İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu ‘erdemli’ maharet!

Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu ‘erdemli’ maharet!

Yeliz KIZILARSLAN

Çocuklarda sosyal ve ruhsal dengenin erken yaşlarda kazanılması gerektiğini anlatan kitaplarıyla tanınan Ayla Çınaroğlu, renkli çizimlere sahip Terzi Masalı ile Berber Masalı’nda emek, erdem ve marifet arasındaki bağı masalların sihirli dünyası aracılığıyla aktarıyor.

Bir düş gördüm kaçıverdi Kovaladım uçuverdi Gitti bir buluta kondu Torbasını açıverdi

Torbadan bir cadı, bir makas, bir de bir adam ve bir kız çıktı. Cadı makası adama verince makas canlandı, adamı ikiye böldü. Cadıya inanan kaybederken benliğini, diğer adam kıza olan aşkıyla buldu iç servetini. Sabah oldu masal bitti, kim kerevitine çıktı kim kaldı geriye? Nerde başladı gerçek Kaf Dağı’nın ötesinde!

Bir zamanlar, ülkenin birinde Firaz isminde saf bir oğlan yaşarmış. Hayattaki tek emeli, ustasının gözünde başarılı mı başarılı bir terzi kalfası olmakmış. İyi mi iyi, çalışkan mı çalışkan olmasına rağmen bir kusuru varmış Firaz’ın. Ne kadar çalışırsa çalışsın bir türlü beceremiyormuş teyelleri sımsıkı, ilikleri koskocaman, düğmeleri ise dümdüz dikmeyi. Parmak uçları iğne delikleriyle dolu, yine azar üstüne azar işittiği bir gün ah etmiş dolunaya: “…iyi bir terzi olabilmek için neler vermezdim…”

Uzaklardan, kara pelerinli bir cadı feryadını duyarak yanına gelmiş Firaz’ın: “Çok, ama çok iyi bir terzi olmak istiyorsan eğer, sana yardım edebilirim. Ben Dikiş Cadısı’yım. Sana öyle bir makas verebilirim ki, ellerin kuş olur. Onunla biçtiğin kumaşı bir anda, en güzel, en uygun biçimde, düşlediğin giysiye dönüştürebilirsin,” demiş.

Cadı, gümüş makası uzatırken hevesli terziye, karşılık olarak kendi kötü huylarından birini almasını şart koşmuş. Firaz itiraz etmiş cadının, kıskançlık, yalancılık, cimrilik ve hırsızlıkla bezeli ‘seç beğen al’ maharet pazarlığına. Ama sonunda pes edip bir parça kıskançlık tohumu almış genç çırak, makasla beraber yaşlı cadıdan. Cadının ardından ise her kumaşta şakımış âdeta büyülü makas. Ortalığa birbirinden güzel, rengârenk gömlekler, pantolonlar saçılmış. Kısa sürede ünü dört bir yana ulaşan Firaz, usta bir terziye dönüşmüş.

KERAMETLİ MAKAS
Başarısıyla beraber hızla zenginleşen genç terzi, işinden başka hiçbir şey düşünmediğinden cadının kıskançlık tohumlarını hiç sulamamış. Ama gün gelmiş işleri öyle artmış ki, yaşlı ve kambur bir kadıncağızı temizlikçi olarak işe almış. Eskiden terzi olan bu yaşlı kadın, Firaz’ın biçtiği elbiselerden artan kumaşları atmayıp biriktirirmiş.

Firaz bu toza pisliğe kızınca da onun izniyle, kumaş parçalarını kötürüm kızı Zera ile onun büyükbabasıyla yaşadığı evine götürürmüş. Zera ise, bu kumaş parçacıklarına öyküler uydurur, onları yaşamın birer mucizesi olarak görürmüş. Hayvan ve bitki liflerinden önce ipliğe, sonra da sabırla dokunarak kumaşa dönüşen renkli kırpıntılar, onun hünerli parmaklarıyla balıktan kuşa, çiçekten böceğe kadar çeşit çeşit ‘yumuşak bez oyuncaklara’ dönüşürmüş. Zera’nın becerisinin ürünü oyuncakları pazarda satan büyükbabası kısa sürede tüm aileye yetecek kadar ün ve para kazanmış. Oyuncakların ününü duyan Firaz ise, cadının hediyesi olan kıskançlık tohumlarının yüreğinde birer dikene dönüştüğünü unutacak kadar çatlamış hırsından.

Böyle bir emek, böyle bir dikiş ve böyle bir marifet karşısında birer zehirli çiçeğe dönüşmüş zira kıskançlık tohumları. Hele bir de, kendi kumaşlarının bu oyuncakların malzemesi olduğunu anladığında, başka kumaş parçaları götüremesin diye kızına, temizlikçi kadını hemen kovmuş işten. Ama herkes Zera’ya yardım etmiş, düş gücünü yaşamın sihiriyle buluşturan oyuncaklarını dikmesi için. Onun şöhreti ülkenin her yanına yayılırken Firaz, “Dikiş Cadısı’nın kıskançlık tohumları olmasa, hayat ne mutlu olurdu benim için,” demeye başlamış ve bir gün Zera’yı görmeye gitmiş.

Ona iyileşmesi için para verip, oyuncak yapmayı bırakmasını istemeye niyetliymiş Firaz. Ama Zera’yı görünce her şey uçup gitmiş aklından, ona ve emeğine hayran kalmış. Övgüler yağdırırken, yıldırım hızıyla âşık olmuş genç kıza. O gece dolunayda cadıyı bir defa daha çağırmış ve kıskançlık tohumlarını geri vermiş. Ertesi gün de Zera’ya evlenme teklif etmiş.

Masal bu ya, Zera’nın cevabını asla öğrenemesek de kitapta; emeğin, sabrın ve erdemin becerileri ustalaştırmaya giden uzun yolda birer altın değeri taşıdığını öğretiyor Terzi Masalı’nda bize Ayla Çınaroğlu. Büyümek, becerilerimizi diğerlerinin gözünde ayırt etmek ve ustalaşmak için ilk önce keşfedilmesi gerekenin, toplumsal yaşamın içinde öğrenerek değiştirebileceğimiz kötü huylarımız olduğunu da söylüyor yazar. Masalların büyülü dünyasının ötesinde, yaşamın kendisi, kerameti kendinden olan yeteneklerimizi açığa vurmaya yetecektir belki de.

Hacivat ile Karagöz benzeri iki kafadar olan Morberber ile Birberber adlı iki arkadaşın komik maceralarını anlatan Berber Masalı’nda ise Çınaroğlu, temizlikten hoşlanmayan şehir valisi yüzünden Kelada’ya sürülen berberlerin öyküsüyle yine kıskançlık, hırs ve gevezelik gibi zaafların insan yaşamını nasıl etkileyebileceğini gösteriyor. Şen şakrak iki berber olan Morberber ile Birberber’in başlarına bela olan gevezelikleri, Kelada halkının hoşuna gidince iki arkadaş sürgün geldikleri
yerde bir anda çok sevilirler. Ancak ada halkının kel oluşu, onlara hünerli mesleklerini yapma olanağı vermez. Bu yüzden de, eskiden, şehirde mor çiçeklerden yaptıkları saç çıkarma kremini yeniden denemeye karar verir iki arkadaş. Bir süre sonra krem etkisini gösterir ve adada saçsız sakalsız kimse kalmaz.

İki berberin mucizevi kremiyle bir anda kellikten kurtulan adalılar, krem yapımında adanın en bol ve güzel çiçekleri olan mor çiçeklerden kullanıldığını öğrendiklerinde ise kıyamet kopar. Hem çiçekler hem de krem aynı anda tükenince adalılar hızla yeniden kelleşirler. İki berberi, adaya hırs ve kıskançlık tohumları saçarak mor çiçeklerin kökünü kuruttukları için suçlarlar. Kelada’dan kovulan berberler şehre geri dönerler. Morberber’le Birberber’in kremlerini özleyen şehir valisinin bağışlamasıyla işlerine yeniden başlarlar. Masalın sonunda gökten üç elma düşer; biri masalları yazana, diğeri okuyana, biri de kıskançlık yerine iyilik yapmayı düşünen herkesin başına…

Çınaroğlu’nun akıcı ve sade bir Türkçe ile kaleme alınmış, keyifli tekerlemelerden oluşan, 8 yaş ve üzeri çocukların içsel dengelerini yakalamalarını, yeteneklerini keşfederken bencillik, kıskançlık ve hırs gibi kötü huylarının farkına varmalarını sağlayacak bu masallar, son derece keyifli birer okumalık.

Ayla Çınaroğlu
Berber Masalı
Resimleyen: Mustafa Delioğlu
Uçanbalık Yayınları / 32 sayfa
Ayla Çınaroğlu
Terzi Masalı
Resimleyen: Mustafa Delioğlu
Uçanbalık Yayınları / 32 sayfa
Show More