İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kayıp geçmişin peşinde…

Kayıp geçmişin peşinde…

Toprak IŞIK

Zihinsel engelli bir annenin dünyaya getirdiği Heidi’nin annesini ve köklerini arayışını anlatan Annemi Ararken, iyilik, kötülük, şans ve adalet kavramlarını sorgulamamıza yol açıyor. Sarah Weeks’in güçlü kaleminden sağlam bir kurguyla hem de…

“Hayat bazen adil olmayabiliyor.” Sarah Weeks’in Annemi Ararken adlı kitabından alınan bu cümle, kitabın kahramanının hayatıyla örtüşüyor. Zihinsel engelli bir anne tarafından dünyaya getirilen ve hiçbir akrabasını tanımayan Heidi, kendini bilir hale geldiğinde kökenlerini de bilme ihtiyacıyla yanıp tutuşuyor. Heidi, kitabın ilk sayfalarında, kemiklerini inceleyerek dinozorların gerçek rengini öğrenmenin olanaksızlığından bahsediyor ve kendisiyle ilgili gizli kalmış gerçekleri
keşfetme gayretinin, bilimin yetersiz kaldığı bu çabaya benzer bir yanı olduğunu en başta hissettiriyor bize.

Neyse ki çok geçmeden onun elinde bilimi aşan bir yetenek olduğunu öğreniyoruz. Bir bozuk parayı yirmi kere havaya atın, her defasında yazı mı tura mı geleceğini yanılmadan söylesin size. Gizli bir el açıktan açığa kolluyor onu. Bunu sadece şans oyunlarındaki olağanüstü başarısından değil, hayatının başlangıcında tesadüfen yoluna çıkan, Bernadette isimli bir iyilik meleğinin koruması altında büyümesinden de anlıyoruz. Yoksa bebeğini yıkayacağı suyun sıcaklığını bile ayarlamayan annesi tarafından yetiştirilmesi mümkün olmazdı.

Hikâyede önemli bir yere sahip olan Bernadette ruhu yaralı bir melektir. En son, babasının yetmiş beşinci doğum gününü kutlamak için evinden dışarı çıkmıştır.
Döndüklerinde yaşlı adam, belki de kutlama yemeğinde aşırı yemiş olması nedeniyle kalp krizinden ölmüş ve bunun üzerine Bernadette kapıdan dışarı adımını atamaz olmuştur. Heidi onun gözetiminde on üç yaşına gelir. Sonra tesadüfen bulunan bir fotoğraf makinesi… Makineden çıkan resimler… Resimlerin verdiği ipuçları… Bir de annesinin tüm dil hazinesini oluşturan yirmi sözcükten biri girer öyküye: Soof… Heidi, dört harflik o sözcüğü ve resimleri takip ederek kökenlerinin peşine düşer.

PİNOKYO’YLA BENZERLİKLER
Sarah Weeks, onun bu uğurdaki yolculuğunu anlatıyor. Kurduğu dünyada, Heidi’nin olağanüstü şansı bizim gerçek dünyamıza aykırı tek kural. Yalnız Heidi’nin şansızlıkları ile şanslarını toplayıp ikiye bölerseniz o hâlâ alacaklı durumda kalabilir. Bu olağanüstü şanslı kızın şöyle isyan etmesi mümkündür: “Tamam, kazı kazanda, elimle koymuş gibi doğru kartı bulabiliyorum. Sizinle yazı tura oynarım ve sıkılana kadar ben kazanırım ama hiçbir şans oyunu bana gerçek bir aile veremez! Siz ise bir paranın hangi yüzü üzerine düşeceğini bin kez bilmeseniz de bir kez bile ailenizi, kökenlerinizi kaybetmezsiniz!”

Annemi Ararken, okuruna kolay fark edilebilir, net mesajlar veren bir kitap. Bu kapsamda Heidi’ye iyi ahlakı temsil etme rolü biçilmiş. Yalan söylemez. Şans oyunlarındaki becerisini kötü niyetle kullanmaz. Bunları yapacak olursa işler sarpa sarar. Aslında biraz dikkatli bakınca, Heidi’nin iyi ahlaklı olmaya zorlandığı
fark edilir. Hikâye bu yönüyle azıcık Pinokyo’yu hatırlatıyor. Oradaki İyilik Perisi’ne karşılık burada Bernadette’nin varlığı da benzerliği güçlendiriyor. Heidi bir defasında hava atmak için ünlü bir film yıldızının, anneannesinin yakın arkadaşı olduğunu iddia eder ve yalanı ortaya çıkar. Yalanları yüzünden burnu uzayan
Pinokyo gibi utanır. Şans konusundaki üstün yeteneğini de kitap boyunca sadece bir kez hovardaca kullanır. Yeni tanışıp hikâyesini paylaştığı arkadaşına doğru söylediğini kanıtlamak için kazı kazan oynar. On dolar kazanır. O parayla hamburger ve patates kızartması alıp karınlarını güzelce doyururlar. Ve şansın şartlı verilişindeki ilahi şaşmazlığa bakın ki birkaç sayfa sonra kazandığı paradan daha fazlasını çaldırır.

İLAHİ BİR EL SİZİ KORUR MU?
Kitap şunu söylüyor: İyi bir insan olup doğruluktan sapmazsan ilahi el zarlarını hep senin için atar ve sonunda kazanan sen olursun. Bu noktada, Amerikan ekonomisinin peygamberi Adam Smith’in piyasayı düzenlediğini iddia ettiği gizli el geliyor akla. Ve uslu kullar olmayı naif biçimde öğütleyen kilisenin mesajları…
Biri, piyasa ekonomisinin vahşiliği karşısında devleti pasifleştirmeye çalışıyor, diğeri hayatın adaletsizliğine karşı bireyi… Amaç mevcut düzenin tevekkülle kabulünü sağlamak…

Yazarın kendi toplumundaki egemen dünya görüşüne uygun öğütler vermesini anlamak güç değil. Şunu da söylemek gerek ki yazar bu anlamda sözünü öykünün kurgusuna edebi tadı koruyarak yerleştirmiş. Ama madem ki mesaj o kadar net ve bu mesaj özellikle çocuklara veriliyor, o zaman çocuklara farklı mesajlar vermek isteyenlere cevap hakkı doğuyor: Zarların hep sizin lehinize atılacağına güvenmeyin! Onlar, olasılık hesaplarının emrine amade. Olasılık hesapları da bilimsel kurallara göre işliyor. Bu öylesine kesin ki üzerine kuantum mekaniği inşa edilebiliyor. Ve olasılık hesapları bize şunu söylüyor: Hayatın mağdurlarının, talihlerini kazıyıp kazanarak çevirme olasılıkları, kazı kazanla çevirme olasılıklarından çok daha yüksektir.

İNSANA İNANMADAN DÜNYA DEGİŞTİRİLEMEZ
Değerlendirmenin bu noktada bitirilmesi Sarah Weeks’e haksızlık olur. Onun kendi devlet ideolojisine ve kilisesine selam çakan öğüdünün dışında da mesajları var: Sevginin çok yüce bir değer olduğunu söylemek gibi… Topraklarımızdan yükselen bir sesi, Sait Faik’in şu güzel cümlesini hatırlatıyor bu: “Dünyayı güzellik kurtaracak ve insanı sevmekle başlayacak her şey!” Heidi’nin dünyasında insanları seven insanlar var. İnsanlara güvenen bir Heidi var. Yazar, Bernadette diye bir iyilik meleği yaratmış. Ona bakıp şöyle sorabilirsiniz: Zayıf ama iyi çocukların gizli bir el tarafından korunması gerçekçi değilken, Bernadette gibi iyilik meleklerine rastlamak çok mu olası? Değil tabii, ama ilkinde hileli şanstan medet umarken, ikincisinde insana inanmak gerekiyor. Ve insana inanmadan dünya değiştirilemez ki!

Annemi Ararken’de birilerinin başka birileri adına karar vermesine duyulan öfke de çok net biçimde hissediliyor. Heidi’nin yirmi dört sözcükten fazlasını öğrenemeyen sevimli annesinin mağduriyeti, içinizde ince bir sızı doğuruyor ve sizi bu öfkeye ortak ediyor. Onun her şeyin doğrusunu bildiğini zanneden yüksek sorumluluk sahipleri yüzünden hakkının yendiğini görerek, hayattan alacaklı olduğuna karar veriyorsunuz.

Son söz kitabın teknik yapısına ilişkin olsun: Yazıyla ilgili meşhur bir deyiş var. Yazmak yeniden yazmaktır. Sarah Weeks, internetteki kişisel sayfasında bu ilkeye verdiği önemden bahsetmiş. Kitabının kurgusundaki sağlamlıkta ve içindeki ayrıntıların tutarlılığında yazarın bu ilkeye bağlılığının payı olsa gerek.

Annemi Ararken
Sarah Weeks
Çeviren: Ali Ünal
Can Çocuk Yayınları
224 sayfa
Show More