İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bir gün bir karikatür gördüm…

Bir gün bir karikatür gördüm…

Murat BATMANKAYA

Türkiye’nin sayılı çizerlerinden Hicabi Demirci, 2005’te yayınladığı Şeytan Tırnağı adlı albümünden sonra Hico ile karşımızda. Kadın ve şiddet, okutulmayan kız çocukları, insan, çevre gibi temalar üzerine çizmeyi tercih eden Demirci’nin karükatürlerinin bu alandaki tektipleşmeyi kırdığı kesin!

Bir karikatür kitabı ne söyler insana? Elinden alınsa konuşma balonları, ne kadar bağırabilir bir karikatür? Hele hele güldürmek dışında da amaçları varsa… İnsanların yüreklerine dokunmak, doksana atılan voleler gibi beyinlerdeki ağları temizlemek, kışkırtmak, heyecanlandırmak, sarsmak ve birlikte sarsılmak istiyorsa… Verili şeylerle yetinmeyip en rağbet görene bile kuşkuyla yaklaşıyorsa…

Hicabi Demirci, üretken bir çizer olmasına rağmen, nasıl beceriyor bilmiyorum, geveze olmamayı başarıyor. Evet, bu bir başarı! Çünkü günümüzde mümkün olduğunca çok görünmek, duyulmak mühim. Bazı koltuklar bu sayede doluyor ve boşalıyor. Benzer şekilde cüzdanlar da öyle. Oysa o, sanki çizip çizip siliyor, en yalın halini buluncaya değin. Yalnız çizmenin değil, yırtmanın yahut eksiltmenin de ustası sanki.

Peki, ama bu nasıl mümkün oluyor? Bir sanatçı egosundan bu kadar rahat sıyrılabilir mi? Kendini önemsemeyen sanatçı, başkalarınca da önemsenmeme tehlikesiyle burun buruna gelmez mi? Öyle karışık, öyle muğlak bir durum ki, bu ruh durumunu anlaşılır cümlelere dönüştürmek, ipe un sermek kadar zor. Ödül oburu bir çizer halbûki o. Demek ki çizgileri rahat ulaşıyor halka. Mesajları kolay anlaşılıyor. Üstelik bu çizgiler, bu mesajlar fazlasıyla beğeniliyor olmalı ki seçici kurul üyeleri yahut halk iltifatını esirgemiyor kendisinden.

Düğüm şurada belki de: Bir çizer, hem mesleğindeki üstatlara hem de mesleği dışındaki sıradan kişilere aynı mesafede durmayı nasıl başarabilir? İki farklı kültürel birikime sahip kesimin (belki sınıfın) birleştiği ortak bir payda bulduğu söylenebilir, ama bu paydayı bulmak, genişletmek her babayiğidin harcı mı?

DEVRİMCİ BİR EYLEM
Sanırım karikatürlerinin kodsuz, şifresiz olmasının büyük payı var bunda. Bu şifreye ihtiyaç duymadan, mesajını dolandırmadan aktarmanın işçiliğini de gazetede edinmiş olmalı. Belki de fona, Gülten Akın’ın şu dizesini koyarak: “Kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya.”

Ben ne zaman bir Hicabi Demirci karikatürüne baksam, aklıma hep George Orwell’in 1984’ünde geçen şu cümle gelir: “Yalan ve hilenin evrensel boyutlara ulaştığı dönemlerde, doğruyu söylemek bir devrim eylemi olur.” Demek istediğim de tastamam bu: Tüm dış etkenlere rağmen, içinde bulunduğu koşulların müşkül yanlarını yok sayarak, doğru bildiği şeyleri, çığırtkanlığa başvurmadan, çizgilerle söylemek!.. Ne kadar zor ve ne kadar muhteşem bir duruş!

Giderek tektipleşen, sanatçıların dahi aynı nakaratı söylemekten sıkılmadığı bir ortamda üretiyor o. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, kendisinden nadiren bir şeyler talep ediliyor. Arz ettiği şey, yani karikatürler, başka türlü ifade edilemeyecek türden. Bir gün suskunluğu seçse, bunun farkına varacak kişi sayısı yüz kişiye ulaşmaz bile.

İşte ruh yüceliği denilen şey burada başrolü üstlenir: Her ne kadar anlaşılmak, kitlelere ulaşmak, sevilmek ve sayılmak için yazılsa, çizilse, çekilse, söylense de, aslında yalnızca bir şey için üretilir sanat nesnesi; içindeki doğruyu bir araç vesilesiyle dışavurmak için! Talep görmese dahi bu duygudan asla yılmamak… Ürettikleri “ucube” olarak algılansa, ürettiklerinin üzerine tükürülse bile bundan vazgeçmemek…

Hicabi Demirci, vitrinde olmasına rağmen, kendi olmayı başarabilen nadir kişilerden. Üstelik ısrarcı. Gün geliyor bir çocuk kitabında rastlıyoruz ismine, gün geliyor bir gazetede, bir dergide. Bir bakıyoruz bir film festivalinin afişinde adı, bir bakıyoruz bir reklam ürünün üzerinde. Ama bir bukalemun gibi davranmıyor hiç. Nerede görünürse görünsün, daima kendisi olmayı başarıyor. Kendini erken bulmanın verdiği bir coşkunun, düşünsel olarak bir olgunluğa ulaşmanın verdiği
erdemin yansıması sanki tüm bunlar. Ama sanılmasın ki kendini çoğaltmıyor sürekli. Yahut vazgeçmiş arayıştan. 40 türlüsünü de bilse, türküsünü kendince söylemeyi istemek bu. Tabii mümkünse her seferinde daha güzelini söylemeyi istemek de…

Hico
Hicabi Demirci
Desen Yayınları
112 sayfa
Show More