İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Timsah olmak kolay, su aygırına dönüşmek asıl mesele

Bu resimli kitap, iyi bir fikirden, iyi kurgulanmış bir hikâyeye giden engebeli yolu aydınlatılırken; yazarın sözcükler, vurgular, ritim ve bir bütün olarak dil üzerine nasıl düşündüğünü de gözler önüne seriyor.

Yazan: Suzan Geridönmez

Bir yazar için iyi bir fikir, harika bir başlangıçtır. Ama bazen iyi bir fikrin devamı hiç de hayalinizdeki gibi gelişmeyebilir. Özellikle de araya uçan kediler, dökülen kahveler, kâğıt yiyen salyangozlar, zırt pırt içeri dalan çocuklar ve uzun bir yaz tatili girerse.
İşte, Gelmiş Geçmiş En Kötü Kitabım’ın anlatıcısının başına da bu geliyor. Yazarımız büyük bir hevesle yeni hikâyesini yazmak üzere bahçesindeki kulübeye, inzivaya çekiliyor. Kafasında, düzenbaz sinsi bir timsah ve başlarına gelen felâketten habersiz iki çocuklu bir aile canlandı bile. İlk cümleleri kâğıda dökerken bir yandan da maceralı kurgunun gerilimini nasıl tırmandıracağını düşünüyor. Öyle ya o hem heyecanlı hem kafiyeli bir hikâye yazmak istiyor. Ama gizemli cümleler kurmak ve kafiyeli sözcükler bulmak, o kadar da kolay değil. Bu yüzden beğendiği ya da tersinden düzeltmek istediği cümlelerle ilgili not tutmakla kalmıyor, kafiyeli sözcükler için uzun listeler de oluşturuyor. Gerçekten de çalışkan biri olduğu hemen anlaşılıyor. Ama en çalışkan yazarların bile başına aksilikler gelebiliyor. Üstelik bazen yazma sürecini aksatan talihsizlikler değil, gündelik hayatın ta kendisi oluyor. En azından bizim yazarın, bazen kendine bir kahve yapması bazen kediyi beslemesi bazen de ailesiyle birlikte tatile gitmesi gerekiyor. Tabii hep tekrar hikâyesinin başına oturuyor ama sıvışmak için fırsat kollayan ilham perisi çoğunlukla alıp başını gitmiş oluyor…
Neyse ki sonunda yazar hikâyesini bitiriyor. Ama bu mutlu gelişme, mutlu son anlamına gelmiyor. Sonuçta bir kitabın -gelmiş geçmiş en
kötü kitap dahi olsa- kitap hâline gelmesi için hikâyenin yazılmış olması yetmiyor. Zaten yazarımız da önce hikâyesini resimlendirmek için illüstratör bir arkadaşıyla anlaşıp işbirliği yapıyor. Ardından onunla birlikte yayıncıyla görüşüyor. Tabii bu süreçte de aksilikler eksik olmuyor; buna bir de yaratıcı fikirlerin çatışması eklenince hikâyenin başkahramanı timsah birkaç kez dönüşüm geçiriyor. Ama çizerin su aygırına ve editörün dinozoruna karşı mücadeleyi sonunda yine de timsah kazanıyor. En azından yazar, kitap matbaadan gelinceye kadar öyle sanıyor…
Kısacası, Gelmiş Geçmiş En Kötü Kitabım, yazma ve yayımlama ile ilgili birçok meseleye değinip bir kitabın oluşum süreciyle bir yazarın
çalışma/yazma serüvenini tek kurguda birleştiriyor. İyi bir fikirden, iyi kurgulanmış bir hikâyeye giden engebeli yol aydınlatılırken, bir yazarın sözcükler, vurgular, ritim ve bir bütün olarak dil üzerine nasıl düşündüğü de gözler önüne seriliyor. Süreç küçük okuru yormadan, ayrıntılara boğmadan, mizahi bir bakış açısı ve sade bir dille aktarılırken yazarın gündelik hayatından da kesitler içeriyor. Metinde karşımıza çıkan, çizimlerde canlanan yazar hiç de bu meslektekilere sıkça atfedilen gizeme sahip biri değil. Şaşırtıcı derecede sıradan, senin benim gibi bir insan olması onu gerçek ve inandırıcı kılıyor. Kedisini besleyen, kahvesini yudumlayan, hamakta uyuyakalan bir aile babası o. Onu yazar yapan kafasının üstünde sürekli gezdirdiği düşünme balonundan başkası değil. Sonuçta bir yazarın aklı fikri hikâyesinde, kahramanlarında olur genellikle.
Ve bu kahramanlar ete kemiğe bürünüp bir maceranın hakkından geldikten sonra da onları hararetle, kıskançlıkla savunur. Özellikle de çizerin, editörün ve tasarımcının fikirleri, yazarın hayalindeki kitapla uyuşmuyorsa… Gelmiş Geçmiş En Kötü Kitabım, bir kitabın arkasındaki aktörleri görünür kılmakla kalmıyor, resimlendirme, düzelti, matbaa süreçlerinin inceliklerine de değiniyor. Ama nihayetinde kitabın anlatıcısı yazar. Bu yüzden olsa gerek çizerin, editörün ve tasarımcının emeklerini, yaratıcı katkıdan ziyade müdahale olarak
görme eğiliminde. Konu edilen bir resimli kitabın oluşum süreci olmasaydı buraya takılmayacak, hikâyenin samimiyeti ve ironisiyle uyuştuğu fikrinde ısrar edecektim. Ama “Neyse, söylenmeyeceğim. Sonuç olarak kitap böyle hazırlanır. Ekip çalışmasıyla…” satırlarına rağmen, çizerin hakkının yeterince verilmediğini düşünüyorum. Bir resimli kitabın oluşumunda çizerle yazarın payının eşdeğer ve ikisinin de hikâyenin yaratıcı sahipleri olduğu daha güçlü ifade edilebilirmiş en azından… Ama belki de yanılıyorum. Çünkü yazılan ile basılan
hikâye arasındaki açıyı sadece aksilikler ile açıklamak mümkün değil. Yazar, bu yolla tüm bireysel ve o ölçüde de anlaşılır hayal kırıklığına rağmen, kitabı kitap yapan ekip arkadaşlarına selam çakıyor. Eğlenceli üslubu ve sevimli çizimleri ise bu ekip işinin çocuk okur tarafından zevkle takip edilip temel hatlarıyla anlaşılmasını sağlıyor.

Gelmiş Geçmiş En Kötü Kitabım
Allan Ahlberg
Resimleyen: Bruce Ingman
Türkçeleştiren: Berrak İdiman
Hep Kitap, 64 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More