İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Gençlik umuttur!..

Gençlik umuttur!..

Sevengül SÖNMEZ

Oya Baydar, 47 yıl önce kaleme aldığı Savaş Çağı Umut Çağı-Bir Yirmi Yaş Güncesi’yle bugünün apolitik kuşaklarının öncüsü, yitik 1968 kuşağının umutlarını, aşklarını ve kederlerini anlatıyor. Devrimci sol kuşağın kayıplarına yakılan incecik bir ağıt Baydar’ın hüzünlü romanı.

Aşk, aile ve kuşak çatışması, gelecek kaygısı ve devrim umudu… Sanırım
bunlar zamansız ve mekânsız kaygılar, korkular ve umutlar. Oya Baydar’ın ilk kez 1966’da yayımlanan Savaş Çağı Umut Çağı-Bir Yirmi Yaş Güncesi adlı romanını okumaya başladığımda düşündüğüm ilk şey aşkın, korkunun, kaygının, umudun ve savaşın zamansız olduğuydu.

Oya Baydar kitaba yazdığı önsözde bu değişmezliğin/benzerliğin kendisini
de şaşırttığını söylüyor: “Anlatılanların ne kadar güncel olduğunu, 60’ların
gençliğinin sorunlarının, umutlarının, hayal kırıklıklarının, öfkelerinin,
bölünmüşlüklerinin ve saflıklarının, -tabii ki elli yılın değişmez izlerini taşıyarak-, özünde ne kadar benzeştiğini görünce kendim de şaşırdım. Günümüz gençlerine, aynasında kendilerini görebilecekleri bir hikâyeyi aktarmanın; benim kuşağımı ise o günlerin anılarına geri götürmenin cazibesine kapıldım.”

Savaş Çağı Umut Çağı, bir genç kızın gözünden 1962’de başlayan Küba buhranıyla birlikte üniversite gençliğini, onların yaşamın ve politikanın kıyısındaki ve içindeki hallerini, Türkiye’nin toplumsal meseleleri aynasında anlatan bir roman. Kahramanımızın âşık olduğu Mehmet ve diğer arkadaşları Türkiye’nin dört bir yanından İstanbul’a okumaya gelmiş ve kendilerini değiştirmeye çalışan gençler.

Cem, karaborsacılık yapan babasının ezikliğini taşıyarak ailesine sırtını dönüp dürüst bir yaşamın olanaklarını bulabileceği başka bir dünya arıyor. Süleyman çıkıp geldiği köyün diğer tüm köyler gibi yoksulluk içinde olduğunu bilerek onlara bir şeyler götürmek, köyü ve köylüyü eğitmek, onlara daha iyi bir yaşam sunmak istiyor.

Sevgi hayat dolu, adı gibi sevgi dolu bir genç kız, ama babası zimmetine
para geçirmekten hapse düşünce kendinden yaşça büyük bir adamın sevgilisi olup ailesine bakmak zorunda kalmış ve Cem’e duyduğu aşkın karşısında ne yapacağını bilemiyor.

Abdullah ise Demokrat Parti’nin gençlik kollarında çalışıyor ve ülkenin dini bütün bir başbakan tarafından yönetilirse ilerleyeceğine inanıyor. Cumhuriyet ilke ve devrimlerinin bizi dinden kitaptan ettiğini düşünerek, dini bütün insanlar yetiştirilmesini umuyor.

KAYIP KUŞAK
Savaş Çağı Umut Çağı tam anlamıyla bir kuşak romanı. Cumhuriyet’in ilk çocukları, İkinci Dünya Savaşı’nın korku ve sıkıntılarını fazlasıyla yaşamış, çocuklarına bunları yaşatmamak için tedbirli davranan ana babaların yetiştirdiği, 68 kuşağını hazırlayan yitik bir kuşağın romanı: “Bizler, dalgalı, korkulu bir çağın çocukları, tedirgin bir ülkenin genç kuşağı, bir varlık olduğumuzu, geleceğin bizim olduğuna, mutlu bir ülkenin bizim ellerimiz üstünde yükseleceğine inanmıştık bir süre.”

Romanın kahramanı arkadaşlarıyla kıyaslandığında ne yapılması, nelerin
değişmesi gerektiğinin daha fazla farkında olsa da ailesiyle birlikte yaşaması onun için başka bir engel oluşturuyor. Aynı zamanda Mehmet’e âşık, ama bir adama âşık olup onun uğruna özgürlüğünü kaybetmekten de korkuyor. “Bir aşkın başlangıcında mıyım? Bu yolun sonunda, ne olduğunu bilmediğim o büyük, güzel, yüce şeyi bulabilecek miyim? Aşktan korkuyorum. Bağlanmak istemiyorum.” Meydanlara çıkmak, bağırmak, karşı koymak, mücadele etmek, değiştirmek istiyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmasın, bir kez yakaladıkları umutla aydınlığa çıksınlar istiyor: “Bu gece, dileklerin en güzelini fısıldayacağım kayan yıldızlara. Türkiye’m kurtulsun, diyeceğim. Bizler kurtulalım. Yitik bir kuşak değil, mutlu bir kuşak olalım.”

Devrimci mücadelenin erkekler tarafından kaleme alınan metinlerinden farklı olarak Savaş Çağı Umut Çağı, Oya Baydar’ın yalın anlatımı ve kişisel tanıklığının romana kattığı içtenlikle, mücadelenin içinde genç kız/ kadın olma halini oldukça çarpıcı bir biçimde dile getiriyor: “Buradaki bütün kızlar evlerimize dönünce hepimiz birer yalan söyleyeceğiz annelerimize. Onlar da yalan olduğunu bilecekler söylediklerimizin ama, inanmış görünecekler. Böylece evlerin düzeni bozulmamış olacak.”

Yirmili yaşlarının verdiği aceleyle dünyayı değiştireceklerini düşünen gençlerin henüz kendi yaşamlarını bile değiştiremediklerini fark etmeleri,
“ilericiyiz” derken pek de ilerlemediklerini anlamaları, düş kırıklıkları, pek çoğunun istemediği bir hayata sürüklenişi… “Kime güvendiysek, kime tutunduysak bizi aldattı. İşte bugün yine yapayalnızız. Büyük sarhoşluk geçtikten sonra aynı noktada buluyoruz kendimizi.”

Savaş Çağı Umut Çağı, Türkiye’nin kısa aralıklarla yaşadığı sağ-sol mücadelesinin gencecik insanların hayatlarını nasıl etkilediğini, kirli politik oyunlar oynayanların gençleri bunlara nasıl alet ettiklerini ve başta da söylediğim gibi, pek çok şeyin maalesef değişmediğini çok iyi anlatan bir roman. Gençlerin bir ölçüde özdeşleşebilecekleri bu roman kahramanları, onlara hayata, aşka, umuda ve özgürlüğe sahip çıkmanın değerini anlatacak. Ve gençler, bu romanı okurken bugün sahip oldukları bazı özgürlüklerin bedelini başka kuşakların ödediğini bir kez daha anlayacaklar.

Oya Baydar
Savaş Çağı Umut Çağı
Bir Yirmi Yaş Güncesi
Can Yayınları / 136 sayfa
Show More