İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Denizin aynasında öykü bir yazar…

Denizin aynasında öykü bir yazar…

Şeref BİLSEL

Bodrum sürgünü, uslanmaz deniz aşığı Cevat Şakir Kabaağaçlı, namı diğer Halikarnas Balıkçısı, edebiyatımızın her dem taze yazarlarından. Onun büyüklere olduğu kadar çocuklara da yazdığı öykülerde mitoloji, tarih ve insan sevgisi dünyanın sisini pusunu temizliyor.

Edebiyat tarihi kronolojik silsile içinde değil de tematik planda bölümlenmiş olsaydı “deniz” deyince akla gelecek ilk isimlerden biri –belki de ilki– Halikarnas Balıkçısı olurdu kuşkusuz. Asker kaçaklarıyla ilgili bir yazısı yüzünden, İstiklal Mahkemesi tarafından 1925 yılında Muğla’nın Bodrum ilçesine sürgüne gönderilen Cevat Şakir Kabaağaçlı, bu tarihten sonra Bodrum’un antik çağdaki adı olan Halikarnas’ı mahlas olarak benimsemiştir. Cevat Şakir, o vakitler balıkçılık ve sünger avcılığıyla günlük nafakasını çıkartmaya çalışan Bodrum’un gelişip tanınması ve bugün bir cazibe merkezi olması yolunda ilk harcı koyanlardan biridir.

Yazar; öykü, roman, inceleme, anı türlerini barındıran pek çok eser vermiştir. Roman ve öykülerinde yer alan kahramanlarının çoğu denize aşina, denizle mesaisi olan insanlardır: kaptan, tayfa, balıkçı, s ü n g e r c i , dalgıç… Bu insanlar hayat doludur; büyük beklentiler, umutlar peşinde gezinmezler. Okuduklarımızda mitolojik unsurlar, söylenceler önümüze çıksa da, sanki yazar “yaşadıklarına” bakarak bunca eseri oluşturmuş izlenimi bırakır. Bu izlenimin oluşmasında, yazarla okur arasında kurulan samimiyetin önemli bir yeri olsa gerektir. Nedir bu samimiyeti kuran? Kuşkusuz yazarın çok iyi bildiği bir ortamı retorik kaygısı gütmeden anlatıyor olması. Balıkçı, her şeyden önce çok cepheli bir kültür insanıdır; tarihe düşkündür; tayfaları arasında Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Necati Cumalı, Ezra Erhat, Erol-Dora Güney’in de bulunduğu Mavi Yolculuk’a ilk hareketi veren odur. Yazdıklarının merkezinde kıyılarıyla, deniziyle Ege vardır. Bütün kıyılarıyla Ege. Yazar, gerek romanlarında gerekse öykülerinde tasvire yönelirken, sanki kurguya ihtiyaç duymuyor, yaşadığı, göz kulak olduğu coğrafyayı bir aracı, bir tanık olarak aktarıyor gibidir. Balıkçı’nın yazdıklarının muhatapları çoğunlukla yetişkin insanlar olsa da çocuklar için yazılmış metinleri de vardır.

ARŞİPEL’İN IŞILTISI
Bilgi Yayınevi, Çocuk Kitaplığı başlığı altında Balıkçı’nın Gülen Ada, Yol Ver Deniz ve Denizin Çağırışı adlı öykü kitaplarının yeni basımlarını okurlara ulaştırmayı sürdürüyor. Önce şunu söyleyelim: Üç kitabın da kapak ve resimleri Cavit Yaren’e ait. Her üç kitapta sayfalar arasına serpiştirilmiş çizimler, kitapların endamı ve kâğıt tercihi arasında kaybolup gitmiş. Keşke çocuklara yönelik olarak düşünülmüş bu kitaplar daha özenle tasarlanmış olsaydı. Çünkü Halikarnas Balıkçısı’nın çocuklar için yazdığı öykülerde de yetişkinlere bakan –özellikle sözcük tercihi bağlamında– bir taraf hep vardır; belki bu katılık kitabın özenli tasarımıyla bir ölçüde aşılabilirdi.

On iki öyküden oluşan Gülen Ada’da birbirinden ilginç konular etrafında kaleme alınmış öyküler var. “Hayatımın Romanı” adlı öykü bir eşeğin yaşam öyküsünü
ustalıkla resmediyor; tabii eşek bahane. Yazar bu öyküsünde olduğu gibi diğer öykülerde de söz sanatlarından incelikle yararlanıyor. Neyzen Tevfik’i alıp Bodrum’un gölge salmayan havasında yağızlaşan, kara kuru bir çocuk olarak karşımıza çıkartıyor ve Arşipel’in (Ege Denizi) ışıltısı karşısında ney’e doğru yürüyüşünü anlatıyor. Bahçe küreğini kayık küreği yapıp çamaşır teknesine binmiş çocuğun neden “Turgut Reis” olabileceğini de anlıyoruz sayfalar arasında. Güney Akd e n i z’de “miho” adı verilen, martılardan çok daha büyük ve kanatları çok daha uzun açık deniz martısından söz açtığı “Gündüzü Kaybeden Kuş” adlı öyküde de olduğu gibi, birçok öyküsünde şiirsel söyleyiş dikkat çekicidir: “Sanki kuş değildir de, kanatlanmış bir köpük parçası –ne bileyim– bir ıssızlık parçasıdır. Denizin o hırlayan uçurumları…” Bu alıntıda yer alan bir arasöz (ne bileyim) gibi, bazı öykülerde yazar araya girer, daha doğrusu “içini” araya sokar; hissettiğini, hissettiği gibi yazmaktan, açıklamaktan geri durmaz. Bu yönüyle Balıkçı’yı Ahmet Mithat’a benzetenlere de rastlarız.

Yol Ver Deniz on öyküden oluşuyor. Öykülerin tamamı denizle alışveriş içinde. Deniz ve denizcilik terimlerinin bir kısmı dipnotlarla açıklanmış: küpeşte, alabanda, camadan, girdap, babafingo, dumbuço, frişka, farş, gabya, flok, randa, kadırga… “Açıklıklar Yolcusu”nda, Hasan Usta’nın uzun yıllar sonra bitirdiği kayığının denize ilk açılışı ve beraberinde gelen trajik son karşılıyor bizi.

Denizin Çağırışı, Halikarnas Balıkçısı’nın eserlerinden derlenerek hazırlanmış. Biçim olarak (daha enli ve kâğıdı kalın), diğer iki kitaptan daha özenli hazırlanmış. Kitapta yer alan çizimlerin atmosferini bir anda değiştirmiş bu birkaç dokunuş. Kitabın ilk öyküsü –belki de en etkileyicisi– “Hoşbulduk Selim Dede” adını taşıyor. Martı yavrularına uçmayı öğretirken uçurumu aştığını fark etmeyen Hoşbulduk Selim Dede… Üç arkadaşın balık avına çıkışını anlatan “Koca Orfoz”, soluk soluğa okunan bir hikâyeye dönüşmüş. Gülen Ada’daki “Turgut Reis” bu kitapta Bodrum’un Gümüşlük köyünden 13 yaşında bir çoban olarak karşımıza çıkıyor. Yazar, bu hikâyede de mitolojik göndermelerden yararlanmış. Ve sevgi hikâyelerde daima dokunulacak bir mesafede bekliyor. Bizim hikâyeciliğimizde biri İstanbul içlerinden, adalardan (Sait Faik); diğeri Ege önlerinden (Cevat Şakir) olmak üzere, insana ve denize ısrarla ve sevgiyle bakan iki iyi yazar vardır.

BALIKÇI’NIN MERHABASI
Halikarnas Balıkçısı’nın yazdıklarında yer yer biçimsel sorunlar öne çıksa da bu sorunlar hikâyeyi yaralamaz, çünkü Balıkçı’nın önceliği “anlatmak”tır; “nasıl anlatacağı” ise daha sonra gelir. Bazı hikâyeler daha kısa tutulabilirdi ya da kimi tekrarlardan vazgeçilebilirdi belki. Ama bütün bunlar üslûba dâhil. Balıkçı’yı Balıkçı yapan biraz da bunlardır; çalkalanan bir deniz gibi, planlamadan, sınırlandırmadan anlatmak. İçine doğduğu gibi, bozmadan, çarpıtmadan anlatır. Balıkçı’yı en güzel Sabahattin Eyuboğlu anlatır: “Bilmeyene zor anlatılır Balıkçı’yı dinlemenin ne demek olduğu. Derin mağaralara kapatılmış rüzgârların birden boşanıvermesi gibi konuşur desem edebiyat sanırsınız. Ama gerçekten bir rüzgâr olur Balıkçı konuşurken. Yıllar yılı içinde birikmiş yıldızlı karanlıklar, masalı ve gerçeğiyle Akdeniz, yaşanmış, tadılmış mavilikler, bir başka türlü yeşil deniz dipleri, bütün bunlar içinde öpülesi, dövülesi, övülesi insanlar, yaratan ve sömüren insanlar Balıkçı’nın ciğerinden palas pandıras, üfürüle tükürüle, çevrile savrula dökülür ortalığa. Dünyanın sisini pusunu ne temizler? Poyraz bir, Balıkçı’nın merhabası iki!”

Halikarnas Balıkçısı
Yol Ver Deniz
Resimleyen: Cavit Yaren
Bilgi Yayınevi, 120 sayfa
Halikarnas Balıkçısı
Gülen Ada
Resimleyen: Cavit Yaren
Bilgi Yayınevi, 112 sayfa

 

Show More