İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Okuyarak gezmek

Nesibe Çakır’ın bu iki kitabını karşılaştırdığımızda Elayussa’dan Kaçış’ın bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Hem hikâyenin temposu ve heyecanı daha yüksek hem de anlatılan döneme ve oradaki yaşayışa, coğrafyaya dair bilgiler daha ayrıntılı.

Yazan: Ceyhan Usanmaz

Çok gezenin mi yoksa çok okuyanın mı daha bilgili olduğunu hâlâ tartışanlar varsa, boşu boşuna tartışmaya devam edebilirler! Ne o ne de bu; hem çok okuyan hem de çok gezenle, yani her ikisini de yapanla bilgi anlamında kimsenin yarışamayacağını biliyoruz çünkü. Üstelik özellikle yaz tatillerinde, her ikisini de aynı anda gerçekleştirebiliyoruz ve sanırım en eğlencelisi de bu.
Eskiden ticaret genel olarak deniz yoluyla yapıldığı için çoğunlukla Ege ve Akdeniz bölgesinde kurulmuş olan antik kentlerin bazılarına yolunuz düşmüştür eminim. Ya da açık hava tiyatrolarının merdivenlerinde dolaşmışsınızdır mutlaka. Beni en çok İzmir’deki Efes, Çanakkale’deki Assos ve Muğla’daki Knidos antik kentleriyle Antalya’daki Aspendos Antik Tiyatrosu etkilemişti. Bunun nedenini ise sonradan anlayabildim: Elimde bir rehber kitapla ya da oralara ait hikâyeleri daha önceden okuyarak gezdiğim Efes’i ve Knidos’u, haklarında çok da bilgi sahibi olmadan gezdiğim diğer antik yerlere göre daha çok sevmiştim. Zamanında, insanların o bölgelerde nasıl yaşadığına ilişkin bilgiler ya da hayal gücümüzü besleyen hikâyeler, hiç kuşkusuz, etrafımıza daha farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor. O yüzden şimdi eminim ki Konya’daki neolitik kent Çatalhöyük’ü de görüp gezdiğim zaman daha çok etkileneceğim; ne de olsa Bilgin Adalı’nın “Çatalhöyük Öyküleri” aklıma gelecek. Dünyamızın İlk Şafağı’nda, Ateşin Çocukları’nda, Bolluk ve Savaş’ta Ningur ve Ninlil kardeşlerin yaşadıklarını unutmak mümkün mü zaten!
Hazır Çatalhöyük’e gitmişken, oradan biraz daha güneye inip Doğu Akdeniz kıyısındaki Kilikya bölgesine de uğrarım sanırım. Alanya’dan başlayıp, doğuda Kinet Höyük’te son bulan, kuzeyden de Toros dağlarıyla çevrili alanı kapsayan bu antik bölge için de Nesibe Çakır’ın iki kitabı eşlik edecektir bana: Arkeoloji ve Sanat Yayınlarından çıkan Kilikya’nın Son Korsanları ve Can Çocuk Yayınları tarafından yayımlanan Elayussa’dan Kaçış.
Kilikya’nın Son Korsanları, aslında ilk olarak 2013 yılında yayımlanmıştı. Ama yakın bir zaman önce, gözden geçirilmiş ikinci baskısı yapıldı. Tam da Nesibe Çakır’ın Elayussa’dan Kaçış isimli yeni kitabının çıktığı zamanlarda. Dolayısıyla eğer daha önce gözden kaçtıysa, aynı antik bölgede geçen bu iki macerayı arka arkaya okumak mümkün artık.
Kilikya’nın Son Korsanları’nın hikâyesi, MÖ 67 yılının yazında, korsanların yaşadığı Dağlık Kilikya’da (bugün Erdemli ile Gazipaşa/Alanya arası) geçiyordu. Bir korsan köyünde, annesi ve kuzenleriyle birlikte büyükbabasının evinde yaşayan Doto’yla tanışmıştık. Romalılara teslim olmak istemeyen Kilikyalı korsanların mücadelesinde, Doto ve arkadaşlarının (“efsanevi” bir yardımcıyla birlikte) nasıl bir rol oynadıklarını anlatıyordu. Yeni yayımlanan Elayussa’dan Kaçış’ta da yine Dağlık Kilikya bölgesindeyiz. Bu sefer de MÖ 1. yüzyılın sonlarına, bugün Mersin sınırları içerisinde yer alan antik kent Elaiussa Sebaste’de geçen bir maceraya davet ediyor Nesibe Çakır bizi. Kapadokya’dan liman kenti Elayussa’ya atanan Kral Archelaos’a karşı düzenlenecek bir komplonun haberini alan Zenas ve en iyi arkadaşı Leia’nın yaptıklarını okuyoruz. Üstelik hikâyede, Zenas’ın yıllardır bakıp beslediği bir kaplan ve bir fili kurtarmak üzere yapılan heyecanlı bir operasyon da var. Diğer bir deyişle, Zenas ve en iyi arkadaşı Leia’nın önünde, çözülmesi gereken iki büyük mesele var…
Nesibe Çakır’ın bu iki kitabını karşılaştırdığımızda ise Elayussa’dan Kaçış’ın bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Hem hikâyenin temposu ve heyecanı daha yüksek hem de anlatılan döneme ve oradaki yaşayışa, coğrafyaya dair bilgiler daha ayrıntılı. Bölgenin tipik, sarımsı kalker taşından yapılmış evlere sahip olduğu, amforalarda neler taşındığı, açık hava tiyatrolarında nasıl gösterilerin düzenlendiğine dair ayrıntılar hayal gücümüzü besleyecek cinsten. Örneğin şu cümleler olası bir Kilikya ziyaretimizde bize çok güzel rehberlik edecektir: “Dağlık Kilikya’nın doğu kıyı hattı boyunca, batıya doğru günübirlik mesafede, sırasıyla Elayussa, Korykos, Koraison ve Seleukeia limanları yer alırdı. Akdeniz’in yer yer kayalık, küçük koyları arasında kurulmuşlardı. İçinden Kalykadnos Nehri geçen Seleukeia ise, ilk yükseltiler başlamadan önceki son duraktı. Kıyıdan seyreden gemiler için de bu güzergâh uygun koşullar sağlardı. Tarım ve başka ticaret ürünleri kent limanlarına iç kısımlardaki çiftliklerden veya rahip krallık Olba’ya ait arazilerden getirilip pazarlarda satılır veya ihraç edilirdi. Leia’nın doğduğu kent Korykos da, komşusu Elayussa gibi işlek bir limana sahipti.” Ayrıca kitabın son sayfalarına eklenmiş tarihi notlar ve hikâyede adı geçen kentlerle ilgili bilgiler de o dönemin ve coğrafyanın atmosferini anlamamızda oldukça yardımcılar. Ancak bu sefer de Elayussa’dan Kaçış’ta hiç çizime rastlayamıyoruz… Kilikya’nın Son Korsanları’nı, Selin Kahraman’ın çizimleri eşliğinde okumuştuk.

Kilikya’nın Son Korsanları Nesibe Çakır Resimleyen: Selin Kahraman Arkeoloji ve Sanat Yayınları 105 sayfa Elayussa’dan Kaçış Nesibe Çakır Resimleyen: Gözde Bitir Can Çocuk Yayınları 160 sayfa
Kilikya’nın Son Korsanları
Nesibe Çakır
Resimleyen: Selin Kahraman
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 105 sayfa
Elayussa’dan Kaçış
Nesibe Çakır
Resimleyen: Gözde Bitir
Can Çocuk Yayınları
160 sayfa

 

 

Show More