İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Her şey sana bağlı!

Her şey sana bağlı!

Zarife BİLİZ

Zehra İpşiroğlu’nun, çocukların çağdaş toplumun temel kavramlarını içselleştirmesi amacıyla hazırladığı Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim, içerdiği proje ve uygulamalarla okullarda yardımcı kitap olarak kullanılmaya da aday…

Zehra İpşiroğlu daha ziyade tiyatro ve eğitim alanındaki çalışmaları ile aşina olduğumuz bir isim. Çok sayıdaki eseri arasında tiyatro oyunlarını, öykü, roman, anı kitaplarını, deneme, araştırma ve eleştiri yazılarını, gençler ve çocuklar için kaleme aldığı yapıtları sayabiliriz. Annesi Nazan İpşiroğlu’nun projesi kapsamında, bir yardımcı uygulama kitabı olarak tasarladığı ve dördüncü baskısı Tudem Yayınları’ndan yapılan Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim, çocukların çağdaş toplumun temel kavramlarını anlayıp içselleştirmeleri amacıyla hazırlanmış. Eser iki yetişkin, iki çocuk karakterin başrol oynadığı bir üst kurgu içerisinde, çocukların içselleştirmesi istenen belli başlı kavramları, yaratıcı öğretim teknikleri kapsamında çeşitli projelerle somutluyor, uygulamalar içeriyor. Çocuk ve yetişkin hakları, yaşama hakkı, şiddetsiz bir dünya, kadın-erkek eşitliği, medya bilinci, çevre bilinci ve demokrasi kitaba konu başlığı olarak seçilen ve masaya yatırılan kavramlardan. Behiç Ak’ın, Tan Oral’ın karikatürleri, Brecht’in, Nazım Hikmet’in şiirleri de dâhil olmak üzere özenle seçilmiş yardımcı görsel, yazınsal malzemelerle desteklenen kitap, bu sayede dikkati diri tutmayı, öğrenmeyi çok yönlü kılmayı hedefliyor.

Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim adlı kitabınız ilk kez 1998 yılında Adam Yayınları tarafından basılmış. Bugüne dek dört baskı yapmış. Bize biraz kitaptan, bu kitabı hazırlama nedenlerinizden, nasıl bir amaçla yola çıktığınızdan bahsedebilir misiniz?

Genellikle çok değil de uzun satar oluyor benim kitaplarım. Bunun çeşitli nedenleri olabilir ama bence en önemlisi, zamanın değişmesi ama kitaplarımda üzerinde durduğum sorunların hiç değişmemesi. Buna sevinemiyorum doğrusu, keşke bazı şeyleri aşmış olsaydık. Bu kitapta demokrasi, kadın-erkek eşitliği, çocuk hakları, çevre sorunları, savaş barış gibi bir türlü içselleştiremediğimiz yaşamsal sorunları, çocukların kendi yaşamlarıyla bağlantı kurarak, hem duygusal hem de düşünsel açıdan özümsemelerini istiyoruz. Bunun için de çocuklarla yetişkinlerin, kurmacayla gerçeğin bir araya geldiği, biraz eğlenceli, biraz gizemli bir öykü oluşturduk. Bu öykü kitabın genel çerçevesini oluşturuyor. Asıl amacımız karikatür, resim gibi çeşitli görsel malzemelerle eğlenceli bir çalışma ve düşünme ortamı yaratmak. Çocuk okur hem öyküyü okuyacak hem de öyküdeki düşündürücü ve düşgücünü geliştirici soruları yanıtlayacak. Böylece yaşayarak öğrenme sürecinin içine girecek, tıpkı kitabın baş kişileri Murat ve Lale gibi. Okur kitapta ona sunulan çalışma önerileri üzerine düşünürken kimi kez Lale ile kimi kez Murat’la özdeşleşiyor ya da onlardan bağımsız olarak yeni düşünceler, fikirler üretiyor. Kitaptaki öyküde yetişkinler ve çocuklar tartışarak, konuşarak, sorular sorarak hep birlikte bir şeyler üretebilecekleri bir düzlemde buluşuyorlar. Bunun okur açısından da bir model olmasını diliyoruz. Çünkü kitabın asıl amacı grup içinde kullanılması. Tıpkı büyük küçük herkesin katıldığı ve hep birlikte oynadığı oyunlar gibi. Tabii ilgili bir okur tek başına da çok şeyler çıkartabilir. Ama verimli bir sonuç alabilmek için kitabı çocukların yetişkinlerle birlikte okuyup tartışmaları daha güzel olacaktır.

Yayınevi olarak bu sefer Tudem Yayınları’nı, sadece çocuk ve ilkgençlik kitapları basan bir yayınevini tercih etmişsiniz. Bu tercihin özel bir sebebi var mı?

Kitabın baskısı ilk kez bu yayınevinde çok güzel oldu. Çocukların hoşuna gidecek albenisi olan bir kitap çıktı ortaya. Öte yandan Tudem okullarla çok güzel bir diyalog kurmayı başarmış, donanımlı bir yayınevi. Kitabın da okullara, özellikle de öğretmenlere ulaşması bence önemli. Yaratıcı bir öğretmen bu kitaptan çok yararlanacaktır, bundan eminim. Kitabın arkasında yaratıcı öğretimin temelleri de ana çizgileriyle açıklanıyor. Kitaptaki öykü ve çalışma örneklerini kullanarak öğrencileriyle çalışan bir öğretmen hem çocukların etkin katılımını öngören çok zevkli bir ders yapacak hem de kendi yaratıcılığını geliştirmek olanağını bulacaktır. Bu açıdan okullarda yardımcı ders kitabı olarak kullanılabilir.

Kitabın önsözünde, ülkemizde demokrasi kültürünün eksikliğinden, oturmamışlığından bahsediyor, kitabın temel olarak böyle bir eksikliği tamamlama çabasından doğduğunu belirtiyorsunuz? Peki demokrasi ya da ilintili kavramlar çocuklara böyle kitaplarla, uygulamalarla, durumlar üzerine sorular sorarak öğretilebilir mi?

Bence bu tür kavramlar ancak yaratıcı yöntemlerle öğretilebilir. Çünkü soyut, hazır bilgiler çocuğun bir kulağından girecek, diğerinden çıkacaktır. Bilgi yaşanmışlıkla harmanlandığı oranda kalıcı olabiliyor. Bu söylediğim sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de geçerli. Bazen bakıyorsunuz, çok bilgili gibi görünen biri demokrasi şudur, insan hakları budur diye atıp tutuyor. Ama söyledikleri sadece şuradan buradan alınmış soyut bilgi. Yaşama değmediği için özgün de değil. Böyle konuşanlar o kadar çok ki. Oysa özümsenmemiş soyut bilgi ölü bilgidir, hiç işe yaramaz. Batı toplumlarında da hep yaşayarak öğrenmeye ağırlık veriliyor.

Soyut bilgilerin aktarıldığı, öğretmen odaklı ezberci sistem aşılalı çok oldu. Çağdaş öğretim ve eğitim anlayışı çocuğun yaratıcılığını hedef alan çalışmalara öncelik tanıyor.

Öncelikli olarak hangi temalar yer buldu kendine kitapta, yer alma sebepleriyle birlikte biraz bahsedebilir misiniz?

Dinsel değer ve ölçütlerin giderek önem kazandığı bir dönemde yaşıyoruz. Öyle ki insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları giderek daha az önemseniyor, kimi kez hiçe sayılıyor.. Çevreye karşı duyarlığımız çok az, çevre bilincimiz hiç yok. Medya da bütün bu gelişmelerde çok olumsuz bir rol oynuyor. Demokrasiye gelince, demokrasi anlayışının sürekli olarak çiğnendiği bir toplumda yaşadığımız sanırım tartışma götürmez. Bütün bu gelişmelerin politik, sosyal, ekonomik çeşitli nedenleri var. Ama en temel nedeni eğitim sisteminizin iyi olmaması. Bu da sadece bugünkü yönetimle ilgili değil, öteden beri böyleydi. Eskiden milliyetçi ideolojiler ön plandaydı, bugün dinsel ideolojiler, bunlar çoğu kez birbirine karışıyor. Aslında çocuğun söz hakkı, kadın-erkek eşitliği, barış, demokrasi, medya, çevre sorunları yaşamımızı belirleyen temel kavramlar. Bunların çok küçük yaşta içselleştirilmesi gerekiyor ki daha çağdaş kuşaklar yetiştirebilsin. Ben bugün vardığımız noktada, eğitim yetersizliğinin, daha somut bir deyişle düşünme, sorgulama, eleştirme geleneğinin olmamasının belirleyici olduğunu düşünüyorum.

Kitabın içindeki iki çocuk karakterden biri kız, biri erkek; dolayısıyla karakterlerinizi oluştururken toplumsal cinsiyet rollerine dair bir farkındalık geliştirmeniz gerektiğini hissettiniz mi, böyle bir kaygınız oldu mu?

Kurmaca karakterlerin, yani Lale ile Murat’ın gerçekçi olması önemliydi. Sonuçta çocuklar sosyalleşme süreci içinde cinsiyet rollerini de benimsiyorlar. Ama bu kitapta önemli olan didaktik olmadan belli bir farkındalık yaratmaktı. Sözgelimi, çocuklar topladıkları malzemeyle okulda, “Yaşam Hakkı ya da Şiddetin Olmadığı Bir Dünya” adında bir sergi açıyorlar ve savaş oyuncaklarına hayır kampanyası başlatıyorlar. Ama kampanyaya özellikle kızlardan destek geliyor. Bu kampanya süresince diğer erkek çocuklar Murat’la “kız Murat” diye alay ediyorlar. Böylece kadınları aşağılayan yerleşik deyişler gündeme geliyor. Cinsiyetçi rollerin sorgulanmasına özellikle “Kadın-Erkek Eşitliği” bölümünde geniş çapta yer veriliyor.

Sizce iyi bir çocuk kitabı nasıl olmalı, hangi özellikleri taşımalı?

Bence çocuğun bakışını, konuşma, görme, düşünme biçimini yakalamalı, onun dünyasına girebilmeli. Bunu çok az kitap başarabiliyor. Çoğu çocuk kitabında yetişkinler ya nostaljik bir yaklaşımla kendi çocukluklarını anlatıyorlar, ya masal ve fantastik kitaplarla çocukları uyutuyorlar ya da onlara doğru bildikleri bir şeyleri öğretmeye çalışıyorlar, ama onlarla aynı düzlemde bir diyaloğa girmede hep zorlanıyorlar. Bu açıdan gerçekçiliğin çoğu kitapta eksik olduğunu düşünüyorum. Son kitabım Gençlerle Diyalog’da bu sorunlar üzerinde çeşitli örneklerle ayrıntılı olarak durduğum gibi, gençler ve yetişkinler arasında verimli bir  diyalog kurmanın yollarını arıyorum. Bu bence gündemimizden hiç çıkmaması gereken çok önemli bir konu.

Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim Zehra İpşiroğlu Tudem Yayınları, 232 sayfa
Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim Zehra İpşiroğlu Tudem Yayınları, 232 sayfa

 

 

Show More