bunları bilir, çünkü el kitabından okumuştur.

Asker, el kitabına canı gönülden inansa da düşünmeden edemez. Belki de herkes ölmüştür. Yalnızca ikisi kalmıştır. Belki de savaş bitmiştir. Saçmalığı o kadar güçlü hisseder ki bazen dünyanın var olmadığını düşünür.

Kitap son derece zeki bir kurguyla askerler arasında çukur değiş tokuşu sağlar. Anlatıcı, diğerinin çukurunda, öldürmeyi ve ölmeyi göze alarak katıldığı savaşı mümkün kılan “düşman” el kitabıyla karşılaşır. Askerlerin akıl defterlerini yırtıp yerine kendi fikirlerini koyan, böylece vicdanı işlevsiz hâle getiren el kitapları birebir aynıdır. Asker yine de düşmanın el kitabına isyan eder. Hayır, o, hiç de bu kitapta anlatıldığı gibi cani değildir! O burada yalnızca yalan bulmuştur. Ve o çukurda el kitabının akla gelmesini engellediği bir başka şey daha bulur: Diğerinin hayatı.

Yetişkinlerin, çocuklara sorunlarını kavga etmeden çözmelerini önerirken savaşı doğal bulmaları tuhaf. Başkalarının fikirleriyle ölmeye gitmeleri de öyle. Ki bu fikirleri sorgulamamanın arkasında “düşman” gibi kavramları kaskatı kılmanın aslan payına sahip olduğunu düşünüyorum. Ve bu kitabı tamamlamak için “Mandalinalar” filmini (Zaza Urushadze; 2013) filminin izlemenin harika olacağını… Düşman kelimesinin hiç de öyle demirden yapılmadığını göstermede Düşman kitabı ve “Mandalinalar” öyle uyumlu ki…  Film 92-93 yıllarındaki Abhaz Gürcü savaşı sırasında, Estonyalı bir çiftçi yaralanan bir Gürcü ve bir Çeçen askeri evinde tedavi etmesini konu eder. Gürcü ve Çeçen her ne kadar birbirlerini öldürmek için fırsat kollasalar da zaman içinde düşmanın içinde insanı görmeye başlarlar. Hatta Ruslara karşı birlik olurlar. Bu sırada Gürcü ölür ve çiftçi onu Çeçenin yardımıyla oğlunun yanına gömer. Oğlunu Gürcülerin öldürdüğünü anlayan Çeçen şaşırınca, fark eder mi diye sorar ihtiyar. Fark eder mi?

“Mandalinalar”ın sorduğu soruları başarıyla cevaplayan bir kitap Düşman. Belki tek bir kusurdan söz edilebilir; o da Ginko onu fedakarlıkla bassa da biraz pahalı olması. Ama ileride neden savaşacağını bilmeden, anlamı üzerine kafa yormaya gerek görmeden “düşman” deyip savaşa gidecek yeni kuşakların canı düşünüldüğünde bu bedel öyle önemsiz ki. Bu olağanüstü kıymetli eserin her evde, her zihinde, her kalpte güzel niyetiyle yer alması dileğiyle…

Düşman
Davide Cali
Resimleyen: Serge Bloch
Türkçeleştiren: Ceylan Ekin Işık
Ginko Kitap, 60 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More