İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Hepimiz Gogol’ün burnundan çıktık!

Hepimiz Gogol’ün burnundan çıktık!

Kutlukhan KUTLU

Ait olduğu suratı terk edip özgürlüğünü ilan eden ve üniformalı hâlde St. Petersburg sokaklarında dolaşmaya başlayan “burun” üzerine bu klasik Gogol öyküsü, küçük okurların da ilgisini çekebilecek resimli bir baskıyla karşımızda…

“Hepimiz Gogol’ün paltosundan çıktık,” demiş Dostoyevski, kendi de dâhil döneminin Rus romancıları üzerinde Gogol’ün ünlü Palto öyküsünün nasıl bir etkiye sahip olduğunu dile getirmek için.

“Hepimiz Gogol’ün burnundan çıktık,” dese aynı derecede isabetli olmazdı elbette ama doğrusunu isterseniz tam da Gogol’ün Burun adlı muzip mi muzip öyküsünün ruhuna uygun düşerdi! Çünkü bu öykü sadece müthiş muzip değil, aynı zamanda gerçekle gerçeküstü arasında kural tanımazca gezinmesiyle nice “düşsel anlatı”nın önünü açmış, hatta epey erken bir dönemde (1830’larda) “büyülü gerçeklik”in ilk adımlarını da şapkasından çıkarmış.

Ters tarafından kalkmak nasıl bir şey, bilirsiniz. Uyanırsınız, “bir şeyler” eksiktir. Neşeniz yerinde yoktur, keskin zekânız yerinde yoktur, dengeniz zarafetiniz kaybolmuştur, saçınız bir türlü şekle girmez, önceki gece komodinin üstüne bıraktığınız cüzdanınız yerinde yoktur… Ama St. Petersburg’da yaşayan Binbaşı Kovalev öyle bir terslikle uyanıyor ki bu gayet olağan talihsizlikler solda sıfır kalıyor: Kalktığında Binbaşı Kovalev’in burnunun yerinde yeller esiyor! Hem de trajik bir kaza, feci bir hastalık ya da vahşi bir saldırının sonucunda değil, tamamen söz konusu organın kendi iradesinin sonucunda: Burun, arkasında “yeni pişmiş bir gözleme gibi dümdüz” bir boşluk bırakarak, şehrin sokaklarında soluğu alıyor ve kendi hayatını yaşamaya başlıyor!

Dahası, makama ve toplumda nasıl algılandığına pek düşkün Binbaşı’ya çektirdiği bu cefaya yeni bir cefa ekleyerek, dönemin imparatorluğunun başkenti olan St. Petersburg’da ondan daha saygın bir konum ediniyor. Evet, talihsiz mi talihsiz, kibirli mi kibirli beşinci derece memurumuzun burnu, üzerinde cakalı üniforması ve belinde kılıcıyla, en az üçüncü derece bir memur oluvermiş besbelli! Bunun üzerine Binbaşı Kovalev, konumunun gerektirdiği “normal” görünümüne dönebilmek için burnuyla konuşup onu ikna etmeye çalışmaktan kayıp ilânı vermeye kadar çeşitli yöntemlere başvuruyor…

KOLAY OKUNUR BİR ÇEVİRİ Nikolay Gogol’ün bu öyküsünün eşine ender rastlanır gariplikte olduğu kesin. Hem insanın merakını celbeden ve hayretler içinde bir solukta okunan hem de okurken bol bol güldüren bir öykü bu. Peki ama, üzerinde üniformasıyla insan gibi dolaşan ve besbelli toplumda kabul de gören bir burnun ve ondan mahrum kalır kalmaz kendini “işlevsiz” görmeye başlayan beşinci derece memurun hikâyesiyle özel bir şey mi söylemeye çalışıyor Gogol? İşin o kısmına karar vermek kolay değil işte. İsterseniz buna toplum içindeki konumuna ve nasıl algılandığına fazlaca önem veren, tam anlamıyla “büyük burunlu” bir adama musallat olmuş bir kâbus olarak bakabilirsiniz; en azından, kendi adıma ben öyle bakmaya meyilliyim. Ancak Gogol’ün bu klasik hikâyesinin böylesi anlamlara ille de ihtiyacı yok, çünkü keskinliği biraz da açıklanmaya direnişinden geliyor.

Peki, hem tuhaf hem eğlenceli bu öykünün elimizdeki baskısı için ne denebilir? Aylak Adam᾿ın resimli bu baskısında, Gogol’ün öyküsünün “kolay okunurluğu” hedefleyen bir çevirisi resimlerle destekliyor. Üstelik ikisi, yani çeviri ve resimler aynı kişinin, Emek Kızıltaş’ın elinden çıkmış. Söz konusu resimler birkaç sayfada bir karşımıza çıkıyor ve bize sadece öykünün iki kahramanının –yani Kovalev ve burnunun– resimlerini sunmakla kalmıyor, öykünün etrafında bir dönem atmosferi de kuruyor.

Gogol’ün Burun’u içerdiği toplumsal hiciv tınıları bir yana, muzipliği ve tamamen çılgın çıkış noktasıyla öteden beri çocuklarla da kolayca buluşabilecek bir öykü zaten. Resimlerle ve akıcı bir çeviriyle desteklenmiş Aylak Adam baskısı ise bu buluşmayı daha da kolaylaştırıyor.

Burun  Nikolay Gogol Resimleyen ve Çeviren: Emek Kızıltaş  Aylak Adam Yayınları, 72 sayfa
Burun
Nikolay Gogol Resimleyen ve Çeviren: Emek Kızıltaş
Aylak Adam Yayınları, 72 sayfa
Show More