İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

İnsanı doğduğuna pişman eden bir dünya…

İnsanı doğduğuna pişman eden bir dünya…

Ceyhan USANMAZ

İngiliz yazar Gemma Malley’in Bildirge’yle başlayıp Direniş’le devam eden ve yakın zaman önce Miras ile tamamlanan üçlemesi, insanlığın ezeli düşü ölümsüzlüğü keşfetmesiyle dengesi değişen ve giderek totaliterleşen bir dünyayı anlatıyor.

Ütopyalarda, ideal toplum düzeni anlatılır. Hayatın her alanındaki aksaklıklar giderilmiş, bunun sonucunda da o toplumu oluşturan insanlara mutlu mesut yaşayacakları bir yaşam sunulmuştur. Bu edebi türün tam karşısında da karşı-ütopyalar yer alır. Karşı-ütopyalarda ise toplumları gelecekte bekleyen tehlikeler konu edilir. Teknolojik gelişmeler, buluşlar gibi çeşitli “ilerlemeler” insanlara daha rahat bir yaşam vaat ediyormuş gibi görünse de, beraberlerinde çok daha karanlık bir dünyayı getiriyor olabilir; karşı-ütopyalar işte bu karanlık dünyayı gözlerimizin önüne serer. İngiliz yazar Gemma Malley’in Bildirge’yle başlayıp Direniş’le devam eden ve yakın bir zaman önce yayımlanan Miras isimli kitapla tamamlanan üçlemesi de böylesi karanlık bir dünyayı anlatıyor. Öncelikle Gemma Malley’in karşımıza getirdiği o dünyayı tanıyalım.

2140 yılındayız… İnsanoğlu ölümsüzlüğün, “Uzun Ömürlülüğün” sırrını çoktan çözmüş. Doğa bilimciler “Yenilenmeyi” keşfetmişler. İnsan vücudundaki eski hücrelerin yerine yeni, taze hücreleri yerleştirmeyi başarmışlar ve bunlar vücuttaki diğer hücreleri de iyileştirmiş. Böylelikle dünya üzerindeki bütün hastalıkların önüne geçilmiş. Bu gelişmelerin ardından, Dr. Fern adındaki bir doğa bilimci başka bir şeyin daha farkına varır; Yenilenme, yaşlılığı da önlemektedir. İngiltere’deki en büyük ilaç şirketlerinin bir araya gelip, geliştirilen Uzun Ömürlülük ilaçlarını bütün insanların sahip olabileceği hale getirmesiyle ilk önce Avrupa, Amerika ve Çin’de, zaman içinde de dünyanın her yerindeki ölümler son bulur…

Hikâyenin buraya kadarki kısmı, hiç kuşkusuz bir ütopyayı yansıtıyor. İnsanoğlu yaptığı keşifle hastalıkları önlemekle kalmamış, ölümsüzlüğe de adım atmıştır ne de olsa. Ancak kısa süre sonra bir sorun baş gösterir. “Hiç kimse ölmez ve insanlar çocuk sahibi olmaya devam ederse kimseye yer kalmaz.” Tam da bu noktada ütopya gibi görünen hikâye yavaş yavaş karşıütopyaya dönüşmeye başlar… Nüfusun aşırı artışının önüne geçmek için 2065 yılında insanların sadece bir bebek sahibi olabileceğini öngören Bildirge ortaya çıkar. Hatta birkaç yıl sonra, bir bebeğin bile çok fazla olduğu fark edilir; bu yüzden 2080 yılında artık Uzun Ömürlülük’ten vazgeçmedikçe kimsenin çocuk sahibi olamayacağını öngören yeni bir Bildirge yayımlanır. Her ülke ve vatandaşları Uzun Ömürlülük ilaçlarına karşılık olarak Bildirge’yi imzalamak ve bunu çiğneyenleri izlemekten sorumlu görevlileri tanımak zorunda bırakılır.

Elbette Bildirge’de yazılı kurallara uymayıp yeni çocuklar dünyaya getirenler de çıkacaktır. Büyük Depo da bunun için kurulmuştur; “Artık” olarak nitelendirilen –“yasal olmayan”– çocukların bir amaç edinip sorumluluklarını öğrenmeleri ve “Yasal” insanlara en iyi şekilde hizmet edebilmek için eğitildikleri bir yerdir burası. Bir başka deyişle iyi birer köle olmak üzere “eğitilirler” burada, doğduklarından dolayı pişmanlık duymayı öğrenirler… Aldıkları dersler, oynadıkları oyunlar bile hep bu yöndedir. Şöyle bir yemin ederler örneğin: “Borcumu ödeyeceğime, hizmet edeceğime ve Yasallara faydalı olmak için kendimi eğiteceğime ant içerim. Artık olmanın utancını taşıyacağıma ve Doğa’ya olan borcumu ödeyeceğime ant içerim. Dinleyeceğime, konuşmayacağıma ve dirençsiz olduğumda kendimi toparlayacağıma ant içerim. Çalışacağıma ve her şeyden önce devlete gerektiği gibi hizmet edeceğime ant içerim.” İşte Anna’yla burada, Büyük Depo’da tanışıyoruz.

“KIYMETLİ MAL” OLMAK

Anna, Büyük Depo’nun bütün kurallarına harfiyen uyar; bir Artık olarak dünyaya gelmiş olmanın utancıyla –hiç tanımadığı halde, başına gelenlerin sorumlusu olarak gördüğü anne ve babasına öfke duyarak– ona söylenen her şeyi sorgulamadan uygular. Amacı en iyi Artık olmak, “Kıymetli Mal” statüsüne erişerek en kısa zamanda birinin hizmetine girebilmektir. Ta ki bir gün Peter gelene kadar; Peter Anna’nın anne ve babasını tanıdığını iddia etmektedir ve amacı, Anna’yı Büyük Depo’dan “kurtarmak”tır…

Gemma Malley’in üçlemesinin ilk kitabı olan Bildirge Türkçede 2008 yılında, ikinci kitap Direniş de 2009 yılında yayımlandı. Seriyi takip edenler hikâyeye son noktayı koyacak Miras içinse, 2012 yılının son aylarına kadar beklediler. Dolayısıyla, yeni bir kitap olduğu için burada belki Miras’ın tanıtımına daha çok yer vermeliyiz; ancak bu üçlemeyle henüz tanışmamış olanları düşünerek  –okuma zevkine zarar vermemek üzere– hikâyenin ayrıntılarına pek inmemek en doğrusu sanırım. Diğer taraftan da bir bütün olarak hikâyenin şu özelliklerinin altını çizmeliyiz mutlaka: İlk kitap Bildirge, Anna ile Peter’ın tanışma ve özgürlükleri uğruna verdikleri kişisel mücadelelerini anlatıyor. İkinci kitap Direniş’in merkezinde ise Anna’dan çok Peter yer alıyor. Diğerleri adına da mücadele ediyorlar artık; ayrıca ilk kitapta ayrıntıları hakkında bilgi sahibi olamadığımız Bildirge’yle karşılaşıyoruz mesela, Uzun Ömürlülük ilaçlarını üreten şirketi tanıyoruz, Artık’ların haklarını savunan Yeraltı adlı örgütün neler yaptığını öğreniyoruz…

Örneğin o meşhur Bildirge’de şöyle cümleler yer alıyormuş: “Yeni bir insan hayatının yaratılışından (bundan sonra Artık olarak anılacaktır) sorumlu olmamak üzere her türlü önlem ve tedbiri alacağımı, Hükümet tarafından uygun görülen herhangi bir yöntemi ve görevli doktorların uygulayacağı implantasyon veya uygun görülen başka bir yöntemi kabul edeceğimi,  kasten ya da yanlışlıkla bu Bildirge’ye aykırı davranırsam ya da vatandaşlarımızdan birinin bilgim dâhilinde Bildirge’ye aykırı davrandığını öğrenirsem, sorumlu Hükümet yetkilileri ile temasa geçeceğimi, Hükümet’in öngördüğü önlemlere itaat edeceğimi bildiririm. Bunlar, Doğa’nın dengesinin sağlanmasının gerekli ve Bir Hayata Karşılık Bir Hayat’ın hem hukuki hem de ahlaki açıdan kutsal olduğuna dair tam bilgim dâhilinde kabul edilmiştir. Böylece Uzun Ömürlülük hapının sağlayacağı sonsuz bir yaşamı memnuniyetle kabul ettiğimi onaylar, kanun namına yemin ederim.” Son kitap Miras ise elbette son noktayı koyuyor hikâyeye; son bir mücadele  veriliyor Uzun Ömürlülük’ün getirdiği düzene karşı, saklanmaya çalışılan bütün gerçekler bir bir ortaya dökülüyor…

GERİLİMLİ BİR HİKÂYE

Gemma Malley gerçekten de temposu yüksek, gerilimli, merak uyandırıcı bir hikâye anlatıyor. (Ayrıca yazarın Uzun Ömürlülük’le ilgili bilimsel temeli, kök hücreden yola çıkarak kurgulaması da hikâyesinin inandırıcılığını güçlendiriyor; ne de olsa kök hücreler günümüzde de birçok tedavide kullanılıyor.) Bu noktada üçlemenin Türkçe çevirisinden de söz etmeliyiz. Herhangi bir seri karşısında okurların beklentisi, kitapların aynı isim tarafından çevrilmesidir; dilin tutarlılığı açısından. Elimizdeki üçlemeyi oluşturan kitaplar ise farklı isimler tarafından çevrilmiş. Ancak denge o kadar iyi tutturulmuş ki okurken bunun farkına varmıyoruz bile…

İnternette biraz vakit harcayınca, karşı-ütopya türünü beğenip okumalarını bu yönde genişletmek isteyen gençler için Gemma Malley’in kendi serisinden yola çıkarak bir öneri listesi oluşturduğunu görüyoruz. Biz de son noktayı Gemma Malley’in önerdiği on kitaplık bu listeden, Türkçeye çevrilmiş olanları sıralayarak koyalım: George Orwell, 1984; Aldous Huxley, Cesur Yeni Dünya; Margaret Atwood, Damızlık Kızın Öyküsü; Anthony Burgess, Otomatik Portakal; William Golding, Sineklerin Tanrısı.

Bildirge Gemma Malley Çeviren: Tufan Göbekçin Delidolu Yayınları, 256 sayfa
Bildirge Gemma Malley Çeviren: Tufan Göbekçin Delidolu Yayınları, 256 sayfa
Direniş  Gemma Malley Çeviren: Demet Evrenosoğlu Delidolu Yayınları, 272 sayfa
Direniş
Gemma Malley Çeviren: Demet Evrenosoğlu Delidolu Yayınları, 272 sayfa
Miras  Gemma Malley Çeviren: Zarife Biliz Delidolu Yayınları, 243 sayfa
Miras
Gemma Malley Çeviren: Zarife Biliz Delidolu Yayınları, 243 sayfa

 

 

Show More