İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Ben yazsaydım

Ben yazsaydım

Feryal TİLMAÇ

Her yazarın, hatta sıkı okurun, ben yazsaydım dediği bir kitap yok mudur! Ben yazsaydım sorusunun cevabını bu ay Feryal Tilmaç aradı. 45. Sait Faik Hikaye Armağanı’nı alan Tilmaç’ı Aradım Yaz Dediniz ve Mevt Tek Hecelik Uyku adlı öykü kitaplarından hatırlayacaksınız.

Okumakla, kitaplarla kendimi bildim bileli çok iç içe oldum. Hangi çocuk kitabını yazmış olmayı isterdim diye düşününce, zihnim imgelerin saldırısına uğradı
adeta. Hoşuma giden bir saldırı oldu bu, mutlu eden bir anımsayış. En sevdiklerimden bazıları bugün hâlâ kitaplığımda duruyor. Kalkıp biraz karıştırınca hepsinden tek tek söz etmek geldi içimden. Öyle mutluluk vermişlerdi ki bana, bu kadar küçük bir teşekkür az bile olurdu! Ama elbette mümkün değil bu; yine de çok sevdiklerimden birkaçını sıralamadan geçemeyeceğim.

İki Yıl Okul Tatili örneğin. Elimdeki cilt Işıl Kitabevi Yayınları’ndan çıkmış, 1967 basımı. İlkokulda olduğumu hatırlıyorum, şubat tatili için Ankara’daydık. Kitap uzak kuzenlerimden birine aitti. Kitaplığından aldım, orada bitiremeyince de bana hediye etmişti. Bu romanda beni neyin etkilediğini düşününce o müthiş kaçış duygusu olduğunu görebiliyorum şimdi. Zaten adı ilgimi çekmişti de öyle seçmiştim onca kitabın arasından. İki yıl süren bir okul tatili düşüncesi, yedikçe azalmayan büyülü bir şeker kadar tatlı geliyor insana çocukken. O zamanlar bir gün okul yıllarına özlem duyabileceğimi söyleseler inanmazdım herhalde. Macera
duygusu, özgürlük, arkadaşlık, mutlu sonu nedeniyle de sevinç; her şey vardı Jules Verne’in bu harika romanında. Bir de Pollyanna var. Sözünü etmeden geçmek istemedim, yıllar içinde öyle çok okudum ki, çocukluğum boyunca yanımdan ayırmadığım birkaç kitaptan biridir. Şu anda elimde bulunan Altın Kitaplar’ın 1977 basımı. Eleanor H. Porter’ın yazdığı bu muhteşem romandan ılık, sihirli bir iyilik duygusu akardı her okuyuşumda içime; Pollyanna gibi olmak, olabilmek isterdim hiç beceremesem de!

Seksen Günde Devriâlem, Balonla Beş Hafta, Demiryolu Çocukları, Heidi, Gizli Yediler, Afacan Beşler… Geçmiş olan, geri döndürülemeyecek olan zamanı hatırlatıyor, hüzün veriyorlar. Bir de çocuk kitaplarının değil beni çok etkilemiş kitapların rafında duran bir cilt var: Küçük Kadınlar. Louisa May Alcott benim gibi ne çok kız çocuğunun değişmesine neden olmuş, düşüncelerini biçimlendirmiştir kim bilir.

Kimi kitapları dönüp yeni baştan okumak gibi bir alışkanlığım var, sık olmasa da bunu yaptığım olur, ama Küçük Kadınlar hayatımda en fazla tekrar okuduğum kitaptır. Elimdeki baskının sayfaları okumaktan dağılmış ve ne yazık ki kitabın künyesinin olduğu sayfa kayıp. Baskı yılını bilemiyorum ama yetmişlerin sonu olduğunu tahmin ediyorum; yine Altın Kitaplar yayınlamış. Belki de sonunda dönüp dolaşıp yazarlığı seçmeme neden olan bu kitabı yazmış olmayı isterdim işte.
Sevgili Jo’nun Undine’in Maceraları kitabını alabilmek için para biriktirmesini, Laurie’yle olan arkadaşlığını, Laurie’nin umutsuz aşkını, Jo’nun evlendiği biçimsiz kahverengi takım elbiseler giyen profesörü, Jo’nun hikâyelerinin basılmak üzere kabul edilişini, Jo’nun sonunda bir yazar oluşunu… Bunların tümünü yazabilmiş olmayı isterdim. Tüm sıkıntılara karşın sevgiyle ayakta kalan o harika dünyayı ben kurmuş olmayı dilerdim. Karışmış sayfaları düzenlerken düşündüm de, bu yazıyı bitirdikten sonra Küçük Kadınlar’ı tekrar okuyacağım. Bu yaşta nasıl okuyacağımı merak ettim doğrusu. Sorunuz beni kitabımla yeniden buluşturdu. İçtenlikle teşekkür ederim.

Show More