İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Beni olduğum gibi görün

Özgüven eksikliği sadece çocukların derdi değil. Tanımadığımız bir ortamda, yabancı bir ülkede, yeni bir işte ya da mahallede biz yetişkinlerin de Uli gibi hissettiği çok zaman var.

Yazan: Özlem Toprak

Başlangıçların, heyecan kadar korku taşıdığını biliriz. Hele de küçükken, dünya, ev ve yakın çevresi kadarken değişim her şeyi alt üst eder. Yeni görev yerlerine tayin edilen anne babalarının peşinden şehir, ev ve okul değiştirenlerimiz bunu çok iyi bilir. Astrid Frank’ın Semra Pelek’in çevirisiyle Kırmızı Kedi Çocuk’tan çıkan Görünmez Uli (Uli Unsichtbar) kitabı tam da bir taşınma sonrası her şeye yeniden başlamak zorunda kalan, küçük bir oğlan çocuğunun gözünden, değişimin bize dayattığı zorlukları ve bunlarla baş etme yollarını gösteriyor.

Türkçede ilk kez yine aynı yayınevinden Semra Pelek’in çevirisiyle çıkan, 2017 Zürih Çocuk Kitabı Ödülü sahibi Enno ya da Asfalttaki Karahindiba (Enno Anders Löwenzahn Im Asphalt) kitabıyla okurla buluşan Frank, günlük hayat pratiklerinde zorlanan ancak her canlının duygu dünyasıyla bağ kurabilen bir çocukla tanıştırmıştı bizi. Regina Kehn’in, Frank’ın sade ve muzip üslubuna uygun yalınlık ve espriyle resimlediği Görünmez Uli’nin başkahramanı Uli de yine kocaman bir iç dünyaya sahip ancak insanlar doğru yaklaşmadığında içindeki cevhere küsebilen özel bir çocuk.

HAYATIN MATEMATİĞİ

Üçüncü sınıftayken babasının daha iyi gelir elde etmesi üzerine taşındıkları geniş, yeni evlerini yadırgayan, başlayacağı okuldan ödü kopan Uli; bir yandan da eski evlerinde alt katta oturan anneannesi ve dedesi ile arkadaşları Tommy, Benni ve Rosa’yı özlüyor. Her şeyin bir anda değiştiği bir dünyada tek güvendiği şey, hep sabit kalan ve onu rahatlatan sayılar. O yüzden gittiği yerleri, inip çıktığı merdivenleri, gördüğü her şeyi sayıyor Uli. Yaz tatilinde tanıştığı alt kat komşuları ikiz kardeşler Petra ve Niki ile korkularından biraz olsun uzaklaşsa da okulun başlamasıyla birlikte kâbuslarından da beter bir durumla karşılaşıyor. Niki ve Petra’yı sınıf arkadaşları çevrelerken, tanışma faslı sırasında heyecanlanarak kekeliyor ve ismini söylemeye çalışırken ağzından çıkan Uhu sesi Puhu kuşu lakabıyla damgalanmasına yol açıyor. Burası ne yazık ki sayıların iflas ettiği nokta, çünkü “Üç eksi iki eşittir bir başına.”

PUHULUK ÇİLESİ

O andan itibaren Uli’nin günleri görünmez olmakla göze batmak arasında gidip geliyor. İkisi de kendi tercihi olmadığı için acı çekiyor ama sıkıntısını dile getirse bu kez de mız mız diye damgalanmaktan korkuyor. Beyninde bütün olasılıkları tartmaktan ve o eski, güvenli evini, arkadaşlarını özlemekten bir türlü anda kalamıyor. Üstelik kafası karıştığından o hiç değişmeyen ve ona huzur veren rakamlara da güven yok artık.

Astrid Frank, özgüven denen o kırılgan hattı, Uli’nin üzerine giderek çöken ve sarı gözleriyle onu didik didik eden puhu kuşu metaforuyla çarpıcı bir görselliğe kavuşturmuş. Giderek aynadaki yansımasında bile puhu kuşunu gören Uli, kendini iyice bir köşeye çekiyor.

Özgüven eksikliği elbette sadece çocukların derdi değil. Tanımadığımız bir ortamda, yabancı bir ülkede, yeni bir işte ya da mahallede biz yetişkinlerin de Uli gibi hissettiği çok zaman var. Her ne kadar savunma mekanizması geliştirsek, maskeler taksak da günün sonunda o dışlanmışlık hissi bizi de gelip bulur mutlaka. Böyle bir zamanda bize bizi hatırlatan, varlığımızı görünür kılan birilerine ihtiyaç duyarız. Uli için bu, yine Astrid Frank’ın muzip diliyle sınıfa yeni gelen ikinci bir Uli, hem de kız çocuk Uli. Ulrich’in aksine Ulrike olan Uli, herkesin gözünün içine bakabilen, gülünce iki gamzesi ortaya çıkan ama haksızlığa uğradığında da çıkıp hesabını sorabilen bir çocuk. Bir anlamda bizim Uli’nin alter egosu. Bu Uli’nin “Neden gülüyorsunuz?” sorusu ve “Beni olduğum gibi sevmeyen biri varsa, şansına küssün!” isyanı çok şeyi değiştirmeye aday. O değişim ânını şöyle aktarmış yazar:

“Ulrich bir an için omzuna tünemiş baykuşu unuttu ve yerinde doğruldu. Yeni arkadaşı kadar cesur olmayı çok isterdi. Bir zamanlar o da böyle cesur muydu? Yoksa cesaretini anneannesiyle dedesinin arka bahçesinde mi düşürmüştü? Acaba annesi babasıyla Adler Sokağı’ndan Römer Sokağı’na taşınırken cesaretini paketleyip getirmeyi mi unutmuştu? Yoksa getirmişti de, hâlâ odasında duran kolilerden çıkarmayı mı unutmuştu?”

Akran zorbalığına dikkat çeken Astrid Frank 1966 yılında Almanya’da doğdu. Biyografisinde “ilk parasını bir hastanenin mutfağında bulaşık yıkayarak kazandığını” vurgulayan yazar; biyoloji, Alman dili ve edebiyatı ile pedagoji okudu, çevirmen ve lektör olarak çalıştı. 1999’dan beri çocuk ve gençlik kitapları yazan ve hâlen Köln’de yaşayan Frank’ın son kitabı da Schöne Weihnachten! [Mutlu Noeller].

Görünmez Uli, hepimize değerimizi anımsatan ve ilk bakışta içe dönük ya da uyumsuz gibi görünen çocukların yaratıcı iç dünyalarını açığa çıkaran bir kitap. Bu güzelliği anımsamak kuşkusuz hepimize iyi gelecek.

Görünmez Uli Astrid Frank Resimleyen: Regina Kehn Türkçeleştiren: Semra Pelek Kırmızı Kedi Çocuk Yayınları 92 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More