İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bana en pahalısından bulunmaz bir Hint kumaşı!

“İnsanın nereden geldiğinin ve niye burada olduğunun önemi yok. Önemli olan, insanın halinden memnun olması!”

Yazan: Olcay Mağden Ünal

Hâlinizden memnun musunuz? 60 ay vadeli konut kredilerinizden, renk renk arabalarınızdan? Güneşi sevdiğinizin omzunda, hafif hafif sahili yalayan denize karşı değil de metrobüste hiç tanımadığınız birinin koltukaltının izin verdiği bir gıdım oksijene, bunu da bulamayanlar var, diye şükrederken karşılamaktan memnun musunuz? Altınızdaki araç bilmem kaç beygir gücüyle homurdanırken saat başı üç gram yol almaktan; o sırada berbat radyo programlarından birine gayriihtiyari gülerken çocuğunuzun sizi kaç akşamdır görmeden uyuyakaldığını fark ettiğiniz o kısacık, saliselik andan? Hakikaten afiyette misiniz, keyfiniz ne âlemde? Daha çok, daha da çok kazansanız, daha büyük evlerde otursanız, oğlunuz kızınız daha pahalı okullara gitse, daha doğmamış çocuğunuzu evrenin en harika(!) okulunun sırasına soksanız, hâlinizden daha da memnun olur musunuz? Peki, niye buradasınız? Gerçekten bu dünyaya, mümkün olsa aldığınız her nefesin resmini, tanımadığınız insanlarla paylaşmak için geldiğinizi mi düşünüyorsunuz? Galaksideki misyonunuz bu mu sizin? Bizim, hepimizin?
Salah Naoura’nın Kardeşim Bulunmaz Hint Kumaşı adlı kitabını okuyup bitirdiğimde aklıma ilk bunlar geldi. En başta yaptığım alıntı da okurken epey bir dikkatimi çekmişti ki arka kapağa çıkarıldığını fark edince kitabın yayıncısının da benimle aynı fikirde olduğunu görüp sevindim. Esasında kitap, üç kişilik bir ailenin, Hint Dilip’i evlat edinmesiyle başlıyor. Böylece eve, evin diğer çocuğu Anton’la aynı yaşta bir kardeş geliyor. Ancak Anton ne kadar konuşkan ve hayalperestse Dilip bir o kadar içine kapalı ve de gerçekçi bir çocuk. Oysa Anton, birlikte matematikten hoşlanmayacağı ve oyun oynayacağı bir kardeşi olsun istemişti. Ancak Dilip matematiği sevmemek bir kenara, hesap makinesi olmadan imkânsız gibi gözüken işlemleri bile yapabiliyor. Tam da babalarının istediği gibi. Çünkü Anton’un babası matematikle arası kötü olanın çöp toplamaktan başka bir işe yaramayacağı fikrinde. Ne de olsa kendisi bir bankada çalışırken, başka bir banka tarafından epey de dolgun bir maaşa transfer ediliyor. Böylece Antonların evi de arabası da değişiyor, çünkü zenginlere bu yakışır.
Oysa Anton bu yeni evdeki kocaman odasından hiç memnun değil. Ne de olsa “yeni ev yeni ayakkabı gibidir, insan önce içinde kendini rahatsız hisseder, çünkü ev yabancı gelir ve insanın ona alışması çok uzun sürer.” Üstelik babası da giderek daha sinirli ve de mutsuz bir suratla eve gelmeye başlıyor. Ne yapsalar babasını mutlu edemiyorlar ve onun artık Dilip’le Anton’a ayıracak hiç vakti yok. Bir de babaları, muhteşem hurdalıklara yolculuklar yapıp dönerken topladığı eski bisiklet gidonu, hortumsuz duş balığı gibi hazineleri yanında getiren Gert Dede’ye de iyice gıcık oluyor. Çünkü o Orman Manzarası sitesinde oturan bir aile için yeterince havalı bir dede değil.
Bu sırada Dilip’in üstün yetenekli olduğu anlaşılıyor ve buna uygun bir okula gönderiliyor, böylece kendini bir sürü uzay araştırmasına verince mutlu bir çocuk olup çıkıyor, Anton’la da aralarından su sızmamaya başlıyor. Anton’sa daha çok evin hayal gücü yüksek çocuğu olarak, bilinen masalları yeniden yorumlamak ve insanlarla röportaj yapmakla ilgileniyor. Matematik yerine bu saçmalıklarla uğraşması babasını hiç memnun etmese de Anton yazdığı direniş şarkısıyla arkadaşlarını toplayıp oturma eylemi yaparak, okulun müdürüne bile kafa tutabiliyor. Yeni kardeşinden öğrendiği Hint tanrılarından Hanuman maymunu onun epey bir dikkatini çekince, bir de üstüne bu maymunların mahallelerini bastığı bir hikâye uyduruveriyor. Tüm bunlar olup biterken babalarının herkesten sakladığı sır, Danimarka seyahatleri sırasında beklenmedik bir şekilde açığa çıkıyor ve her şey allak bullak oluyor, yine de bu, kimse için üzücü bir sonuca yol açmıyor.
Alman çocuk edebiyatı alanında epey üretken ve bir o kadar da başarılı bir yazar olan Salah Naoura. Kuvvetli kurgular oluşturmanın yanında karakterlerini yaratırken onlara kendilerine has soluklar da katıyor. Bunun yanı sıra ortaya çıkardığı hikâyenin geneliyle birlikte birçok detayının ve kahramanlarının da mizahi yönleri çok kuvvetli. Bu kitap özelinde dikkatimi çeken ve de hoşuma giden, yazarın Dilip’in Hindistan’dan gelip Anton’un annesiyle babasının onu evlat edinmelerinin ardından hayatlarına dâhil oluşunu öyle uzun uzadıya anlatıp da bunu sanki sıra dışı bir olaymış gibi okura yansıtmaması. Öte yandan Naoura, daha çok Anton’un babasının giderek artan ve saplantıya dönüşen kariyer hırsını, beklenmedik ve can sıkıcı bir mesele olarak ele almış, birçok detayda da buna yönelik göndermelerde bulunmuş. Dolayısıyla kitabın, özellikle bizimki gibi kafasında yaftalarla ve basmakalıp yargılarla yaşayan bireylerden oluşan toplumlarda büyümek zorunda kalan çocuklarımız adına son derece önemli bir rolü var. Hayır, anormal olan arkadaşının bir gün kendi yaşında, başka bir milletten bir kardeşle okula gelmesi değil; anormal olan annenle babanın gece yarısına kadar çalışıp seninle birlikte geçirebildikleri iki günde, her geçen saniye değişen, büyüyen, mucizevi bir şekilde şekilden şekle giren yüzün yerine, ellerindeki o işe yaramaz telefonlara bakmaları. İşte Salah Naoura bu bilinci, dikkati bunun üzerine yoğunlaştırmadan, hatta bu konuda tek kelime dahi etmeden çocukların zihninde oturtabilecek nitelikte bir yazar. Daha nice kitabının, aynı özveriyle yayımlanması dileğiyle.

 

 

Kardeşim Bulunmaz Hint Kumaşı
Salah Naoura
Türkçeleştiren: Ayça Sabuncuoğlu
Tudem Yayınları, 168 sayfa
Show More