İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bu kızların bir hikâyesi var…

Bu kızların bir hikâyesi var…

Betül DÜNDER

İtalyan yazar Masini’nin yedi kitaplık Güzel, Açıkgöz, Cesur Kızlar serisi çocuklarımız için bir kazanım. Sadece çocuklarımız için değil, bu dünyanın daha fazla cesur ve akıllı kız çocuğuna ihtiyacı olduğunun bilincinde olan herkes için…

Erkeklerin hâkim olduğu, feodal değerlerin sınırladığı topraklarda; ataerkilliğin kadını doğduğu andan itibaren kendi kurallarına göre biçimlediği bir dünyaya karşı itirazını yükselten; “gülmesini kalkmasını oturmasını ko- nuşmasını bilen, uslu, hanım hanımcık” tanımlamalarına karşı, “Ben yeryüzündeki insan denilen varlığının yarısını temsil ediyorum! Beni biçimlemek, kısıtlamak, şekillendirmek senin haddin değil!” diyebilen, itirazını yüksek sesle haykıranlarla o bildik hayatlar farklılaşmaya devam ediyor. Her neresi için, “Bu erkeğin alanı, size burada yer yok!” denildiyse, bazı kadınların çabaları o alanları bütün kadınlara açık hâle getiriyor. Tarihin kaydettiği ilk şair bir kadın değil miydi? Felsefe tarihinde filozof kadınların düşüncelerini, metinlerini dolaşımda göremesek de varlıklarını yok sayamıyor, bahsettiğimiz bu tek cinsin hükmettiği dünya. Sözlü edebiyatın en önemli anlatıcıları yine kadınlar değil mi? Hangimiz yüzyılların köprüsü olan masalları bir kadının dizinde dinlemedik ki?

Biz bu konuda gerçekten şanslıyız. Mezopotamya’nın, Anadolu’nun kültürel zenginliklerinin, dilin katmerli tadının en güzel örnekleriyle dolu zihnimiz, çocukluğumuz. Batı’nın çocukluğu daha gerçekçi anlatılarla sesleniyorken, biraz ötede biz Şehrazad’ın sesini daha önce duymanın rüyası içinde oynuyoruz çoğunluk. Okuduklarımıza, çocukluğumuzdan başlayarak bizi inşa eden o kitaplığın önemine dikkat çekmek biraz da gayem. Elimdeki seri bütün bu duyguları bana gani gani  yaşattı çünkü.

Bir kız çocuğu olarak büyümenin ne olduğundan tutun da, Batı-Doğu toplumları olarak o çocukluğun inşasındaki masalların, bugün şiirimizde bile izini sürebileceğimiz denli etkisi olduğunun farkına varalım istedim. Dünya büyük bir yer, ama artık hiçbir nokta ulaşılmaz değil. Kültürler, ülkeler ve insanlar birbirlerinden daha fazla haberdar. Biz de bu şansımızı kullanmış olduk, İtalyan yazar Beatrice Masini’nin özenle Türkçeleştirilmiş, “Güzel, Açıkgöz; Cesur Kızlar” üst başlığıyla yayımlanan yedi kitaplık serisini okurken.

AT CAMBAZI YA DA PASTACI

Masini’nin kurgusal çalışmasından ortaya harika kitaplar çıkmış. Serideki kitaplara dair tek tek diyeceğim şeyler var tabii, ama önce bütün kitapların ortak noktasını demeliyim. Buna bayıldım çünkü: Masini kitabın ana karakteri olan kızın künyesini girişte veriyor. Böylelikle, bu “güzel ve cesur” kızla (“açıkgöz” kelimesinin uyanık, kendini ezdiremeyen anlamında kullanıldığını bilsem de sözcük bende bir soğukluk hissi uyandırdı ne yalan diyeyim, keşke başka bir alternatifi bulunabilseydi) daha kitabın kapısında tanışmış oluyor okur. Masini tanıştırma işini ustalıkla yapıyor; baba ve anne adlarını verdikten sonra “alâmetifarikası”nı bile açık ediyor. En sonunda da hepsi birbirinden farklı öyküsü olan bu kızların “büyüyünce ne olacakları”na dair notu düşüyor.

Yalancı Aynalar’ın Agata’sı örneğin at cambazı ya da pasta ustası olacak. Ejder Çocuk’un Min’i doktor, Korkusuz İsabelita çizer, Bilmece Bilen Kız İlide anne olacak. Okur bu denklemin tesadüfi olduğunu düşünmesin. Zira yazarımız Masini, bütün kitapları ve onlardaki kurguyu, bir satrancın başındaymışçasına, öncelikle akıl ilkelerine uygun olarak kuruyor. Sanıyorum onu çağdaşlarından daha öne çıkaran özelliklerinden biri bu. Hiçbir şey sırıtmıyor, sarkmıyor öykünün dışına…

Masalsı öğelerle süslediği Ejder Çocuk’ta örneğin, Min adındaki kız, küstahlığı, kibri, karşısındakini incitmek maksadıyla kurduğu cümleleri, yani alâmetifarikası olan çatallı dili nedeniyle küçük bir ejderhaya dönüşüyor, sonra çiftçilerle birlikte emek harcıyor ve emeğin karşılığında bir şeyler kazanarak yaşanan bir dünyanın farkına varıyor. Masini bu sırada, hangi bedende olursak olalım “İyilik bir ruh meselesidir!” cümlesini de zihnimize kazıyor. (Bu kitabı okuduktan sonra bir de Ayı Kardeş animasyon filmini seyretmenizi öneririm. Beden-ruh ikiliğine dair müthiş bir animedir.)

GERÇEK HAZİNE NEREDE?

Masini’nin serisinde kahramanımızın künyesinin hemen yanı başında, kitabın ana karakterinin bir paragraflık seslenişi de bulunuyor. Masini, bunu bir yöntem olarak bütün eserlerinde kullanmakta. Bu aynı zamanda, bütün çocukların küçük birer insan olarak kendilerine dair özelliklerini kendi yaşıtlarına seslenir gibi söyledikleri bir sesleniş mektubu gibi de okunabilir. Bilmece Bilen Kız’ı okurken, insanın bildiklerini, yine insanların huzuru, barışı, birlikteliği ve refahı için kullanıyor olmasının haklı gururunu onunla birlikte yaşıyor okur. Yazarımız, bilmecelerle aynı zamanda analitik düşüncenin önemini vurgularken, kendine güvenmenin temel ilkesinin bilgi sahibi olmak ve onu diğerleriyle paylaşmak olduğuna dikkat çekiyor. Isabelita ile okur, gerçek hazinenin insanın kalbinde olduğunu, nesnelerin taşıdığı maddi değerin karşısında kalpten gelen bir cümleciğin altın değerinde olduğunu kavrıyor.

Masini’nin başından beri seriyi bir bütün olarak kurguladığını ve her kitabında bir yapbozu tamamladığını söylemek yanlış olmaz. Gizemli Miço’da, babasını aramaya çıkan bir denizci kız çocuğun yaşadıklarından yola çıkarak, bu çokça “erkek” alanda kız olduğunu saklamak zorunda kalışının öyküsünü okurken cinsiyetçilik üzerine bir kez daha düşünüyoruz. Masini’nin kitapları her ne kadar çok belirgin bir şekilde kız okura açık davetle yayımlanmış olsa da, her zaman savunduğum şeyi bir kez daha yinelemiş olacağım. Her ne kadar “çocuk edebiyatı” başlıklı bir kategori olsa da, ben dil hassasiyetini gözeterek, o kurgunun sadece ve salt çocuklara hitap etmediği düşüncesindeyim. O sebeple Masini’nin kitaplarını okurken anneli-kızlı oğlanlı-babalı fark etmeden, başka sanatsal disiplinlerle birleştirerek yapılacak okumaların gerçekten bir eğitim olacağını düşündüm.

Modern dünyanın bedenleri belirli formlar içerisinde tutarak birer tüketim nesnesine çevirdiği bir dönemde Kocaman Ayaklı Çocuk Menta’yı okumak adeta bir armağan elbette. Menta, vücuduna göre çok büyük olan ayakları yüzünden, o güne kadar yaptığı yolculuklarda biçimsiz gövdesinin utancını taşırken, gökyüzünde bir uçağın kuyruğunda yazan notu görmesiyle bu utancı bir işe yarama duygusuna dönüşüyor. Masini, bana kalırsa yine en güzel finallerden birini yazmış: “Her neredeysen sevilen Menta bize geri dön!” Buradaki “sevilen” sözü can alıcı olan. Ve elbette sevilen bir insan olabilmenin kılavuzu diye de okunabilir yazılan…

Kral Kızının Armağanı, ölümünün yakınlaştığını hisseden bir bilge kralın, altı erkek çocuğuna yola çıkmalarını, kendisine en güzel hediyeyi getirmelerini, aralarından birinin bu  sayede kral olacağını söylemesiyle başlar. Bu bildik kurgu, kraliçenin, kızının da buna hakkı olduğunu söyleyerek yola kızının da çıkmasını sağlamasıyla farklılaşır. Böylelikle ülkeyi yönetmek gibi tamamen erkek olmayı çağrıştıran denklemi Masini kadının lehine değiştirmeye çalışır. Kitap kralın, kızı Uma’nın getirdiği kolyeyi seçmesiyle sonlanır. Bu bitişe gelene kadar yaşananlar, bir kız çocuğunun olgun bir kadın olarak hayatı tasnif edişindeki pratikleri de göstermektedir aynı zamanda.

Masini çocuklarımız için bir kazanım. Sadece çocuklarımız için değil. Bu dünyanın daha fazla cesur ve akıllı kız çocuğuna ihtiyacı olduğunun bilincinde olan herkes için sevindirici onun Türkçede olması…

Güzel, Açıkgöz, Cesur Kızlar  Beatrice Masini • Resimleyen: Desideria Guicciardini  Çeviren: Nükhet Amanoel  • Can Çocuk Yayınları, 72 sayfa
Güzel, Açıkgöz, Cesur Kızlar
Beatrice Masini • Resimleyen: Desideria Guicciardini
Çeviren: Nükhet Amanoel
• Can Çocuk Yayınları, 72 sayfa

Show More