İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

“Külüstür” bir tatil, esaslı bir tanışma

“Güneş, fırtınalar, yıldızlar… Her biri bir şey öğretir.”

Yazan: Hüner Aydın

Çoğu zaman, büyükanneler ve büyükbabalarla gerçek anlamda tanışmak güçtür. İsimleri bile, ailedeki diğer herkese göre daha geç öğrenilir. Soy ağacındaki konumları, birçok hitaba ve misyona uygun bir biçimde şekillenmiştir. Ağacın dalları uzadıkça, biz onlardan uzaklaşırız. Zorlukları bir kenara bırakıp gerçekten kim olduklarını öğrenmenin yolu ise bir dizi karşılaşmadan ve ortaklaşmadan geçer. Yeni Zelandalı yazar Joy Cowley’in Külüstür isimli eseri, 11 yaşındaki William ile ergenlik döneminin görkemli zamanlarındaki Melissa’nın, büyükanne ve büyükbabalarıyla esaslı bir şekilde tanışmalarının hikâyesini anlatıyor.

Will (William) ve Lissy (Melissa), 60’lı yılların çiçek çocuklarından olan büyükanne ve büyükbabalarıyla tatil yapmaları gerektiğini duyunca dehşete kapılıyorlar. Çünkü bu ihtiyarlar; yavaş, ağır işiten, asabi, zorunluluktan görüşülen insanlar olmak dışında onlar için pek bir şey ifade etmiyor. Üstelik bu tatil şehir yaşamının gündeliğinden oldukça uzak. İhtiyarların yazlığının “ilkel” koşulları, “modern yaşamın” yanında kesinlikle cezbedici değil. Tüm bu olumsuzlukları, tatilin sonunda kendileri için bir ödül olduğunu öğrenince görmezden geliyor ve “ücretli torunlar” olarak yazlığa gitmeyi kabul ediyorlar. Bu, ilk bakışta, Will ve Lissy için iç açıcı bir serüvene benzemiyor. William’ın tabiriyle “hiçliğe en yakın yere” doğru yola çıkıyorlar. Alışılmamış yoksunluklara odaklandığınızda “hiçliğe en yakın yer”ler, kaygıyı tepeden tırnağa hissettirmekte ustadır. Kaygıyı azar azar işleyen ustalık, Melissa’ya “işe yaramaz bir Survivor programında” olduklarını hissettiriyor. Cowley’in hem Melissa hem de William’ın gözünden hissedilenleri ve yaşananları anlatıyor olması, iki kardeşin kişilikleri ve yaşantılarını ele alış hâlleri hakkında incelikli bir anlatıcılığın seyrinde olmamızı sağlıyor. Bir zamanların genç hippileri olan büyükanne ve büyükbaba, odağı yokluk olarak bellemediğimizde devasa bir varlığı temsil ediyorlar: 80 küsur yıl, bilgelik, 60’ların barışçıl eylemleri, müzik, babanın çocukluğu, tanıklık… Bu “işe yaramaz Survivor programı”nın, her yeni yaşantı gibi bir öğrenme sürecini doğurduğuysa aşikar: “İlkel” yaşamın ayrıntıları, doğanın bildikleri, zorluklarla baş etmek, koşullara uyum sağlamak, büyükanne ve büyükbabayla tanışmak…

Büyükbabanın “Sanırım bu tatil sizin için biraz külüstür!” tespitiyle kelimelerin mecaz anlamda kullanılabileceğini öğreniyor William. Yaşına uygun olmayan işlerin sorumluluğunu almaktan keyif aldığını ya da bacağa değen ısırgan otu için “yakınlarda bir eczane yoksa yapılacak en iyi şey”in kuzukulağı bulmak olduğunu da öğreniyor. Melissa, çörek yapmayı, büyükannesine benzediğini, gitar çalmak istediğini, yaşama veda etmeye yaklaşmanın törenselliğini ve gündelik modern rutinler olmadan da yaşanacağını keşfediyor. Evin dışındaki tuvaletten, sıçanlardan, farelerden, denizde köpek balığı olma ihtimalinden, elektriksizlikten korkuyorlar ve korkuyu öğreniyorlar. Önceleri alışılagelmiş yaşayışlarının güvenli olduğuna sıkı sıkıya inanıyorlar. Bir süre sonra, alışılmamış ve beklenmedik olanla karşılaşma kaygısı, güvenli olanın tanışmak ve uyum sağlamak olduğunu öğretiyor onlara. Aslına bakacak olursak Lissy ve Will, sorumluluk alma eylemini öğreniyor. Kendi duygularının, düşüncelerinin, yaşantılarının, büyükanne ve büyükbabayla ortaklaştıkları “ilkel” yaşam koşullarının, yaşam alanlarında ortaklaşmanın sorumluluğunu almayı öğreniyorlar. Mutlak doğrularının ve bu doğruların yanlışlanabileceğinin; öğreneceklerinin ve öğrendiklerinin yaşamdaki karşılığını bulmanın sorumluluğunu alıyorlar. Ücretli torunluktan kendilerini azat edip yalnızca “torun” olmanın, kalıp yargılarının ve değişimin sorumluluğunu alıyorlar.

Melissa, “Hayatım boyunca rafta duran, ama hiç bilmediğim çok ilginç bir kitabı keşfetmiş gibi hissediyordum,” diyerek yaşanan değişimin duru bir tasvirini yapıyor. Külüstür bir tatil, hakikatli tanışmaların hikâyesini oluşturuyor. Melissa ve William, yalnızca büyükbaba ve büyükanneyle değil, kendileriyle ve birbirleriyle de sahici bir zeminde karşılaşıyorlar. “Yeni Zelanda Çocuk ve Gençlik Romanı” ile “Lianza Esther Glen Çocuk Romanı” ödüllerine layık görülen Külüstür, Joy Cowley’in titiz kalemiyle okuru satır aralarına yerleştiriyor. Örneğin büyükanne, manuka ağacının üstüne oturduğunda biz de yerleştiğimiz satır arasından çıkıp büyükannenin yanına doğru yöneliyoruz. Ceren Özcan’ın özenli çevirisi ve Uyurgezer Kitap etiketiyle çıkan Külüstür, satır aralarında karşılaşmanın ve tanışmanın keyfini yaşatıyor.

Külüstür
Joy Cowley
Türkçeleştiren: Ceren Özcan
Uyurgezer Kitap, 154 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More

1 Comment

Comments are closed