İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

“Çocuklarımıza eleştirel okumayı öğretmeliyiz”

Toprak Işık, “İşlem Tamam” serisinin ikinci kitabı ile matematiği çocuklar için bir kâbus olmaktan çıkarıyor. Âdeta adı matematik olan eğlenceli mi eğlenceli bir oyuna davet ediyor çocukları. Rakamlar, sayılar, bol sıfırlı sayılar, çok büyük sayılar, kesirler, ondalık kesirler, çarpmalar, bölmeler hatta tavşanlar, havuçlar ve pandaların dâhil olduğu şahane bir oyun. Edebiyat aracılığıyla beyni duygusal olarak uyaran Işık, matematiği duygularla birlikte sunuyor çocuklara. Toprak Işık ile çocukları matematik, bilim ve sanatla tanıştırmada edebiyatın rolü ve çocuk yazını üzerine konuştuk.

Söyleşi: Elif Şahin Hamidi

Siz aslında sayılarla arası iyi olan bir mühendissiniz. Bir yazar olarak ise “İşlem Tamam” serisi ve Rüyanda Çözersin isimli kitaplarınızla, matematiği çocuklar için eğlenceli ve öğrenilebilir hâle getiriyorsunuz. Nermi Uygur, “Okur olarak da en çok merak ettiğim şey, okuduğum kitabın neden yazıldığı, dolayısıyla nasıl oluştuğu,” der. Neden yazıldı bu seri ve devamı gelecek mi?
Çocuklarımızın girdiği uluslararası sınavlar, matematikte durumumuzun içler acısı olduğunu gösteriyor. Sorun eğitim sistemimizde. Matematiği, doğru biçimde sunamadığımız için çocuklarımıza öğretemiyoruz. Sevdirmeye çalışmak yerine, yanlış yöntemler kullanarak matematik korkusu aşılıyoruz onlara. Gençler ve çocuklar, kuru bilgiden hoşlanmıyorlar. Aslında yetişkinler için de geçerli aynısı ama zevk almadan yaşamak konusunda tecrübeli olduklarından buna katlanabiliyorlar. Bir film düşünün. İki saat boyunca ne çok bilgi alıyorsunuz. Kişileri, olay akışındaki ayrıntıları, beyninize kaydetmekte hiç zorlanmıyorsunuz ve bunlar yıllarca aklınızda kalabiliyor. Çünkü bu bilgiler duygularla birlikte giriyor zihninize. Aynısını eğitime uygulamak da mümkün. Dünyada bu oldukça yaygın. Edebiyat, beyni duygusal olarak uyarıyor ve bilgiler bu uyarılmanın açtığı kapılardan girip beynin içine yerleşiyor. Ben de yazdığım kitaplarda matematiği duygularla birlikte vermeye çalışıyorum.

İşlem Tamam Elde Var İki, daha önce çıkmış olan İşlem Tamam Elde Var Bir’in devamı olan bir kitap. Serinin tamamını dört kitap olarak planladım. Dolayısıyla iki kitap daha çıkacak. Rüyanda Çözersin ise içeriğinde matematiğin önemli bir yere sahip olduğu bir roman, ama verdiği bilgilerden bağımsız ele alınabilecek bir kurgusu var. Kahramanın öğrenilmiş çaresizlikle baş etme sürecinin anlatıldığını söyleyebilirim.

Son yıllarda çocuklara yönelik bu gibi kitapların sayısı giderek artıyor. Hatta bilimsel, sanatsal, tarihsel konular, resimli çocuk kitaplarında kendine yer buluyor. Örneğin, çocuklar kendileri için yazılmış bir kitapta Frida ya da Marquez ile tanışabiliyor ya da uzayla ilgili ilginç bilgiler edinebiliyor. Çocukları matematikle, bilimsel çalışmalarla, sanatla vs. tanıştırmanın önemi ve bu tanışıklıkta edebiyatın rolü ve etkisi üzerine neler söylersiniz?
Bilimle, sanatla, matematikle, felsefeyle çocuklar ne kadar erken tanışsalar o kadar iyi. Zamanın göreliliğinden çocuklukta haberdar olan biri, bu gerçeği, yetişkinliğinde öğrenene göre, uzam-zamandaki bükülmeyi çok daha kolay kavrayabilecektir. Çocuğun beynine erkenden bir dolu bilgiyi tıkmaktan bahsetmiyorum. Önemli olan onları doğru bakış açısıyla tanıştırmak ve onların ilgili alanları sevmelerini sağlamak. Edebiyat bunun için bir fırsat sunuyor bize. Bunun mümkün olduğunca çok kullanılmasından yanayım.

Peki gerçekten amacına hizmet ediyor mu bu kitaplar? Bu bağlamda çocuk yayıncılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Edebi tat, bilgi hatırına geri plana itilmemeli. İkisi bir arada olursa kitap amacına ulaşmış sayılır. Bunu yapamayan eserlerin sayısı da az değil. Şimdilik yabancı eserlerin genel olarak daha başarılı olduğunu söyleyebilirim. Eminim kaliteli yerli örneklerin sayısı da kısa süre içinde artacaktır. Çünkü böyle kitapların gördüğü ilgi, yenilerinin yazılmasını teşvik ediyor.

“Çocuk kitaplarının psikologlar tarafından denetlenmesi” meselesi epeyce tartışıldı, ancak bugüne kadar yapılan olumlu-olumsuz eleştirileri de hesaba katarak bu konuyu değerlendirir misiniz? Böyle bir denetim ne getirir ya da ne götürür?
Çok talihsiz bir girişimdi. Önerilen mekanizmanın sansür kurulu gibi çalışacağı açıktı. Bildiğim kadarıyla hayata geçirilmesine yetecek kadar destek ve itibar görmedi. Sanatta sansürün acısını epeyce çekmiş bir ülkeyiz. Aynı hataları tekrarlamaya hiç gerek yok. Çocuk edebiyatı kuşkusuz üst düzeyde özen gerektiren bir alan. Eserler mutlaka sorgulanmalı ama bu sorgulama tek bir makama, tek bir meslek grubuna emanet edilemez. Ölçüsü, tartısı, standardı, formülü yok ki bu işin. Onay ve ret mührünü eline verdiğiniz uzmanın referansı ne olacak? Yayınevi editörleri, öğretmenler, veliler ve elbette ki psikologlar kitap okumalılar. Herkes kendi bulunduğu alanda sorumluluğunu yerine getirirse sıkıntı kalmaz. En önemlisi de çocuklarımıza eleştirel okumayı öğretmek… Konuyla ilgili yazılmış makalelere baktığınızda, daha 1950’lerde akademik çevrelerin eleştirel okumaya büyük önem verdiğini görüyorsunuz. Becerinin çok erken yaşlarda kazandırılması gerekliliği de sürekli vurgulanıyor. Bunu ana sınıfına kadar götürüyorlar. Biz de çocuklarımıza eleştirel okumayı öğretmeliyiz. Böylece, okurken başlarına bir şey gelecek diye korkmamıza gerek kalmaz.

Çocukların iyi kitaba ulaşabilmesinin yolu nereden geçiyor sizce? Bu konuda yazarlara, çizerlere, editörlere, yayınevlerine, öğretmenlere, anne babalara ve çocuklara düşen görevler nelerdir?
İyi kitaba ulaşmada esas önemli olan, bu kitapları arayıp bulmanın güçlüğü değil. Kitap okumayı yük olarak gören yetişkinlerin ülkesi burası… Sen okumuyorsan, büyük olasılıkla çocuğun da okumayacak. Çocuklar, annelerini, babalarını, kitap okurken görecekler. Onlar da böylece okumayı sevecekler. Okumayı seven insan, süreç içinde mutlaka iyi kitabı tanır hâle gelir. İyi kitaptan anlayan okurlar, sektörü iyi kitap üretmeye zorlayacaktır. Kötü kitaba itibar göstermeyerek yapacaktır bunu. Seçici okurun olduğu yerde kolaya kaçan barınamaz. Editöründen yazarına kadar, işine saygı duyan ve bu saygının gereğini yerine getiren koruyabilir sektördeki varlığını. İyi kitaplar böyle bir ortamda üretilir ve ulaşılır olur.

Sürekli parmak sallayarak bir mesaj verme kaygısı güden, ideolojik ya da dinsel didaktikliği tercih eden kitaplarla da çokça karşılaşıyoruz. Mesaj yüklü kitaplar, çocuklar ve gençler üzerinde nasıl bir etki yaratır ya da sonuç doğurur?
Çocuklar o sallanan parmağı hemen fark ediyorlar ve kitaptan soğuyorlar. Ancak ne yazık ki okur olarak yeterince özgür bırakılmıyorlar. Yetişkinlerin, sırf içindeki mesaj yüzünden onlara bazı eserleri dayattığı oluyor. Keşke bunun işe yaramadığını, hatta ters etki yarattığını fark edebilsek. Bir edebi eserin her şeyden önce edebi niteliği yüksek olmalı. Çocukların güzel öyküler, romanlar ve şiirler okuma haklarına saygı duyulmalı. Bu yapılmazsa okumak yaşam boyu süren bir alışkanlığa dönüşmez.

Çocuklar, okudukları kitaplardaki kahramanlarla özdeşim kurarlar. Kitaplarda da tıpkı gerçek hayattaki gibi hem iyiler-iyilikler, hem kötüler-kötülükler yer alır. Hem çocuklar için hem de yetişkinler için yazan bir yazar olarak çocuk kitapları kaleme alan yazarların, kahramanlar yaratırken özellikle dikkat etmesi gereken hususlar üzerine neler söylersiniz?
Edebi eserler, okura içine girebileceği bir dünya sunar. Çocuk edebiyatı da çocuklara bir dünya sunar. Yazarken bir çocuğun ruhuna sesleniyorsunuz. Kurduğunuz dünya, okura uygun olmalı. Bunun için hem okurunuzla hem de kahramanlarınızla özdeşim kurmanız gerekir. Yetişkinlere yazarken kendinizi onların yerine daha rahat koyabilirsiniz. Oysa çocuklara yazarken, kendinizi okurunuzun ve pek çoğu çocuk olan kahramanlarınızın yerine koymanız daha güç olabilir. Her yetişkin bir zamanlar çocuktu. Ama bir zamanlar… Şimdinin çocukluğu, yazarın zamanındakinden mutlaka farklıdır. Çocukları gözlemlemek şart. Mümkünse bu pasif değil, çocuklarla karşılıklı etkileşime dayalı bir gözlem olmalı. Çocuklardan gelen eleştiriler de çok yararlı olabilir. Yaptıkları yorumlarla yazarlara değerli bilgiler verebiliyorlar. Bundan faydalanmalıyız.

Çocuk ve gençlik edebiyatı da tıpkı yetişkin edebiyatı gibi bir edebiyat. Çocuk ve gençlik edebiyatından ne anlaşılması gerekir? Geçmişten bugüne bakarak, böyle bir edebiyatın çocuk ve gençlerde okuma kültürü oluşturmadaki rolü üzerine konuşabilir miyiz?
Yetişkine ya da çocuğa kıyafet dikmek arasındaki fark ne ise çocuklara yazmak ile yetişkinlere yazmak arasındaki fark da odur. Ürününüzün kullanıcısı çocuk diye yaptığınız işin kolay olduğu yanılgısına düşmezsiniz. Düşerseniz kötü iş çıkartırsınız ve okurunuz bunu fark eder. Çocuğun, dikilen kıyafetin bedenine uygun olmadığını anlaması için terzilik becerisine sahip olması gerekmez. Kitap onu içine alabilmeli; heyecan arayışına, dünyasının renkliliğine ve hayal gücünün sınırsızlığına uygun olmalı. Çocuk edebiyatı, bunu yapabilen yazarlarca beslenirse elbette ki çocukların okuma kültürlerine büyük katkı sağlar. Olumsuz örneklerin yanı sıra bir sürü başarılı kitap da var. Örneğin Küçük Karabalık, hâlâ yüzbinlerce çocuk tarafından okunuyor. Pek çok çocuk böyle kitaplar sayesinde okumayı seviyor.

Show More