İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Her şeyin mümkün olduğu bir rüya âlemi

Her şeyin mümkün olduğu bir rüya âlemi

Gökçe Mine OLGUN

Joan Aiken’in ilk basımı 1969 yılında yapılan Yağmur Damlalarından Kolye adlı öykü kitabı, biraz geç de olsa nihayet Türkçede arzı endam ediyor. Kitap ilk basım tarihine yaraşır şekilde 68 ruhuna selam çakmayı da ihmal etmiyor.

Bir kitap okuyup hayatımızın değişmesini hepimiz istedik ve tüm sırların kulağımıza usul usul fısıldanmasını. İşte böyle kandırıldık. Çocukluğumuz masalların bağrından koparıldı ve yavaştan gerçekliğe zerk edildik. Gerçek bizi çağırıyordu, karşı koyamıyorduk. Çocukluk büyülü bir bahçedir. Düşle gerçeğin birbirine karıştığı bir araf, “her şey mümkün”ler ülkesi. Ama dünyadaki yolculuğumuzun rotasını çeviren biraz imkânsızlıktır, biraz da sınırlarımız. Yerçekimi, zaman,
iyilik ve kötülük, başkaları gibi kavramları içselleştiriyorduk birer birer. Peki, neyin peşindeydik? Gerçeklerin mi, yoksa düşlerin mi? Bir kitap okuyup hayatımızın değişmesini istiyorduk ve sanırım bu özlem yakamızı hiç bırakmadı.

Tahmin edileceği üzere, artık bir çocuk değilim. Bir kitap okudum ve kitapların hayatı değiştirme gücüne dair tüm fikirlerim değişti. Bir yetişkinin çocuk kitabı okuması, biraz hileli bir eylemdir. Güliver’in koca ayaklarıyla cücelerin topraklarına basmasını hatırlatır. Ama olsun. Bu kitabı çocukken okumuş olsaydım, belki de hayatımın değişmesini hiç istemeyecektim. İngiliz yazar Joan Aiken’in, toplam sekiz öyküden oluşan, Yağmur Damlalarından Kolye başlıklı öykü kitabından
söz ediyorum. Kitabın ilk basım tarihinin 1969 olduğu düşünülürse, kitabın dilimize kazandırılması geç gelen bir saadet. 2004 yılında kaybettiğimiz Joan Aiken, İngiliz çocuk ve gençlik edebiyatı alanında 20. yüzyılın en önemli simalarından biri. Yazar, The Wolves of Willoughby Chase (Willoughby Chase’in Kurtları) adlı çocuk kitabıyla 1963 Lewis Carroll Shelf Ödülü’ne, Night Fall (Gece Gelen) adlı kitabıyla da 1972 Edgar Allan Poe Genç Macera Kitabı Ödülü’ne layık görüldü.

TURTALAR PARK EDEMEZ
Yazarın Alice Harikalar Diyarında’nın yazarı Lewis Caroll adına verilen ödüle layık görülmesi hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü Yağmur Damlalarından Kolye, yazarın fantezi alanında ne kadar sınırsız bir yeteneği olduğunun tartışmasız bir kanıtı. Fantezi edebiyat deyince, günümüzün daha çok “iktidara” gönderme yapan ancak bunun için başka dünya kurgularını seçen fantezi/fantastik kitaplarıyla bağ kurmamanızı salık veririm. Bilakis, Aiken’in öykülerinin kapısı büyülü bir gerçekliğe açılıyor. Öykülerin kahramanları ve dekoru sanki aslolanı görmemizi engelleyen bütün detaylardan, bütün fazlalıklardan sadeleştirilmiş gibi; hayal gücünün tüm imkânlarını kullanan naif öyküler bunlar. Şiirsel bir dil, güçlü bir imgelem, her şeyin mümkün olduğu bir rüya âlemi…

Bu öyküler, belki de bu yüzden, yatmadan önce okunmalı. Örneğin, “Raflardaki Cinler” adlı öykü Janet adlı bir kızla tanıştırıyor bizleri. Janet bu gece evde yalnız; annesi büyükannesini ziyarete gitti, makinist olan babası da işe. Janet yapayalnız olmaktan pek hoşlanmıyor. Pıtır kıtır, pat küt, tirik tırak… sesler duymaya başlıyor. Ne olduğuna bakmak için kalktığında ne görse beğenirsiniz? Yeni kitapları açılıyor ve içlerindeki tüm yaratıklar dışarı çıkıyor: cinler, denizkızları, penguenler, tavşanlar… Janet geceyi arkadaşlarıyla geçiriyor ve babası eve dönmeden de yatağına giriyor. Ertesi sabah, raflarda küçük ayak izleri, küvette minik bir yaldızlı pul, buzdolabında incecik bir tüy ve halının üzerinde bir kaplan bıyığı görüyor, ama sahiden görüyor. Yaşadıklarımızın bize bıraktıklarına ve paylaşılanların izlerine dair çok ince bir imgelem. Zaman zaman, harikalar diyarı’nı mesken tutmuş Alice’e selam çakmıyor da değil.

Yazarın yarattığı düşsel evrende hayal ettiğiniz her şey mümkün. Bu da küçükleri çok eğlendireceğe benziyor. “Bu Turtada Biraz Gökyüzü Var” uçan bir turtanın hikâyesi. Kahramanlarımız soğuk bir memlekette yaşayan yaşlı bir çift. Yaşlı kadının turta pişirirken baktığı gökyüzü turtanın içine düşmez mi? Uçan turta kendisini pişiren yaşlı çifti uzak diyarlara doğru yolculuğa çıkarıyor. Yaşlı çift kendilerine yuva belleyecekleri sıcak bir memleket arıyorlar bu yolculukta, ancak
gittikleri memleketlerde “TURTALAR PARK EDEMEZ” diyen bir tabelayla karşılaşıyorlar. Kimse inmelerine izin vermiyor ve turta soğuyup denize düşüyor. Turta oldu mu size yüzen bir ada! Çok geçmeden, yeşil yaprakları, pembe çiçekleri ve kırmızı elmalarıyla enfes elma ağaçları büyüyor bu adada. Dağ keçisi onlara süt, ördek ise yumurta veriyor. Böylece adada mutlu mesut yaşıyorlar.

Yağmur Damlalarından Kolye okuma bilmeyen küçüklere yetişkinler tarafından okunabileceği gibi, çocukların eline alıp kendi başlarına okumasına da açık. Sunduğu çoklu anlam katmanlarıyla farklı yaş grupları için farklı sözleri var söyleyecek. Yetişkinlere de! O yetişkinler değil mi ki 1968 yılında “Kaldırımın altında kumsal var!” sloganıyla yola çıkan!.. Kitabın basım tarihinin 1969 olması kesinlikle tesadüf değil. “Minderde Oturan Kedi” adlı öykü tam bir 68 ruhu minyatürü.

KÜLÜSTÜR OTOBÜS GÖKYÜZÜNE UÇUNCA
Sözünü ettiğimiz bu öykünün kahramanı, Emma Pippin adlı, teyzesiyle birlikte yaşayan küçük bir kız. Emma ve teyzesi bir ev alamayacak kadar yoksul oldukları için eski bir otobüsün içinde yaşıyorlar. Otobüs beyaz renkte yüksek bir duvarın yanında duruyor. Bu duvarın diğer yanında enfes kırmızı elmalar veren yemyeşil bir sürü elma ağacı var. Lou Teyze, elma ağaçlarının sahibi olan Sir Laxton Superb için çalışıyor. Ancak Lou Teyze’nin bu elmalardan kendisi için bir tane bile almaya hakkı yok.

Bir gün, Emma’nın elbisesi artık ona küçük gelmeye başlıyor. Bunun üzerine teyzesi elbiseyi Emma’yla birlikte yıkayıp askıya asıyor. Çünkü elbise o kadar küçük ki eğer çıkarıp yıkarlarsa Emma onu bir daha giyemeyebilir. Emma rüzgârda sallanırken yaşlı bir periyle tanışıyor ve peri Emma’ya üç tane elbise armağan ediyor. Lou Teyze de elbiselerden birinin kumaşıyla kedileri Sam için bir minder dikiyor. Sam minderin üzerinde uyurken dilediğiniz dilekler gerçekleşiyor. Emma yemek, oyuncak, boya kalemi diliyor, daha büyük şeyler değil. Dilediği boya kalemleriyle büyük beyaz duvarın üzerine, duvarın ardındaki, hiç görmediği o bahçenin resmini yapıyor; dünyanın en güzel resmini. Ama bahçenin ve duvarın sahibi sinirlenip otobüslerini duvarın önünden başka bir yere götürmelerini söylüyor: “Keşke güçlü bir rüzgâr sizi ve şu eski külüstür otobüsünüzü gökyüzüne uçursa!” Ve Sir’ün dileği gerçek oluyor. Tam o anda güçlü bir rüzgâr Lou Teyze’yi, otobüsü ve Emma’yı gökyüzüne uçuruyor. Lou Teyze ve Emma bulutların üzerinde yürüyorlar. Hem de bir sürü elma buluyorlar, çünkü rüzgâr Sir
Laxton’ın ağaçlarındaki elmaları da savuruyor. O günden sonra, bahçede bir daha elma yetişmiyor. Sir Laxton Superb ise ne kadar uğraştıysa da Emma’nın duvara yaptığı resmi silmeyi başaramıyor.

Yağmur Damlalarından Kolye
Joan Aiken
Resimleyen: Jan Pienkowski
Çeviren: Ada Seyhan
Tudem Yayınları / 88 sayfa
Show More