İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Serbes’ten beklenmedik bir kitap

Serbes’ten beklenmedik bir kitap

Semih GÜMÜŞ

Ortak Okumalar’ın bu ayki konuğu, Ankara polisiyeleri yazarı olarak bilinen ve genç kuşak polisiye yazarları içinde iyi polisiyenin, iyi edebiyat olduğunu kanıtlayan Emrah Serbes.

Yazılanların birbirine yakın duruşu yanı sıra, yeni anlatım biçimleri arayıp bulma konusundaki merak ve çaba eksikliği, edebiyatımızın öncelikli tartışma konuları arasında sayılabilir. Ortak özellikleri belirgin öykülerin aynı zamanda yerleşik bir dili olağan bir üslup içinde dile getirmesi, sonunda umulan renklerin ortaya çıkamamasına neden oluyor. Bu yüzden Emrah Serbes’in Erken Kaybedenler kitabındaki öyküler, bir pencereden içeriye giren taze hava gibi gelebilir.

İlk iki romanında Emrah Serbes’in bir Ankara polisiyeleri yazarı olarak okunmaya başladığını, ama bu arada büyük bir ilgiyle karşılandığını da bilince, Erken Kaybedenler beklenmedik bir kitap oldu. Okunduğu günlerde hemen iki ayrı yoruma uğradı. Emrah Serbes’in anlatım biçiminin yazınsal dilin dolayımından âdeta kurtulup konuşma dilinin akıcılığına savrulduğu, düz anlatımı içinde dolayısıyla nitelikli edebiyattan uzaklaştığı, gerçekten güldüren mizahının da bu gündelik dilden güç aldığı biçimindeki yorumun Erken Kaybedenler’i sıradanlaştırdığı söylenebilir. Böyle bakınca da, bu oldukça ilgi çekici kitabın genç kuşağın kendini yenileme çabası içinde kayda değer bir yeri olmayacağı da belirtilebilir.

Öte yandan, Erken Kaybedenler’in belli bir çizgide kararlılık göstermekle birlikte, kendini yenileme sıkıntısı çeken öykücülüğümüz için alışılmadık bir anlatım biçimi getirdiği yorumu da var ki, bunun daha geçerli olduğunu düşünüyorum. Sonunda adı hikâye olan türün epeyce uzun zamandan beri hikâye anlatmaktan uzaklaştığını söyleyebilir miyiz! Erken Kaybedenler her öyküde, hem de edebiyatımızda eksikliği adamakıllı hissedilen gençlerin dünyasını anlatmayı başlıca sorunu olarak görmüşse, bunun ayırt edici bir özellik olduğu kuşkusuz. Üstelik anlatılanlar ergenlik hikâyeleridir. Edebiyatımızda anlatılmamış ilkgençlik hikâyelerini, üstelik bambaşka bir bakış açısıyla anlatıyor Emrah Serbes.

BİLİNENİ HİKÂYE ETMEK
Erken Kaybedenler’de yer alan sekiz öykünün her birinin ilgi çekici bir hikâyesi var; bu arada hikâyelerin kahramanları çok çeşitli olsa da, taşıdıkları bir dizi ortak özellikle birbirlerine çok da benziyor. Düpedüz ‘fırlama’ bir tiptir anlatılan, onu tanımlayan sözcükler gibi sürekli argo ya da küfürlü konuşur. Daha doğrusu, o zaten doğal olarak öyle konuşmaktadır, konuşma dili ‘sokak çocuğu’ dilidir ve elbette tanıdıktır.

Anlatılan çocuklar erkektir. Genç kızlar araya hep kavgacı, öfkeli, sinirli, kafalarının içi bir türlü rahat duramayan erkeklere bağlı figürler olarak girer. Kızların varlığı da delikanlıların gerilimini artırır. Hikâyelerde konu edilen anneler ve babalar da birbirine benziyor. Aileler orta halli ya da altı. Anneler ev kadını, babaların işleri zar zor gidiyor; asıl kahramanlar bu durumdan hoşnut olmamakla birlikte, sıkıntıları sorun eden tipler de değil. Bu arada okul da var mı gidilecek, var elbette, ama kimsenin pek umurunda değil, ergenlikte sorun edilecekler arasında okul zaten son sıralarda geliyor.

Emrah Serbes bu hikâyeleri belli ki iyi biliyor, yaşamış ya da tanık olmuş. Ne ki, bilginin yazınsal değer kazanması için daha çoğu gerekiyor. Bilineni hikâye etmekte sanırım bundan sonra da şaşırtıcı biçimde tanık olacağımız bir becerisi var Emrah Serbes’in. Yatkınlığı da denebilir buna. Önemli bir özellik bu. Üstelik, anlatılanlar çok komik. Bu öyküleri sürekli gülerek okuyorsunuz. Böyle güldürdüklerine göre, kaba bir mizahla yazılmadıklarını ve güldürmenin zorluğunu belirtmeye bile gerek yok.

Emrah Serbes’in hikâyelerini politikleşirdiği yerde anlattıkları da ilginç. Kendisinin 12 Eylül’den önce yaşananlara doğrudan tanıklık etmediği düşünülürse, o dönemin kişiliklerinin düşünme biçimlerini ve dilini ancak anlatılanlardan ve gözlemlerden derlemiştir ki, bu düzeyde de hiçbir açığı yok. Politik kişileri kurmaca içinde yaratmak, önceden yaşanmış dönemlerin dilini gerçeğe tam uygun biçimde yazmak her zaman zordur, ama belli ki Emrah Serbes’in bu güçlüğü aşacak
güçte sezgileri ve gözlemleri var.

Erken Kaybedenler, benzeri bizde pek yazılmamış öykülerden oluşuyor. Sonunda kendine özgü bir yere çıkmış durumda. Orayı, yazılması gerekene örnek göstermek gerekmiyor. Bu yalnızca Emrah Serbes’in özgünlüğü, ama benzerinin pek olmadığını, yazılmamış olanı yazdığı için de ciddiye alınması gerektiğini teslim etmek gerekiyor.

Erken Kaybedenler
Emrah Serbes
İletişim Yayınları / 143 sayfa
Show More