İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Büyük fikirleri kolayca anlamak için

Edebiyat Kitabı’nı baştan sona okumak bir seçenek elbette ama elinizin hemen altında tutup zaman zaman başvuracağınız bir kaynak aslında. Üstelik türünün tek örneği de değil. “Büyük Fikirleri Kolayca Anlayın” sloganıyla yayımlanan bir dizi kitaptan biri.

Yazan: Ceyhan Usanmaz

Yakın bir zaman önce, Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz? isimli, “tuhaf” olarak nitelendirebileceğimiz bir kitap yayımlandı Türkçede. “Tuhaf” çünkü ilk başta daha ismiyle bile, kitap okumayı önermek yerine, okumadığımız kitaplar hakkında nasıl konuşacağımıza dair “numaralar” öğreten bir kitap izlenimi veriyor. Böylesi “numaralar”dan bahsediyor gerçekten de. Hatta daha da tuhafı, aynı zamanda bir edebiyat profesörü olan yazarının, “Bir kitaptan doğru olarak bahsedebilmek için bazen o kitabın tamamını okumamış olmak, hatta kitabın kapağını bile açmamak daha iyidir,” şeklinde bir iddiası da var! Üstelik gayet de inandırıcı örneklerle açıklıyor bütün bunları Profesör Pierre Bayard. Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz? kitabının bu yönü, bu anlamda biraz kafa karıştırıcı olabilir ama başka bir konuda yaşadığımız kafa karışıklığını aydınlatması açısından da mükemmel bir kitap olduğunu söylemeliyiz.

Aslında çok basittir; bir kitabı ya okumuşsunuzdur ya da okumamışsınızdır. Ama zaman zaman, bir kitabı okuyup okumadığım sorulduğunda bu kadar kolaylıkla cevap veremeyebiliyorum. Eminim birçok kişinin başına geliyordur; özellikle de kitaplarla “normalden” biraz daha fazla içli dışlı biriyseniz. Çünkü eğer kitaplarla “normalden” biraz daha fazla içli dışlı biriyseniz, aynı zamanda iyi bir dergi okurusunuzdur demektir (yeni çıkan kitaplar hakkında yapılan tanıtımları/incelemeleri yakından takip ediyorsunuzdur), gösterime giren uyarlama filmleri artık daha farklı bir gözle izliyorsunuzdur, kitapçılarda yeni çıkan kitapları karıştırmak için daha çok vakit harcıyorsunuzdur… Dolayısıyla, “okudum” ile “okumadım” arasındaki sınır giderek inceliyor ve hatta bir süre sonra hiçbir sınır kalmıyor. Gönül rahatlığıyla “okudum” diyemeyeceğiniz bir kitap hakkında, aynı rahatlıkla “okumadım” da diyemezsiniz (hakkında yazılan bir inceleme yazısı okumuş olabilirsiniz, ondan uyarlanan filmini izlemişsinizdir, göz gezdirmişsinizdir, yazarın diğer kitaplarını biliyorsunuzdur vb). Ya da “okumadım” demeyi pek tercih etmezsiniz zaten.

Profesör Bayard’ın kitabı, işte bu noktada yol gösterici olabilir. Çünkü Bayard, kitapları yalnızca okuduğumuz ya da okumadığımız kitaplar olarak ikiye ayırmıyor; her iki anlama da gelebilecek ara tonlar da ekliyor: “Bilmediğimiz kitaplar”, “göz atıp karıştırdığımız kitaplar”, “hakkında konuşulduğunu duyduğumuz kitaplar”, “okuduğumuz ama unuttuğumuz kitaplar” gibi… Gerçekten de şöyle bir durup baktığımda, “göz atıp karıştırdığım kitaplar”ın sayısının diğerlerine göre bir hayli fazla olduğunu görüyorum. Ama bunun bir sebebi de bazı kitapların zaten ancak göz atıp karıştırılacak ya da zamanı geldiğinde bakılmak üzere bir kenara ayrılacak kitaplar olması. İşte bu kitaplara geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklendi: Edebiyat Kitabı.

Türkçede Alfa Yayınları tarafından yayımlanan bu çalışma, “büyük eserler” olarak tanımlanan kitaplardan yararlanarak edebiyatta kronolojik bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Milattan önce 3000’den, yani kahramanlar ve efsaneler döneminden başlayarak rönesans ve aydınlanma dönemindeki eserlere, romantizme, savaş sonrası edebiyatına da uğrayarak günümüze dek geliyoruz. Bu anlamda Edebiyat Kitabı’nın güncel bir kitap olduğunu da belirtelim; edebiyatın izi 2013 yılına kadar takip edilmiş. Yüzü aşkın “büyük eser” tanıtılıyor Edebiyat Kitabı’nda ve bu eserler seçilirken, belli bir yazma tarzı ya da o tarihte başka çağdaş yazarlar tarafından benimsenen veya daha sonraki kuşaklar tarafından genişletilen yeni bir yönelimi temsil eden eserler olmalarına dikkat edilmiş. Mesela İlyada Destanı gibi ya da Don Quijote, Robinson Crusoe, Frankenstein, Alice Harikalar Diyarında, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Küçük Prens gibi yüzü aşkın “büyük eser”den bahsediliyor; üstelik söz konusu kitapları etkileyen ya da ondan etkilenen eserlere dair ek okuma listeleriyle birlikte bu sayı iki yüzü aşıyor. (Örneğin Robinson Crusoe romanının ele alındığı sayfalarda, ayrıca, Gulliver’in Gezileri, David Copperfield, Çavdar Tarlasında Çocuklar kitaplarına da göz atmamız gerektiği yazıyor. Hatta birer seyahat öyküsü olmaları bakımından benzeşen Robinson Crusoe ile Gulliver’in Gezileri romanları, karşılaştırmalı olarak ele alınmış.)

İçeriğinin yanı sıra, fiziksel özellikleriyle de dikkat çeken bir çalışma olmuş Edebiyat Kitabı. Büyük boy ve ciltli olarak hazırlanan kitapta, çok sayıda renkli illüstrasyona, açıklayıcı infografiğe ve fotoğrafa da yer verilmiş. Dinamik bir sayfa yapısıyla konuyu birçok yönden ele alan bir tasarıma sahip olduğunu da ekleyelim.

Okuyup okumama meselesine dönersek; Edebiyat Kitabı’nı baştan sona okumak da bir seçenek elbette ama elinizin hemen altında tutup zaman zaman başvuracağınız bir kaynak aslında. Üstelik türünün tek örneği de değil. “Büyük Fikirleri Kolayca Anlayın” sloganıyla yayımlanan bir dizi kitaptan biri. Diğer kitaplar da felsefe, psikoloji, siyaset, bilim, ekonomi, sosyoloji gibi konularda odaklanmış. Benzer tarzda bir içeriğe sahip bu diğer konulardaki kitaplara da, en azından bir göz atmak faydalı olacaktır diye düşünüyorum.  İster alıp hemen bir karıştırın, ister gerekli olduğunda okumak üzere bir kenara ayırın, ister baştan sona okuyun ama elimizin altında böylesi başvuru kaynakları bulunmalı mutlaka; internet her zaman için tek seçenek değil ne de olsa!

Edebiyat Kitabı Kolektif Türkçeleştiren: Tufan Göbekçin Alfa Yayınları, 355 sayfa
Edebiyat Kitabı
Kolektif
Türkçeleştiren: Tufan Göbekçin
Alfa Yayınları, 355 sayfa

 

Show More