İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Yusuf Atılgan’ın SIRA DIŞI masalları

Ekmek Elden Süt Memeden, yazarının hayatı boyunca mücadele ettiği değerler ile insanın kudreti ve aczine dair iki özel hikâye sunuyor okura. Yazarın zorlu hayatı bütün kitaplarına olduğu gibi bu masallara da sinmiş.

Yazan: Karin Karakaşlı

Edebiyat dünyasında konuları ve üslupları ile çok özel bir yer edinen yazarlar vardır. Onların farkını ortaya koyarken, zamanın geçerlilik sınavına bakarız. Öyle ki bu yazarları ve eserlerini anmadan edebiyat tarihini anlatmak mümkün olmaz, bir şeyler hep eksik kalır. Çağdaş Türkiye edebiyatının en önemli isimlerinden Yusuf Atılgan da böyle bir yazar. Başta kült romanları Aylak Adam ve Anayurt Oteli olmak üzere, farklı kuşaklara ulaşmaya devam eden Atılgan’ın Bütün Öyküleri ve Canistan ile birlikte bütün külliyatı, yeni baskılarla Can Yayınlarından okurla buluştu. Bu vesileyle Yusuf Atılgan’ın tek çocuk kitabı olan Ekmek Elden Süt Memeden de Can Çocuk’tan çıktı.
Yusuf Atılgan 1981 tarihli bu kitabı için şunları söylemiş: “1970 yılı güzünde ardarda yazılmış iki masal bunlar, iki arkadaş çocuğuna adandı. Çocukları olduğu kadar, büyükleri de ilgilendirir sanırım. İkisinde de ninemin anlattığı masal öğelerinden yararlandım. Özellikle “Korkut’a Masal”da köyde tanıdığım gerçek kişilerden söz ettim. Böylece masal ve gerçekçi öykü öğeleri içiçe verildi.” Mustafa Delioğlu’nun resimlediği, “Korkut’a Masal” ve “Ceren’e Masal” başlıklı iki bölümden oluşan kitabın, gerek bahsi geçen gerçeküstü öğeleri gerekse simgeleriyle yetişkinlere çocuklara olduğundan çok değişik anlam katmanları aralayacağı aşikâr. Ne de olsa bunlar yabancılaşma, iletişimsizlik, hayatın anlamsızlığı ve yalnızlık gibi zor konuların ustası Yusuf Atılgan’ın masalları.

Köpeklerin dünyasından öğrenilen ders
“Korkut’a Masal”, başkahramanı Korkut adında küçük bir çocuğun hikâyesi. Oğuz ve Filiz diyerek adlarıyla hitap ettiği anne babasıyla birlikte gittikleri sıkıcı bir ev ziyaretinden usulca kaçan Korkut, kendisiyle konuşan ve ona kırları göstermeyi teklif eden Sarıbaş adlı yaşlı bir çoban köpeğinin üstüne biner. Hayatın bütün iniş çıkışlarını görmüş Sarıbaş’ın Korkut’a anlatacağı çok şey vardır. Kimi kısımlarında öyküye dönüşen bu masalda hepsi birbirinden ilginç lakaplarla anılan köy ahalisiyle de tanışırız. Bir yanıyla çocukları cezbedecek bir macera sürükleyiciliğinde akan masal, Sarıbaş’ın dünyası aracılığıyla da yazarın insana değin vurgulamak istediği özellikleri yansıtır. Sarıbaş bir boz köpekle kavga etme gerekçesini şöyle anlatır: “Ağasınınmış buralar, geçemezmişiz. Belki duymuşsundur, köpeklerin insanlara yakın olduğu söylenir. Yabancı düşmanıyız biz…” Güçlünün zayıfı ezdiği, iktidar için kanlı kavgaların edildiği bu güvensiz ortamda sevgi hâlen en masum, en kıymetli duygudur.

Beyne sürülen biber
“Ceren’e Masal”da ise Yusuf Abi’nin Ceren adındaki küçük kıza anlattığı baştan aşağı gerçeküstü bir masalla karşılaşırız. Bu seferki kahraman kendi doğumu için gökyüzünden ebesini çağırmaya giden, düğümler attığı sicimle onu yeryüzüne indirip annesinden kendini doğurtan biridir. Doğmak için ne denli çaba harcamışsa, büyümek için o derece ağırdan hareket edecek, kırk yaşında hâlâ çocuk olacaktır. Yusuf Atılgan bu koca çocuğun okul günlerini, bireyselliğe kasteden, tek tip insan yetiştirmeye odaklı düzenin eleştirisini yaparak anlatır: “Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım. Yukarıya bildirildi; başöğretmen beni getirtip ağzıma acı biber sürdü. ‘Böyle gidersen beynine de biber sürülür’ dedi.”
Bir ara avcılığa merak saran masal kahramanı bir “Alaca ceren”e vurulur. Cerenin ona dediği de Atılgan’ın temel meselelerinden birini, insanın güvenilmezliğini vurgular: “Yola düştüm; gündüzleri yürüdüm, geceleri yattım. İki günün sonunda bir orman kıyısında gördüm; beş on karacalık bir sürekten ayrılıp koştu Alaca ceren, uzakta durdu, baktı… ‘Bir kötülük edemem sana, yakınıma gel’ dedim. ‘İnsan oğlusun, güvenemem’ dedi.”

Çağdaş masalların evrensel hikâyesi
Ekmek Elden Süt Memeden, yazarının hayatı boyunca mücadele ettiği değerler ile insanın kudreti ve aczine dair iki özel hikâye sunuyor okura. Yazarın zorlu hayatı bütün kitaplarına olduğu gibi bu masallara da sinmiş. Bir dönem edebiyat öğretmenliği de yapan Yusuf Atılgan, Türkiye Komünist Partisi’nde faaliyette bulunduğu iddiasıyla sıkıyönetim mahkemesince tutuklanarak hapse mahkûm edilmişti. Altı ay Sanasaryan Han’da, dört ay da Tophane Cezaevi’nde olmak üzere on ay hapis yatan Atılgan’ın çok sevdiği öğretmenlik mesleği elinden alındı. Çocukluğunun mekânı Hacırahmanlı Köyü’ne yerleşerek çiftçilik yapan, 1976’da döndüğü İstanbul’da danışman, çevirmen ve redaktör olarak çalışan Yusuf Atılgan, düzene cevabını ödüllü eserleriyle verdi. Anayurt Oteli, Ömer Kavur tarafından aynı adla sinemaya aktarılırken Türk sinemasında özel bir yer edindi, uluslararası ödüllere layık görüldü.
Böylesi mahir ellerden çıkan bu sıra dışı masallar, tekrar tekrar okumalık. Beklenmedik sonları, kimi yerde hayli ürpertici sinematografik sahneleriyle dikkat çeken masallar yalnızca çocuklukta değil büyüdükten sonra da içimizde yankılanmaya aday. İhtimal ki her seferinde ihtiyacımız ve önceliğimize göre bize bambaşka şeyler ifade edecekler. Çocukların nelere takılacağıysa onların kişiliklerine ve gelişimine dair çok şey söyleyecek. Düşündüğünü ifade etmenin bu denli zor ve bedelli olduğu bir zamanda Yusuf Atılgan’ın anlattıkları bambaşka bir anlam taşıyor. Kendini hatırlamak ve dünyayı farklı bir gözle görmek isteyenler masalın tülleri arasında aradıkları hakikati de bulacak.

 

 

 

Ekmek Elden Süt Memeden
Yusuf Atılgan
Resimleyen: Mustafa Delioğlu
Can Çocuk Yayınları, 64 sayfa
Show More