İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Hangi hikâyenin parçasıyım?

Aytül Akal, edebiyatla tutkulu bir ilişkisi olan, ele avuca sığmaz bir çocuk karakter takdim ediyor okuruna.

Yazan: Sema Aslan

Aytül Akal, zaman zaman pek çoğumuzun yaptığı gibi, “Nasıl bir hikâyenin parçasıyım ben?” diye düşünmüş olmalı ki Kim Demiş Yaramazım Diye? isimli bir anı kitabı kaleme almış. Yazarın, hatırlayabildiği en eski yıllarından, okul öncesinden başlayan anlatı, lise mezuniyetine kadar olan öğrencilik yıllarını kapsıyor. Bu, insan hayatında uzun bir dönem. İnsanın yapılandığının varsayıldığı, yetişkinlik yaşamını doğrudan etkileme gücüne sahip bu dönemi “hikâye” teması üzerinden okuduğumuzda, iki şey görür gibi oluyoruz: İçinde büyüdüğüm bir hikâye varmış ya da benle birlikte gelişen bir hikâye varmış. Hangisi doğru; hikâye her koşulda aynı kalmaya mı yazgılıymış,
yoksa onu eğip bükme ihtimali hep canlı mıymış? Herhâlde yanıtı kolayca bulunamayacak bir soru. Ancak bir soru daha var: Bir insan, ne tür bir hikâyenin parçası olduğunu ne zaman ya da neden merak eder? Başka birilerine bir şeyler anlatmak için…. Evet. Fakat bir de nedenini, niçinini bilmeden belli bir yönde, belli bir enstrümanla, belli bir çerçevede vb. hareket ediyorken, üretiyorken, yol alıyorken neden sonra, “Meğer ben böyle bir hikâyenin parçasıymışım!” dedirten bir yüzleşme ve kucaklaşma anını anlatmak için; sezgiyle bildiğini kendine tercüme etmek için dönüp o hikâyeyi merak etmek de var.

Aytül Akal kendine doğrudan doğruya böyle bir soru sormamış olabilir ancak onu, hikâyesini düşünmeye iten birtakım nedenler var(dır). Ki giriş yazısında bu nedenlerden en azından ikisini okuruna söylüyor: “Okul anılarımı yazmamın nedeni hem hayata teşekkür etmek hem de bir yazarın çocukken neler düşündüğünü, neler yaptığını merak eden okurlara ipucu vermek…” Aytül Akal, çok sayıda çocuk kitabı yayımlamış, çocuk okurla doğrudan teması bulunan ve bu temasın kazandırdığı karşılıklı deneyimden sıklıkla bahseden bir yazar. Kendine ait web sitesinde de bu deneyimin önemine değinen; deneyimin kendisini, yaklaşımını belirlemede bir tür “yöntem” olarak kurguladığını anlatan kısa yazıları mevcut. Bu anı kitabındaysa okuruyla okul yıllarından fragmanlar paylaşarak yazıyla ilişkisini, yazmanın yaşamındaki
yerini anlatmış. Fragman sözcüğünü özellikle kullandım; bu kitapta bir çocuğun bir yazara dönüşmesini adım adım takip edebileceğimiz bir anlatıdan ziyade, tüm çocukluk dönemi boyunca yazıdan, edebiyattan başka bir şey düşünmemiş birinin, tam da bunu anlatmak istediği anılar toplamını görüyoruz.

Yazar, Kim Demiş Yaramazım Diye? kitabında, hikâyenin kahramanı olarak kendini seçmiş. Kim Demiş Yaramazım Diye? kitabının Aytül’ü okulla, derslerle, kurallarla başı çok hoş olmayan bir çocuk. Dersleri mecbur olduğu için, mecbur olduğu kadarıyla takip eder. Ama ne yapar eder, karneye zayıf not getirmez. Uyarı cezaları alır, müdürün odasına yollanır, velisi okula çağrılır; bu tehlikelerin bir kısmından kaçarak
kurtulur, bir kısmının nasıl bertaraf olduğunuysa kendi bile çözemez. Saçları isyankârdır, ruhu da bir miktar öyle. Umutsuz vaka gibi görünür ama her nasılsa hemen her seferinde parlak bir yıldıza kement atmayı başarır; kazanamaz denilen kolej sınavını kazanır ya da sert mizaçlı öğretmeninin karşısına geçip aklından geçeni çat diye söyleyebilir. Sınıfın en son susanıdır, ödev yapmaz, evde hazırlanması gereken konulara başka derslerde hazırlanır, sınav sorularını çalar… Yine de kompozisyonlarıyla öğretmenlerinin dikkatini çeker, dil/edebiyat derslerinde özellikle iyidir, şiirlerini sadece defterlere değil, yapraklara bile yazar. Aytül Akal, edebiyatla tutkulu bir ilişkisi olan, ele avuca sığmaz bir çocuk karakter takdim ediyor okuruna. Bazı fragmanların sonuna da bugünün perspektifinden ya da teknolojik gelişmelerinden hareketle küçük değerlendirme notları ekliyor. Bu hikâyeleri ve küçük değerlendirme notlarını yorumlamak, kuşkusuz, okuma serüveninin çok önemli bir parçası. Bazı kavramları başka kavramlar eşliğinde ele almak da öyle. Söz gelimi, “tutku” ile “sorumluluk”. Aytül, tam da Suç ve Ceza’yı okurken, yani tutkusunun peşindeyken sofra kurma sırası kendinde olduğu hâlde hem görevini unutmuş hem de annesinin (birkaç kez tekrar eden) seslenişini duymamıştır. Hikâyenin sonunda Suç ve Ceza, annenin marifetiyle Aytül’ün elinden -kelimenin tam anlamıyla- uçmuştur! Aytül Akal, Aytül’ün başına geleni anlatmayı şu notla tamamlıyor: “ ‘Bırak elinden o kitabı,’ diyerek okuyan çocuğunun kitabına alttan vurup havaya uçuran yetişkin modelinin, okumanın önemli olduğu konusunda bilinçlenen ve kitap okuması için çocuğunu destekleyen anne babayla yer değiştirmesi, yarım asır kadar sürmüş.”

Bir yazarın, filozofun, sanatçının, kuş gözlemcisinin, öğretmenin … nasıl bir hikâyenin parçası olduğunu öğrenmek, pek çok açıdan ilgici çekicidir. Hele de onun tutkusuna yön veren, maddi/manevi dünyasına ait ayrıntılar eşliğinde.

Kim Demiş Yaramazım Diye?
Aytül Akal
Resimleyen: Gül Sarı
Redhouse Kidz Yayınları, 124 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More