İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Soykırımı anlatan bir klasik: Maus

Soykırımı anlatan  bir klasik: Maus

Kutlukhan KUTLU

Art Spiegelman’ın kısa sürede klasikleşmiş, Pulitzer ödüllü çizgi romanı Maus, sadece Nazi Soykırımı’nda yaşanan acılara odaklanan etkileyici bir biyografi değil, “ikinci kuşak”tan bir oğulla babanın ilişkisinin samimi ve hüzünlü öyküsü aynı zamanda.

Bundan bir süre önce İyi Kitap’a başka bir çizgi romanla ilgili yazmıştım. İkinci Kuşak: Babama Söylemediklerim adını taşıyan bu kitap, Nazi Soykırımı’ndan kurtulan ailelerin çocuklarının, yani “ikinci kuşak”ın ruh halini anlatmasıyla Holokost üzerine yazılıp çizilmiş eserler arasında ayrı bir yere oturuyordu. Çizgi romanın yaratıcısı Michel Kichka babasıyla yaşadıklarını, onunla ilgili hislerini ve düşüncelerini anlattığı bu mizahî ve dokunaklı öyküde Soykırım’la ilgili yazılmış başka bazı eserlerin de adını anıyordu. Bunlardan biri de yine bir çizgi romandı: Art Spiegelman’ın Maus’u.

Gerçi Kichka’nın babası, “Yahudi fareler beni rahatsız etti, beş sayfa okuduktan sonra bıraktım!” diyerek kendisi dışındakilerin Holokost’la ilgili ürettiği diğer her şey gibi Maus’u da küçümsüyordu, ama doğrusu İkinci Kuşak’ta Maus’a selam gönderildiğini görmek benim için şaşırtıcı olmamıştı. Çünkü Maus da hem Nazi Soykırımı’na dair çarpıcı bir öykü anlatır, hem de bunu yaparken, tıpkı İkinci Kuşak gibi, hayli karmaşık duygularla yoğrulmuş bir baba-oğul ilişkisi resmeder. Bunun yanı sıra Art Spiegelman’ın kitabı kendi mecrasında vazgeçilmez bir ders malzemesi olabilecek kadar önemli bir klasik de oluşturuyor. Ne de olsa burada Pulitzer Ödülü almış ilk çizgi romandan söz ediyoruz! (Maus bu ödülü 1992’de almış ve daha önce Hugo Ödülü alan Watchmen gibi diğer örneklerle birlikte çizgi romanların da “edebiyattan” sayılmaya başlaması konusunda çok önemli bir paya sahip olmuştu.)

KÂBUSTAN ÇIKINCA

Maus her şeyden önce, Nazi Soykırımı’nı yaşamış bir adamın, Polonyalı bir Yahudi’nin hikâyesini anlatıyor: II. Dünya Savaşı öncesi yükselen Yahudi düşmanlığının o korkutucu gölgesini… Savaşın başlamasıyla etraflarındaki çember giderek daralan Yahudiler’in kamplara gönderilmemek, hayatta kalmak için verdikleri, giderek daha da ümitsiz görünen mücadeleyi… Aushcwitz kampında yaşanan korku, çaresizlik ve acıları, yitirilen yakınları… Sonra savaşın bitmesiyle bir kâbustan çıkmış gibi, tamamen sarsılmış ve sersemlemiş halde yeniden “dışarı” adım atan, sağ kalan yakınlarını aramaya, onlara ulaşmaya çabalayan, dünyayla yeniden bağ kurmaya, “normal bir hayat sürmeye” çalışan insanları…

Fakat bunun yanı sıra, bu acıları birinci elden yaşamamış ama onların gölgesinde büyümüş, dolayısıyla bir şekilde yine de mağduru olmuş “ikinci kuşak”tan bir Yahudi’nin babasıyla ilişkisini de anlatıyor.

Şüphesiz en tuhaf, en çarpıcı yanı da bunu, tüm karakterlerini birer insan olarak değil, farklı farklı hayvanlar biçiminde çizerek yapması!

KEDİLER, FARELER, DOMUZLAR

Evet, Maus’ta Naziler kedi, Yahudileri ise fare olarak resmediliyor. (Hemen ara bilgi: Maus’un ara sayfalarından birinde, otuzlu yıllar Almanya’sında bir gazetede Miki Fare’nin ne kadar sefil bir kahraman olduğundan dem vuran, “Yahudiler’in kaba saldırısına son! Kahrolsun Miki Fare!” diye slogan atan bir gazete makalesinden alıntı var.) Yahudi olmayan Polonyalılar ise domuz olarak resmediliyor. Bu hayli sıradışı tercih ilk başta insana biraz tuhaf gelse bile, nihayetinde tüm acıların böylesine sert “ayrımlar”dan kaynaklandığı bir öyküde hem hiciv yönüyle iyi işliyor hem de anlatılan hikâyenin doğasındaki kıstırılmışlık hissini çok etkileyici şekilde veriyor, öykünün taşıdığı kasveti daha da pekiştiriyor.

Fakat “anlatılan hikâye” demişken, şunu da hemen söyleyelim: Maus’un içinde aslında iki hikâye var. Bunlardan biri kitabın yazarı ve çizeri Art Spiegelman’ın babasının Nazi Soykırımı sırasında yaşadıklarına dair anlattıklarından oluşuyorsa, ikincisi işte tam da bu “anlatış”ın öyküsünden oluşuyor. Yani bir öykü 1930’lardan 1945’e Avrupa’da, ötekiyse Art Spiegelman’ın babasıyla ara ara buluşup bu öyküyü ona anlattırdığı 1970’ler sonu New York’unda geçiyor.

FELAKETİN SİLİNMEZ İZLERİ

Edebiyatta “çerçeve öykü” denen tekniğe, yani bir öyküyü ona sunuş niteliği taşıyan bir başka öykünün içine yerleştirme tekniğine çoğumuz en azından Binbir Gece Masalları’ndan aşinayızdır. Spiegelman Maus’ta bu tekniği kullanıyor ama onun elinde “çerçeve”, yani Soykırım öyküsünü öğrenmek için babasıyla yaptığı konuşmalar, basit bir “giriş”in ötesine geçiyor; kendi duygusal dünyası ve gerilimi olan, karakterleri arasındaki ilişkilerin gelişip farklı yönler aldığı, kendi başına etkileyici bir öyküye dönüşüyor. Mesela annesi Anja’nın Art Spiegelman henüz gençken intihar ettiğini çok geçmeden öğreniyoruz ama bu olayın çizerin babası Vladek üzerindeki etkilerine, onun kendini nasıl boşlukta hissettiğine ancak zamanla, Vladek’le ikinci eşi Mala arasındaki memnuniyetsizliklerle örülü ilişkiyi daha iyi tanıdıktan sonra vakıf olabiliyoruz. Çizer, babasını sayfalara hem dürüstlükle hem merakla hem duygusallıkla geçiriyor; Vladek karakteri karşımıza sadece metanetiyle ve becerileriyle değil, yaralanmışlıklarıyla ve irili ufaklı tüm kusurlarıyla da çıkıyor.

Holokost’ta yaşananların eziciliği, sarsıcılığı bir yana, Maus’a nihayetinde etkisini veren de büyük ölçüde bu karakterin gerçekliği zaten. Tıpkı çizerin babası ona annesinden önceki bir kızla ilişkisini anlatıp, sonra da buna pişman olarak, “Bunları kitabında kullanma!” dediğinde çizerin itiraz ettiği gibi, kişisel ayrıntılar “her şeyi daha gerçek, daha insancıl yapıyor”. Yazarın kendi hikâyesi de dâhil olmak üzere anlattığı son derece kişisel öykülerle “büyük tablo” (yani anlatılan her şeyin üstünde karanlık bir gölge gibi süzülen Soykırım’ın öyküsü) arasında yapmacıksız bir şekilde bağlantı kurabilmesi, Spiegelman’ın buradaki başarısının en büyük sırrı.

Evet, nihayetinde Maus gerçekten de her yönüyle klasik bir öykü; öğretici, hatırlatıcı, sarsıcı… O yüzden de çizgi romanlardan pek haz etmeyenlere bile hararetle tavsiye olunur.

Hayatta Kalanın Öyküsü - Maus Art Spiegelman Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu İletişim Yayınları, 303 sayfa
Hayatta Kalanın Öyküsü – Maus Art Spiegelman Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu İletişim Yayınları, 303 sayfa

 

Show More