İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Zaman makinesi ne zaman ganimet olur?

Bilge, dedesinden yadigâr kalan zaman makinesini kötü notlarını düzeltmek, bir yaramazlığını tersine çevirmek, kısacası bencilce bir arzusunu yerine getirmek için kullanmıyor.

Yazan: Nilay Kaya

Bir zaman makineniz olsaydı, onu ne için kullanırdınız? Önce kendiniz için mi? Geçmişinize gidip hatalarınızı düzeltmek, artık hayatta olmayan sevdiğiniz birini görmek ya da gerçekleşmemiş bir hayali gerçeğe dönüştürmek için mi? Yoksa tarihte dönüm noktası olan bir zamana ışınlanıp döneme tanıklık etmek ya da irili ufaklı rötuşlarda bulunmak mı isterdiniz? Zamanda yolculuk fikri modası asla geçmeyen bir fantezi, zamanda yolculukla ilgili bu soruya verilecek cevap ise bu minvalde bir hikâyenin sizi nereye götüreceğine dair sonsuz bir imkân alanı. Tuba Şamlı Atilla’nın zaman yolculuğu temalı “Bilge ve Zaman Makinesi” (Birinci Kitap: Yadigâr, İkinci Kitap: Yâren) serisi, bu konuda yaptığı tercihle ve uzun zamandır ilk kez kadim bir hikâyeleme üslubunu tercih etmesiyle edebi lezzet veriyor.
Bu serinin zamanda yolculuğu, bizi 19. yüzyılda H. G. Wells’in Zaman Makinesi’ni okumaktan alınan bir keyfe götürüyor, üstelik başlığına ve kahramanına da sirayet eden bir “bilgelikle”. Keza “zamanda yolculuk etseydin nereye gider ne yapardın?” sorusunu ele alışında “ben”i baz almayan, bilgelik dolu bir yaklaşım ve beraberinde sımsıcak bir hikâye var.
Bu serinin kahramanı olan sekiz yaşındaki Bilge, dedesinden yadigâr kalan zaman makinesini kötü notlarını düzeltmek, bir yaramazlığını tersine çevirmek, kısacası bencilce bir arzusunu yerine getirmek için kullanmıyor. Koskoca bir tarihin akışını değiştirerek tanrı rolü oynamaya da soyunmuyor. Kendi ailesinin dışında bir insanın hayatına dokunarak, hiçbir çıkar gözetmeksizin, onun gerçekleştiremediği bir hayali gerçek kılıyor. Seksen yaşındaki dededen sekiz yaşındaki oğlan çocuğuna sunulan bu imkân, Bilge’nin seçimlerine bakıldığında bizi hayal kurmak ve hayalleri gerçekleştirmek konusunda nasıl bir tutum alınabileceğine dair son derece yerinde sorulara götürüyor. Hayat her zaman planladığımız gibi gitmeyebilir ama bu her şeyi kabullenip hayalleri toptan tedavülden kaldırmak anlamına mı gelmeli? Çocukluğumuzdan bu yana hayal ettiğimizde bizi gülümseten şeylere en iyi ihtimalle emeklilik günlerimizde ya da dünyanın hazırlıksız yakalandığı salgın zamanlarında evlere kapandığımız bugünküne benzer zamanlarda mı kavuşacağız ancak? Kaldı ki içinde yaşadığımız düzen, gerekliliklerini öyle dört başı mamur bir şekilde dayatıyor ki hayal kurmanın, bir meslek edinip evlenmek, çocuk yapmak, ev, araba ve yazlık almaktan ibaret olduğu yanılsamasıyla ömrümüzü eskitiyor, kolektif bir güdüyle gerçekten hayal kurmanın ne olduğunu unutup gidiyoruz; çoğumuz…
İşte Bilge, çoğumuzdan farklı. O, yaz yağmuru yüzünden denize girememekten, kumların ıslaklığından şikâyet etmiyor; aksine yağmurun ardından kumsalda kalan deniz kabuklarını, deniz yıldızlarını, yosunları, boş şişeleri ganimet olarak görüyor. Yaşıtları dışındaki insanların hayatları da ilgisini çekiyor ve denizi, kumsalı dinlemeyi bildiği gibi insanları dinlemeyi de biliyor. Dedesinin dediği gibi, “detaycı ve gözlemci bir çocuk”; o yüzden de boşuna bir zaman gezgini olmuyor. Elindeki bu ganimeti şimdilik bir kişinin hayatını olumlu yönde dönüştürmeye odaklanıyor. “Şimdilik” diyoruz, zira bu seri devam edeceği izlenimi uyandırıyor ve etmesini diliyoruz. Devam etmesini diliyoruz çünkü Tuba Şamlı Atilla, hikâye anlatımının kolaylıkla göz ardı edilen en temel noktalarını ihmal etmeden sakinlikle, saf ve keyif veren bir hikâye anlatıyor: Ahlâki ya da güncel dersler vermiyor, kahramanını o yaştaki bir çocuk nasıl konuşursa öyle konuşturuyor, hiç de egzantrik karakterlere ihtiyaç duymadan kanlı canlı insanlar yaratıyor, hiç anlatılmamış özgün bir hikâye anlatma
derdiyle boğuşmuyor, olay örgüsünün ritmini dengede tutuyor ve neticede bizi dünyasına çekiyor. Bunda yine kendi elinden çıkan, hikâyesine eşlik eden suluboya çizimlerinin de büyük katkısının olduğunu söylemek gerekiyor. Bu çizimler ilk bakışta hikâyeleme yöntemine de benzer bir şekilde kadim, sade ve realist bir tutum sergiliyor gibi görünürlerken, hemen hemen her resimde küçük bir steampunk1 sürprizle karşılaşıyoruz. O yüzden de yazının başında belirtilen H. G. Wellsvari bir zaman yolculuğu temalı hikâye keyfini yaşatıyor. Adına yakışan bir bilgelikle zaman makinesini kullanan Bilge’nin yepyeni karakterlerle, (örneğin Bilge’nin küçük kardeşi bu
yeni karakterlerden biri olabilir) tarihin farklı zaman dilimlerinde yaşayabileceği başka maceraları düşlüyoruz. Bu seri şimdiden, unuttuğumuz hayal kurma becerisine şifalı bir el uzatmış gibi gözüküyor.
1 Steampunk: Buharlı makinelerin yaygın olarak kullanıldığı 19. yüzyılda, özellikle Viktorya Dönemi İngilteresi’nde, H.G. Wells ve Jules Verne gibi pek çok yazarın yapıtlarında gözlemlenen buhar odaklı fütürist teknolojilerin hâkim olduğu bilimkurgu alt türü.

Bilge ve Zaman Makinesi – Yadigâr, 96 sayfa
Bilge ve Zaman Makinesi – Yâren, 112 sayfa
Tuba Şamlı Atilla
Meav Yayınları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More