İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Yine güzel, yine de güzel…

Suzan Geridönmez

Bebek Annem’de örgü örerek sosyalleşen insanlar, birbirini merak eden çocuklar, bakıma muhtaç ebeveynler, mim sanatçısı gezginler, tiyatroya sevdalı öğretmenler toplumsal dayanışmanın gücüyle bir araya geliyor.

Birçok sanat dalında ürün veren Behiç Ak, Türkiye çocuk ve gençlik edebiyatının verimli kalemlerinden biri. Hem yazıp hem çizdiği kitapların baskı üstüne baskı yapması çok sevildiğinin göstergesi. Her yeni eseri coşkuyla karşılanan, çocuklara gözü kapalı önerilen Ak’ın, çocuk edebiyatında bir markaya dönüştüğünü söylemek abartı olmaz.

Oysa kitaplarında sıkça tüketim kültürünü eleştiren bir sanatçıyı “marka” olarak anmak içimizi cız eden bir çelişki. Hele de “markalaşmak” için yazarın özel bir çabası yoksa ve bu sonuç, çocuk edebiyatı alanındaki göz dolduran verimini bütünsel olarak değerlendiren, farklı açılardan tahlil eden, kısacası onun hakkını veren çalışmaların eksikliğinden ve eleştiri kültürünün zayıflığından kaynaklanıyorsa…

Bu yazının kapsamı içinde, sadece son çocuk kitabı Bebek Annem’e eğileceğimizden, sözünü ettiğimiz eksikliği giderme olanağımız yok. Çabamız bu esere çeşitli açılardan ışık tutmakla, güçlü ve zayıf yanlarını aydınlatmakla sınırlı kalacak.

KONUYU ÖZETLEMEKLE BAŞLAYALIM

Ziya, sık sık taşınan ailesi yüzünden “arkasında özlediği insanlar bırakarak” yaşayan bir çocuk. Yeni okulunda, resimden müziğe olağanüstü başarılı bir performans sergileyen, buna rağmen alçak gönüllülükten şaşmayan ufaklık, arkadaşları için ilgi konusudur. Sürekli şemsiyeyle dolaşmak gibi tuhaf davranışlarından dolayı babasının ajan olabileceğine dair söylentiler bile vardır.

Sınıf Ziya’yı, Ziya ise okula gelmeyen sıra arkadaşı Şule’yi merak etmektedir. Kime sorsa kızı farklı anlatır. Sonunda Ziya, Şule’ye hayali kişilik gözüyle bakan babasına hak verme noktasına gelir. Ta ki düzenlediği davette, Şule beklenmedik şekilde ortaya çıkıncaya dek. Meğer sürekli tip değiştirmesinin arkasında hüzünlü bir sır saklıdır. Şule, bebek gibi davranan annesiyle sadece çeşitli rollere büründüğünde, oyunlar aracılığıyla iletişim kurabilmektedir. Ziya’ya içini açan kız, ondan bu uğurda destek ister. İki çocuk güç birliği yapar.

Sınıf öğretmeni Saniye Hanım ise taşınıp Ziyalara komşu gelmiştir. Ne var ki o ve kocası, açık hava hapishanesine benzettikleri sitede aradıklarını bulamaz. Sıkılan çift, sosyalleşmek amacıyla Ziya’nın annesinin düzenlediği örgü kursuna katılır. Eski yünlerden yeni eşya üretme mantığına dayanan örgü kursu, sitedeki insanları kaynaştırmakla kalmaz, Şule’nin “bebek annesi”nin iyiye gitmesinde de kilit rol üstlenir.

KAHRAMANLARA GÖZ ATALIM

Saniye Hanım ve eşi Abidin Bey gibi yetişkin figürler üzerinden, tüketim kültürünün şekillendirdiği modern insanın yalnızlığına eğilen kitap; Ziya ve Şule gibi çocuk kahramanlar üzerinden hesapsız güvenin, dayanışmanın ve sevginin gücüne işaret etmektedir.

Bebek Annem’deki kahramanlar, Behiç Ak’ın çoğu çocuk kitabı figürleri gibi absürt ve abartılı özelliklere sahip. Romanın mizahi boyutunu besledikleri, kurgudaki rollerini hakkıyla oynadıkları ve okurun kalbini kazanmayı başardıkları sürece, böylesi renkli ve ilginç karakterlerde eleştirilecek bir yan yok. Aksine, Ak, çocuk ve gençlik edebiyatındaki özel yerini biraz da bu alandaki başarısına, yani karikatürden hem illüstrasyonda hem yazında sonuna kadar faydalanmasına borçlu.

Buna rağmen Ziya’nın unutulmaz bir karakter olduğunu söylemek güç. Birçok farklı özelliği barındırmasına rağmen yüzeysel bir figürden öteye geçemiyor. Hiçbir yere kök salamamanın iç dünyasına nasıl yansıdığı, sıkıntılarını nasıl aştığına dair pek az şey yansıyor onun üzerinden okura. Bunu Şule için de ileri sürmek mümkün. Yaşından büyük sorumluluklar üstlenen kızın, hasta annesiyle iletişim kurmak için verdiği büyük mücadeleyi okura yaşatan, Şule’nin ruhsal çalkantılarını ucundan da olsa hissettiren sahneler yok. Her şey anlatılarak, çoğunlukla da doğrudan diyaloglarla ifade ediliyor.

Örneğin Şule’yi ve tiyatro merakını Ziya’ya aktaran, sınıf öğretmeni Saniye Hanım oluyor. Kadın ara vermeden 4 sayfa boyunca (bkz. s.75-84) konuşmakla kalmıyor, başka bir yetişkinin (tiyatro öğretmeni Songül’ün) sözlerine de yer veriyor: “Karakter sadece surat değildir. Onun iç dünyası vardır. O dünya özlem, korku, umut, umutsuzluk, çekingenlik, atılganlık ve endişelerle doludur. Henüz kimseyle paylaşılmamış düşünceleri barındırır. İnsanın kendine bile söylemeye çekindiği niyetleri içerir. Oyunculuk, bu dünyayı canlandırabilme becerisidir. Taklitçiler canlandırdıkları insanın iç dünyasına önem vermez. Suratlarını eğip bükerek, aşırı mimik yaparak o kişiyi taklit etmeye çalışırlar (…)”

Ancak aktarılan onca değerli bilgi, bu ham haliyle bir çocuk kitabında epey didaktik kaçıyor. Kitabın buna rağmen okuru sık sık gülümsetebilmesi, çocuk saflığının kendini yetişkin figürlerde de üretebilmesine dayanıyor. Yazarın toplumsal kabulleri tartışan tavrıysa Bebek Annem’de örgüyü hobi olarak keşfeden Abidin Bey üzerinden ifade buluyor.

PEKİ YA KURGU?

Hiçbir yere kök salamayan bir oğlan; annesine annelik yapmak zorunda kalan bir kız; mantı açmak ve örgü örmek gibi geleneksel uğraşları yeniden yorumlayarak modern hayatın sorunlarına çözüm sunan bir kadın… Her biri başlı başına kitap konusu olabilecek bu olguları tek öyküde harmanlamak, yanı sıra gezginlik, tiyatro gibi konularda düşündürtmek derinleşememeyi de beraberinde getiriyor. Olaylar hep çocuk kahraman Ziya’nın gözünden okura yansımak yerine, yer yer Saniye öğretmen ve kocasının gözlemlerinin ön plana geçmesi de kurguyu takip etmeyi zorlaştırıyor.

Oysa Kedilerin Kaybolma Mevsimi ya da Güneşi Bile Tamir Eden Adam gibi unutulmaz Behiç Ak kitaplarının başardığı tam da buydu: Özgün bir fikre dayanan çarpıcı bir öyküyü sade bir kurgu ve mizahi bir dille okura tek solukta okutmak!

 

 

 

Bebek Annem Yazan ve Resimleyen: Behiç Ak Günışığı Kitaplığı, 164 sayfa
Bebek Annem
Yazan ve Resimleyen: Behiç Ak
Günışığı Kitaplığı, 164 sayfa
Show More