İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Tarih müfredatına destek geldi!

Tarih müfredatına destek geldi!

Özgül ÖZDEMİR

Timaş Yayınları’nın yirmi beş kitapçıktan oluşan Popüler Tarih dizisi, eleştirel yaklaşımdan uzak oluşu nedeniyle müfredatlarda okutulan diğer tarih kitaplarının makûs kaderine ortak olsa da, tarih derslerinin can sıkıcılığını, geleneksel kuru anlatımı sarsıyor.

Yeni bir yılın kapısını araladık geçen ay. Adettendir her gelen yeni yılı umutla karşılamak, en azından karşılamaya çalışmak. Peki, yeni yılın sevinci, eskiyen yılları hiç akla gelmeksizin, karanlık bir köşede inzivaya itmek demek midir? Her ne kadar tarih dediğimizde, birbiri ardına ezberlemek zorunda olduğumuz isimler ve önemli günler akla gelse de, tarih eskiyen her bir yılı, ayı, günü kucaklayarak yoluna yeni yolcularıyla devam eden dinamik bir disiplindir. Ne yazık ki ülkemizde
birçok sosyal bilimin çektiği sıkıntıyı istisnasız olarak tarih disiplini de çekiyor. Ne olduğunu anlamadan içine düştüğümüz sınav endişesi, kaç soruyu kaç dakikada çözeriz hesaplamaları, sayısal bilimleri öğrenci ve ebeveynlerin gözdesi haline getirirken, tarih dersleri günden güne dibe doğru giden bir yolda ilerliyor!

Tarih, çoğumuzun öğrencilik yıllarında korkulu belası olan ezber silsilesi olmadığı gibi, çocukluğumuzda hayatı yeni yeni tanırken yaşadığımız heyecanlar, körebe oyunlarımız, bisiklet binerken annelerimizin arkamızdan “Aman dikkatli sür düşersin,” diye bağırdığı sokaklar, dedelerimizin anlattığı hikâyelerdir de aslında. Sayısal bilimlerin somutluğu kadar elde tutulur olmasa da, insana dair en büyük cevapların içinde olduğu, ezberle değil de tadına varılarak bilginin hazzını yaşatacak ender bir değerdir.

EZBERCİ MÜFREDAT
Timaş Yayınları’nın Popüler Tarih başlığıyla yayımladığı ve yirmi beş kitapçıktan oluşan, okuyucusuna tarihi “işkence” boyutundan çıkarmayı hedefleyen dizi, “eğlenerek” öğrenme anlamında sunmuş olduğu faydayla bu yazının konusu oldu. Üç ana başlık altında toplayabileceğimiz dizi, ilk on sayısını “Türk-İslam Tarihi” başlığıyla sunuyor; ikinci grup yine on kitapçıktan oluşuyor ve “Osmanlı Tarihi” başlığı altında toplanmış; son olarak da, “Türkiye Cumhuriyeti” başlığı
altındaki beş kitapçıkla dizi tamamlanıyor. Dizinin, içeriği itibariyle, ilköğretim çocuklarını hedeflediğini belirtmekte de fayda var.

Sosyal bilimler, sayısal bilimler gibi somut öğelerle destekleyebileceğimiz bir alan olmaktan ziyade, her zaman şüpheye yer veren bir disiplindir. En azından öyle olmalıdır! Bu yüzdendir ki tarihin bir bilim olup olmadığı tartışması akademi camiası içinde hâlâ süregitmektedir. Ne var ki, ülkemizde, şüpheye yer veren tarih anlayışının müfredatlarda yerini ezberci tutuma bıraktığını da söylemeden edemeyiz. Her ulus kendi tarihiyle övünmek ister elbette, ancak bu saptırılmış bilgi
üretmek olduğu takdirde, tarih ideolojik sapmadan başka bir şey olmaz. Yunanistan lise tarih kitaplarında geçtiğimiz yıllara kadar okutulan, “Barbar Türkler, sakın onlarla komşuluk yapmayın,” gibi, Türkler üzerine olumsuz ibareler içeren tarih ders kitapları, yerini daha tarafsız kaynaklara dayanarak yazılmış kitaplara bırakmıştır. Ancak, çeşitli veçhelerden, bizdeki durum ne yazık ki hâlâ taraflı tarih yazıcılığının temsilciliğini elden bırakmıyor. Popüler Tarih serisinin nasıl bir tarih yazıcılığı sergilediğine dair bir tartışmanın dikkatinizi çekeceğinizi sanıyorum.

KARŞILAŞTIRMALI TARİH
Tarih disiplini içinde Osmanlı Tarihi’yle ilgili literatüre hâkimiyetimden ötürü, Osmanlı Tarihi’ni anlatan kısmın nasıl bir kritik okuma yapılarak ezberci klişeden kaçınılabileceğine ve ideolojinin tarihin ne kadar içinde olduğuna ışık tutmaya çalışacağım. Kuruluş dönemini ele alırsak, ilk olarak şu aklımızdan çıkmamalıdır:
Maalesef o dönem kaynak açısından bir tabula rasa (boş levha) gibidir, yani o dönemden günümüze gelmiş yazılı kaynak elimizde yok denecek kadar azdır. Bu durumda soru şu olmalıdır: Zaman makinesi icat edilmediğine göre, biz o zamanın bilgisine nereden varabiliriz? Bu soru müfredat kitaplarında sorulmadığı gibi,
bu seride de sorulmamış. Üstelik her şey çok kesinmiş gibi okuyucuya aktarılmış. Müslüman kardeşleriyle savaşmayan bir imparatorluk şeklinde gösterilen Osmanlı’nın, ancak Müslüman kardeşi ihanet ettiği zaman savaşa başvurduğunun altı çizilmiş. Takdirimce, bu üzerine düşülmesi gereken birçok varsayımdan biridir; arkadan vurmakla ve sinsi işbirlikleri yapmakla eleştirilen “Müslüman kardeşler” birer birer egemenlik altına alınmışlar! İster kabile olsun, ister imparatorluk, her topluluk siyasi birliğini korumak ister ve bu yolda da her şeyi yapması mümkündür. Bunu “sinsilik” olarak aktarmak, kendi ulusunun tarihini haklı çıkarmaktır.

Diğer bir örnekte, yenilgi ile sonuçlanan savaşların sonucu nedense çoğu kez istisnasız bir şekilde “soğuk hava koşulları” olur; bunca yıldır ezberletilen bu bilgi
sorgulanmaya açık değil midir sizce? Ankara Savaşı örneğinde, “adaletli olmak amacıyla, Timur’un ordusu arkadan vurulmamıştır,” oysa diğer savaşlarda uygulanan “hilal tekniği” bir nevi arkadan vurma değil midir? İşin asıl zevkli kısmı her zaman şüpheyle bakmaktır, yoksa takır takır ezberlenen padişah isimleri değil! Son olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihini kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve çöküş olarak anlatan çizgisel tarih anlayışı, diğer birçok müfredat kitabı gibi, bu seçkinin de kaçamadığı bir tarih yazımıdır. “Zirvede Tek Başına” başlıklı beşinci kitapçık iyidir hoştur da, bu kadar zirvede olunan bir dönemde neden Tebriz defalarca elden düşmüştür? Ayrıca, “duraklama” olarak adlandırdığımız dönemlerde de önemli fetihler yapılmıştır.

Yirmi beş kitapçıktan oluşan Popüler Tarih serisi, görsel eklemelerle, harita ve grafiklerle ve her kitapçığın sonunda “Osmanlı’da Bunlar Olurken” başlığı altında
verilen karşılaştırmalı tarih anlatımıyla, tarih dersinin can sıkıcılığının vahametini ve geleneksel kuru anlatımı sarsıyor. Müfredatla uyumlu olması açısından, yarışa hazırlanan öğrencilere işe yarar bilgileri keyifli bir şekilde aktardığından da şüphem yok, ancak kritik yaklaşımdan uzak oluşu, seriyi müfredatlarda okutulan diğer tarih kitaplarının makûs kaderine ortak ediyor! Yeni sorular sormak, bir şeylerden şüphelenmek insani insan yapan en tabii şeylerin başında
gelir. Sormaktan, araştırmaktan korkmazsak, dört gözle beklediğimiz yeni yıllara daha bilinçli ve sağlam adımlarla başlamış oluruz!

Popüler Tarih Dizisi
Timaş Yayınları

 

Show More