İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Sobelediklerini gülümseten bir dergi: Ebe Sobe

Ebe Sobe aylık çocuk dergisi, Türkiye’nin en büyük oyun halkasını kurmak için yola çıkmış nitelikli çocuk dergiciliğinde özel yeri olan bir dergi. Kasım 2001 ile Temmuz 2009 arasında toplam 72 sayı yayımlanmış. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Nihat Vuran ile Doğan Gündüz Ebe Sobe üzerine söyleşti.

Söyleşi: Doğan Gündüz – Nihat Vuran

Bu söyleşinin ilk bölümü önceki sayımızda yayımlanmıştır.

Doğan Gündüz: Ebe Sobe’de bilginin özel bir yeri var. Ferit Avcı’nın hazırladığı “İlginç Hayvanlar” köşesi hem özgün resimleri hem de seçilen hayvanların ilginçliğiyle oldukça davetkâr. Hanife Azaklı imzalı “Büyüteç” bölümü ise konu başlıkları ve içeriğiyle okuyucunun merakını gıdıklıyor: “Hayal Dünyasına Açılan Sihirli Kapı: Oyuncak”, “Bakmak ve Görmek İçin Gözler”, “Kitabın Serüveni”, “Gemiler Nasıl Yüzer”, “Rüzgârı kucaklayan geniş kanatlar, Yel Değirmenleri“ gibi. Çiğdem Gök’ün “Akıl Defteri” de günlük hayattan tadımlık bilgiler veren köşelerden bir diğeri.

Ebe Sobe dergisinde “bilgi” keyifle öğrenilecek bir şekilde sunuluyor. Konuların seçimi kadar bu konuların nasıl aktarılacağına da özel bir dikkat gösterilmiş. Konunun seçimi ve sunumu çocukların öğrenimini için niye bu kadar önemli?

Nihat Vuran: Bahsettiğiniz bu bilgi içerikli bölümler, çocuklardaki merak ve keşif güdüsü için hazırlanmış bölümlerdir. Dünyadaki birçok şeyle ilk kez karşılaşan ve onu anlayıp öğrenmeye çalışan çocukların hayatında merak ve şaşırma duygusu önemli bir yer kaplar.

Sanırım biz büyüklerin de en büyük kayıplarından biri, merak ve hayret duygusunu yitirip her şeyi sıradanlaştırmamız. Oysa çocuklar uçan böceğe bakar şaşırır, yıldızları görür hayran olur, bir hayvanı görür hayret eder. Öğrendikleri her yeni şey, onların zihninde bir alanı aydınlatır ve dünyaya gelişlerinin anlamını tamamlar. Bu nedenle bilgi sayfaları ve onların çocukların diliyle sunulması, dergimizde önemli sütunlardan birini oluşturmuştu.

DG: 41. sayıda “Ebe Sobe’de neler var?” (s.25) sorusuna verilen bir yanıt var: Sevgi var, Oyun var, Bilgi var, Edebiyat Var… Okurlarının diliyle konuşan, onların düşüncelerine yer veren bir dergicilik anlayışı var. “Çocuklar adına” değil; “çocuklar için ve çocuklarla birlikte” konuşmayı amaçlayan bir yayın anlayışı var… Ülkemiz çocuk edebiyatıyla ilgilenen isimlerin yazıları, değerli ressamların resimleri var. Çocuk yayıncılığı birikimlerinin buluştuğu bir üretim alanı var… Güzelliğin, estetik duyarlılığın, sevginin, bilginin ve neşenim paylaşıldığı bir yol arkadaşlığı var… Daha güzele ulaşmak için her zaman değişimin, gelişimin ve yeniliğin arandığı bir çocuk merakı var… Paylaşılan bütün güzellikler ve bitmeyen bir oyun neşesi var bu dergide…

Bu yanıt aynı zamanda bir temenniyi, en iyisini yapmaya yönelik bir özlemi de barındırıyor içinde. Bugünden geriye baktığınızda Ebe Sobe için ne düşünüyorsunuz? Keşke şunu da yapabilseydik ya da farklı bir şekilde yapsaydık diye içinizde kalan bir şey oldu mu?

NV: Ebe Sobe’ye katkı veren tüm yazar-çizerlerden her yaştan çocuk okurumuza kadar dokunabildiğimiz herkesle samimi ve sevgi dolu bir oyun arkadaşlığı hissi yaşadığımıza inanıyorum. Arkasında herhangi bir sermaye veya medya gücü olmayan bağımsız bir çocuk dergisi olarak, elbette ekonomik yönden imkânlarımız biraz kısıtlıydı. Sanırım en büyük imkânımız, her ulaştığımız insanla bölüp paylaştığımız samimiyetti. Ve bu soyut güç, başına “keşke” ekleyerek kuracağımız birçok dilekten daha değerliydi bizim için…

Doğrusu “keşke” lafını pek sevmem ve hayatın gerçekliğinde anlamlı bulmam. Fakat sihirli değnek niteliğinde bir “keşke” hakkımız olacaksa, Ebe Sobe’nin daha uzun yıllar ve çok daha fazla insana aynı samimi heyecanla ulaşmasını sağlayabilecek ekonomik imkânlarımız olabilseydi denilebilir. Bu dergilerin binlerce, on binlerce, yüz binlerce çocuğa ulaşıp onların her birinin kişisel gökyüzünde bir yıldız ışıldatması, bu ülkenin geleceğine daha güzel umutlar katabilir.

DG: 2007 yılının yaz ayında ayrıca “bir çocuk yayınları ve okuma kültürü dergisi” olan Okyanus’u çıkarmışsınız. İçinde röportajlar, kitap tanıtımları, dünyadan çocuk kitapları, kitaplardan tadımlık bölümler ve eğlenceli okuma önerilerinin yer aldığı bu derginin o dönemde bir benzeri yok. “Kitapların renkli dünyasına çağıran” Okyanus’u çıkarmaya nasıl karar verdiniz? Kaç sayı yayımlandı? Niye devam edemedi?

NV: Sonbaharda 2001’de Ebe Sobe ile başlayan çocuk yayıncılığı serüvenimiz, 2004 yılı sonrasında kitap yayıncılığında Saklambaç Yayınları ve bazı kurumlar için hazırladığımız çocuk yayın projeleriyle adım adım büyüdü. 2007 başlarında bu alanda gördüğümüz ihtiyaçtan hareketle önce Ebe Sobe dergisinin yanında çocuk yayınlarına özel bir “kitap eki” verme fikri doğdu. Sonra bütün çocuk yayınlarını buluşturacak ve çocukla ilgili tüm yetişkinlere kılavuzluk edecek ayrı bir derginin güzel olacağını düşünmeye başladık. Bu fikri paylaştığımız herkesin heyecanını ve desteklerini gördük. Böylece üç aylık periyotla yayınlanacak şekilde “Türkiye’nin ilk çocuk yayınları ve okuma kültürü dergisi” Okyanus, 2007 yazında aramıza katıldı.

Okullara, kütüphanelere ve anne babalara ulaşmaya çalışan, bir satış kaygısı gütmeyen, çocuk yayıncılığındaki değerli yayınevlerimizin reklam destekleri sayesinde hızla yol alan bir dergi oldu Okyanus… Kış 2009’a kadar toplam 6 sayı yayımlandı. 2001 krizi sonrasında Ebe Sobe doğmuştu ama 2008’deki küresel ekonomik kriz, ne yazık ki yolumuzu kesti. Reklam gelirine dayalı ve satış amacı gütmeyen bir dergi olarak, kriz sonrasında yayınevlerinin daralan imkânları nedeniyle biz de yayına devam edemedik. Ardından 2009 yılında ben başka bir sektörde çalışmaya başlayınca bu işlere ara vermiş olduk.

Çalışmalarımıza değerli katkılar veren çok sevdiğim bir yazar-çizer dostum, birkaç ay önce Okyanus’un eski sayılarından biriyle karşılaşmış. Arayıp bana, “Bundan on iki yıl önce, bundan on iki yıl sonrasının yayınlarını çıkarmışız. İlk kez görmüş kadar heyecan verici” demişti. Zaman zaman karşılaştığımız buna benzer güzel hatırlamalar, gerçekten hem o zamanlar hem de gelecek için mutluluk verici.

DG: Haklısınız. Bunları duymak ne güzel. Yeniden Ebe Sobe dergisine dönecek olursak, edebiyattan sanata, oyundan eğlenceye oldukça zengin bir içeriğe sahip Ebe Sobe toplam kaç sayı yayımlandı? Son sayısı ne zaman çıktı?

NV: 2001’deki ilk sayısıyla doğan Ebe Sobe ile az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, 72 sayı ve 8 güz gittik. Bir de baktık ki bir çocuk kalbi kadar yol gitmişiz. Arada yorulduğumuz zamanlar da oldu ama dünyanın en büyük coğrafyası çocuk kalbidir diye inandığımız için ebeleyip sobelemeye devam ettik. Gözümüz hep gökyüzünde olduğu için ya güneş aydınlattı yolumuzu ya aydede ya yıldızlar…

Matematikte küçük bir sayı olsa da dergi “sayısı” olarak –hele ki Türkiye’de bağımsız yayıncılık ve çocuk edebiyatını merkeze alan bir dergiyle– 72’nin içinde ne kadar çok şeyler yaşandığını oyun halkasına katılanlar bilir.

DG: İlk çocuk dergisi Mümeyyiz 1869’da yayımlanmış. Bundan sonra çıkan sayısız çocuk dergisi var. Kimisi yıllarca ayakta kalabilmiş kimisi birkaç sayı ancak çıkabilmiş. Yine de tüm bu dergiler çocuk dergiciliğinin önemli halkalarından biri olmuş. Ebe Sobe de öyle. Derginin çıkarılmasında emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Söyleşimizi bitirmeden önce sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?

NV: Aradan yıllar geçtiği hâlde böyle güzel hatırlanmak ve Mümeyyiz ile başlayan çocuk dergiciliğinin bir halkası olarak bile anılmak, Ebe Sobe’ye emek veren herkes için büyük bir mutluluktur. Hem bu nazik iltifatınız ve güzel sorularınız için hem de yıllar önce doğuşuna tanıklık ettiğim İyi Kitap’ta bizi misafir etmenizden dolayı çok teşekkür ederim öncelikle…

Bu söyleşi vesilesiyle bir temennimi paylaşmak isterim. 2009’dan beri farklı bir sektörde çalıştığım için çocuk yayıncılığına biraz uzak kalsam da bunu bir ayrılık değil ara verme olarak gördüm yıllardır. “Teneffüs” molası biraz uzun sürmüş olsa da çocuk yayıncılığına yakın zamanda tekrar dönüş yapıp, dersimize ve sobelemeye devam etmek istiyorum nasipse. Buna dair bazı plan ve projelerimiz var. Adı veya biçimi değişse bile Ebe Sobe’de başlattığımız o duygularla kendi çocuklarım ve bu ülkenin çocukları için çocuk yayıncılığı alanında yine yeniden bir şeyler üretebiliriz umarım.

DG: Ne güzel olur, sabırsızlıkla bekliyoruz. Çok teşekkürler.

Okyanus dergisinde çıkan Fazıl Hüsnü Dağlarca söyleşisinden alıntılar:
• Bütün yazılarımda, konuşmalarımda sürüp giden insan yakınlığı, insan çocukluğu hiç uzaklaşmaz benden… Gece ile gündüz gibi birbirimizin içinde yaşarız. Daha derinlemesine söylemek istersem, çok yazmam bundandır.
• Eskiden yazılı bir kâğıdı yerde görünce, kaldırıp yükseğe koyardık. Çocuk şiirlerimi kaldırır yüksek bir yere koyarım.
• Çocuğun yetişme çağında okudukları, kirpikleri gibidir; gözlerinde kalır. Benzer olaylarda anımsar onları.
• Şairler ile çocuklar, iki kaçaktır. Anneleri babaları, öğretmenleri görmeden bütün olanakları kullanırlar, buluşurlar. Kendi iç dünyalarında öteki çocukları da kucaklamış olurlar.
• Her çocuk yepyeni bir imgelemdir. Bir derslikte altmış çocuk varsa, ‘kalem’ sözcüğü hepsinde başka başka bir imgelem duyurur.
• İnsan kumbara kutusu gibidir. Anlatılanlar içerde kalır, bizimdir.
• Sanıyorum ben içime başka bir eğitim yaptım. Sözcükleri öğrenmekle kalmadım, sözcüklerimizin hepsini içime ektim, birer fidan gibi ektim. Onlar çok uzun bir alanı, “ömrü” orman ettiler.
(“Çocukluğumla, gece ile gündüz gibi birbirimizin içinde yaşarız”, Söyleşi Burhan Eren,
Okyanus Dergisi, Saklambaç Basın Yayım, İstanbul, Sayı 1, Yaz 2007, s.10-15)

Okyanus Dergisi
Saklambaç Basın Yayım, İstanbul, Sayı 1, Yaz 2007
Ebe Sobe Süreli Çocuk dergisi, Mihrimah Yayınları
İstanbul, Yıl:8, Sayı:71, İlkbahar 2009
Show More