İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Acayip bir kafa

Acayip bir kafa

Nazan ÖZCAN

Havai Fişekler Adası’nda beyaz fili ve papağanıyla birlikte yaşayan, üstelik bir sihirbaz ve kâşif olup Pindistan, Rezilya, Banada, Leblebistan, Dingiltere ile gökkuşağının sekizinci rengini keşfeden bir yazarla tanışmak ister misiniz? İşte karşınızda Evgene Trivizas!

Pardonnnn! Bir bakar mısınız, bir şey diyeceğim, çok önemli. Bir gerçeği açıklayacağım. Duyunca dudağınız uçuklayacak, o kadar acayip bir gerçek! Nerden mi buldum? Ama hafiyeler nerden bulduklarını söylemezler ki! Bir dosttan alınmış, çok, ama haddinden fazla gizli bir bilgi var elimde. Duymak ister misiniz? İstersiniz, biliyorum; kim gerçekleri bilmek istemez ki! Hem çocuklar hem büyükler, herkes gerçekte gerçekten ne olup bittiğini bilmek için can atar.

O yüzden sizinle bu gerçekten olağanüstü, gerçekten gerçek bilgiyi paylaşmak istiyorum: Hani Evgene Trivizas var ya, işte o!.. Aaa hatırlamadınız mı? (O zaman bir ipucu vereyim: İyi Kitap’ın Mayıs sayısında bir söyleşisi yayımlanmıştı hani.) Gene mi hatırlamadınız? O zaman hemen hatırlatayım. Şimdi, hani şu Havai Fişekler Adasından Öyküler diye bir çocuk kitabı dizisi var ya!.. Hah, işte onun yazarı Trivizas. Biraz kitaplarını da hatırlatayım ki gerçek ortaya çıkınca çok daha etkili olsun. Çok heyecanlı di mi? Bence de!

İNSAN ELİ YİYEN TİMSAH
Şimdi demin bahsettiğim Evgene Trivizas, sizin de hatırladığınız gibi, Havai Fişekler Adası’ndan Öyküler yazıyor. Hani bu seri kitaplardan birinin adı Diş Doktoruna Giden Timsah. Bu kitapta bir tane timsah var; adı Kornelyus. En sevdiği şey, insan eli yemek! Trafik polisi eli, garson eli, piyanist eli, sekreter eli, hepsini yemiş. Öyle diyor yani. Hatta bakınız ne diyor Kornelyus: “Seçim arifelerinde en kalabalık meydanları seçer nutuk çekerim. Millete en olmadık vaatleri sıralarım ve beni alkışlamaya başladıklarında ellerini kaparım. Seçimlerden sonra, attıkları oy için pişmanlık duyanların, kendiliklerinden gelip ellerini yemem için diz çöküp yalvardıkları da oluyor!” Kornelyus çok yararlı bir timsah, keşke bizim memlekete de gelseydi, değil mi ama! Oysa Fransa’ya bile uğramış. Nerden mi biliyorum, şöyle diyor çünkü: “Tarihe meraklıysanız, Napolyon’un elini neden ceketinin içinde gizlediğini söyleyin bakalım! Benim elini kapmamdan korkuyordu!” Neyse, işte bu bizim Kornelyus, diğer arkadaşlarına bunları anlatıp böbürlenirken, onlar da Kornelyus’u bir güzel gaza getiriyorlar. Diyorlar ki; diş doktoru eli yememişsindir ama! Kornelyus hemencecik bir diş doktoru buluyor. Sözüm ona dişlerini yaptıracak, numaracı işte! Ama diş doktoru ondan da numaracı çıkmaz mı? Çıkar, o da Kornelyus’un dişlerini bir güzel… Aaa, ama sonunu söylemeyeyim. Sustum. İşte bu iyice komik, aynı zamanda çok olağanüstü,
gerçekten. Çünkü öyle didaktik değil; bildiğimiz, bu kitabın yazarı, hayal dünyası geniş Evgene Trivizas işte, hakkında gerçekleri açıklayacağım kişi.

MÖÖÖNGÖR MÖÖÖNGÖR!
Evet, evet, bence de bu “Ada Öyküleri” çok harika! O yüzden ısrarlarınıza dayanamayacağım, hem böylece Trivizas’ı daha iyi tanımış oluruz, bir tane daha geliyor. Bu diziden çıkan bir başka kitabın adı Tulum Çalan Boğa. Çalar, boğa tulum çalar. Çünkü Trivizas hayallere sınır çizmeyenlerden. Üstelik zekice bir kurgusu da var. Hem de eğlenceli; bir de tabii ki kelime oyunları… Mesela Tulum Çalan Boğa’da da epeyce kelime oyunu var, üstelik bazıları çok komik, insan çok gülüyor. Bu hikâyemizde bir matador var (El Pepoldo, adı bu). Yaşadığı ülkede (Pandespanya, adı bu) bütün boğa güreşlerinde boğaları yenip öldüren, çok mu çok başarılı bir matador. Arenaya indiğinde yer yerinden oynarmış ve boğayı yenince her seferinde en azından sekiz şık bayan heyecandan bayılırmış. Ben yazarın yalancısıyım; o öyle anlatıyor. İşte bir gün, El Pepoldo yine bir boğa güreşine hazırlanırken, boynuna matemde olduğunu belirten siyah kurdele bağlamış bir inekçik ziyaretine geliyor. Meğer bu hanımefendi, pardon inekhanım (öyle diyor yazar, kelime oyunu demiştik di mi?), El Pepoldo’nun biraz sonra güreşeceği boğanın karısıymış. Ağlaya ağlaya onu öldürmemesini rica etmeye gelmiş: “Danacıklarımıza şimdi kim bakacak, söyler misiniz? Kötü yollara düşecek, sonunda birinin sofrasında hamburger olacaklar!” Ama buna kim dayanır? “O kadar mutsuzum ki! Hayatıma son vermek istiyorum! İçimden bir kasaba gidip ‘Al beni, artık jambon mu yaparsın, pastırma mı, ne yaparsan yap da kurtulayım bu hayattan,’ diyesim geliyor. Mööööngör, mööönngör!” Möngör ne mi? İneklerin insanlar gibi hüngür
hüngür mü ağladığını sanıyordunuz? Hah ha, çok âlemsiniz! Ama möngürdemeye kimin yüreciği dayanabilir ki? Bizim Pepoldo’nun da yüreği dayanmıyor ve boğayı öldürmemek için, güreşmeye gitmiyor. Bunun yerine inekhanımla bir anlaşma yapıyorlar. Boğa, inekhanım, danacıklar ve bizim Pepoldo bir sirkte işe başlıyorlar ve tabii ki boğamız da müzik kulağı iyi olduğu için tulum çalarak bütün paraları topluyor… Devamı tabii ki var, ama ben anlatmayayım, tadı kalmaz yoksa. İşte bu kadar da uçuk ve zeki numaralar yapan biri olan Trivizas hakkında bir gerçek biliyorum. Açıklayayım mı?

OBURİSTAN KRALI IV. TOMBUL
Ne?!!! Bir hikâye daha mı istiyorsunuz? Tamam o zaman, “Ada Öyküleri”nden bir tane daha gelsin. Bu da Kralın Fotoğrafçısı olsun. Ama valla bu son, artık yalvarsanız da başka anlatmam. Bulursunuz, Trivizas’ın kitaplarını okursunuz, çünkü yazarın yüzlerce kitabı var, pek çok dile çevrilmiş, Türkçe dâhil. Ayrıca Yunanistanlı olan Trivizas’ın yazdığı daha pek çok, ama pek çok masal, şiir, roman, opera librettosu, çocuk tiyatrosu ve çizgi roman da var. Hangi birini anlatayım? Tamam, bu son.

Foto Şipşak, Oburistan Kralı Dördüncü Tombul’un özel fotoğrafçısıydı. Ama Kral çektiği fotoğrafların hiçbirini beğenmiyordu. En sonunda Foto Şipşak’a gına geldi ve dedesinin balonuna atladığı gibi soluğu gökyüzünde aldı. Şimşeklerin, kırmızı kuyruklu büyük uçurtmanın, yağmur damlalarının, bulutların, güneşin, ayın, yani gökyüzündeki her şeyin şapşahane fotoğraflarını çekti. Bunu yaparken galiba bir yanlışlık eseri, yaz ortasında Kral’ın üzerine, hem de güneşlenirken, yağmur yağdırmaya başladı. Kral tabii ki hemen emir verdi: “Bak sen şu vatan hainine. Hemen kafasını kesin!” “Kaç kere keselim Kralım?” “En azından on kere!” Çatlak Kral işte! Neyse, tabii ki herkes Foto Şipşak’ın peşine düştü… Sonra ne mi oldu? Ama olmaz ki, siz de her şeyi anlatayım istiyorsunuz, olmaz!!!

GERÇEKLER HEP ACAYİPTİR!
Hah işte, en en en gerçeği açıklama vakti! Şimdi Evgene Trivizas’ın kitaplarının sonunda şöyle yazıyor: “Evgene Trivizas ünlü bir kâşif ve sihirbazdır. Pindistan, Rezilya, Banada, Leblebistan, Dingiltere ve gökkuşağının sekizinci rengini keşfetmiştir. Havai Fişekler Adası’nda beyaz fili Pukipon ve papağanı Sintia ile birlikte yaşar.” Daha da devamı var. Şimdi gerçekler: Aslında Evgene Trivizas, bir bilim adamı! Valla! 1946 doğumlu, Atina ve Londra’da hukuk ve çok acayip ama, kriminoloji eğitimi almış. Şu anda da İngiltere’de Reading Üniversitesi’nde ve Atina’daki Politeknik Üniversitesi’nde kriminoloji (yani bildiğimiz suç bilimi) ve
hukuk profesörü olarak gençlere ders anlatıyor. Hem de neler neler! Holiganlardan tutun da hapishanelerdeki suçlulara, polisin davranışlarından sansüre kadar pek çok bilimsel şey! Ne acayip kafa değil mi? Gerçekler hep çok acayiptir zaten!

Diş Doktoruna Giden Timsah
Tulum Çalan Boğa
Kralın Fotoğrafçısı
Evgene Trivizas
Resimleyen: N. Marovlakis
Çeviren: Ari Çokona
Altın Kitaplar / 24 sayfa

Show More