İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

İpek Ongun’un “genç kız” markası

İpek Ongun’un  “genç kız” markası

Simla SUNAY

İpek Ongun’un asıl olarak genç kızlara yönelik yazdığı ve bugün 70. baskılara ulaşan bol ödüllü kitapları, kolay okunurluklarıyla genç kızları hem başka kitaplara hem hayata hazırlama iddiasını yıllardır sürdürüyor. Simla Sunay, Ongun’un kitaplarındaki “kadınlık rollerine” yakından baktı.

İpek Ongun’un ilk çocuk kitabı 1980 yılında yayımlanmıştı. Sonraki yıllarda Türkiye, Turgut Özal’ın büyük gayretiyle “yeni” bir kapitalist döneme hızlı giriş yaptı. Askeri darbe sonrası baskıcı rejim tarafından susturulan, yaralarını sarmaya çalışan şaşkın halkın avcuna bir oyuncak gibi konulan kapitalizmin etkileri, çocuk ve gençlik edebiyatında da çok geçmeden gözle görülür hâle geldi. Kitap satışlarının patlaması; Gülten Dayıoğlu gibi yıkılmaz bir “kale”den sonra kendine yeni bir parlak isim bulan sektörün 1990’larda artık zirveye oynaması işten bile değildi.

MARKALAR, LÜKS VE ZENGİNLİK

İpek Ongun’un Yaş On Yedi başlıklı ilk gençlik romanıyla başlayıp Bir Genç Kızın Gizli Defteri serisiyle (toplam on kitap) devam eden ve bugün 70. baskılara ulaşan bol ödüllü kitapları, tam da zamanın ruhunu yansıtan, toplumun hiçbir kesimiyle çatışmayan, sade, akıcı anlatımıyla kendi okur kitlesini “yaratan” yayınlardı. Ya- zarın, gündelik hayatın popüler öğelerini olduğu gibi yansıttığı kesitlerde, McDonald’s’ları (marka adları kitaplarda aynen geçiyor), pizzacıları, Diyet Kola’yı, Hilton Oteli’ni ve lüks restoranları, Çeşme’nin pahalı yazlık hayatını, lüks giysileri ve spor arabaları olumlayan anlatımı, bu kitapların kapitalizmin genç kızlara ulaşmaktaki en kısa yolu olmasının nedenleri arasındadır. Bu dil çok okundukça bir kısır döngüye girer ve yazar, artık doğrudan okurların talepleri doğrultusunda yazdığını kendi ağzıyla dile getirir. “…[Y]eni kitap nasıl gelişti sanıyorsunuz, sizlerin istekleri, dilekleri, önerileri doğrultusunda…”1

Bir Genç Kızın Gizli Defteri adlı kitabın kahramanı, orta sınıftan Serra Noyan zenginlerden pek haz etmiyor görünse de çay ve yemek için gittiği Hilton’u coşkuyla anlatır: “İçerisi apayrı bir dünyaydı sanki! Her tarafta pirinç saksılar içinde, dev yeşillikler vardı. Avizelerin ışıklarını yansıtan mermerlerin üstünde boydan boya insanın ayak seslerini yutan yumuşak ve kalın halılar uzanıyor, duvarları tablolar süslüyor, masaların üzerindeki küçük vazoların içindeki çiçek demetleri salonu renklendiriyordu. Otellere gelmeyi öyle seviyorum ki…”2 “Annem ve anneannemle Hilton’a çaya gitmek büyük zevktir benim için. Işıltılı butikler, pırıl pırıl pirinç saksılar içinde kocaman yapraklı bitkiler, müzik, şık insanlar.”3

Oysa Serra, gözlüklü, şişman, giyimine özen göstermeyen, bol kitap okuyan (Sefiller, Pal Sokağı Çocukları, Jane Eyre vb.), şiir defteri tutan, yazar olmak isteyen, çalışkan ve terbiyeli bir genç kızdır. Yaşıtlarına göre hayli olgundur, hataları önceden kestirebilir, bu nedenle de asla hata yapmaz; onu ihmal eden sorumsuz babasına  karşı bile son derece anlayışlıdır. Onu toplumsal  duyarlılıkları olan tutarlı bir karakter sanabiliyoruz başlarda, ancak okudukça, tarif edilenin tam aksi, magazin dergilerinden fırlamışçasına cazip, bakımlı, lensli, permalı, zayıflamış, bronzlaşmış (kitap boyunca bronzlaşma bir hayli yüceltilmiş, “Ozon deliği” meselesi biliniyor oysa yazıldığı günlerde), deri mont ve İskoç etekli, “hayli seçkin bir kıza dönüşmesi” yönünde gelişiyor hikâye. Anne babası boşanma arifesinde olduğundan havası değişsin diye teyzesinin yazlığına, Çeşme’ye gitmesi ise bütün bu değişimin zeminini oluşturur.

Orta sınıf, erkenci, çalışkan Ankara’dan, seçkinci, zengin, geç kalkan, süslü püslü, eğlenceli Çeşme’ye, My Fair Lady ayarında eğitime gelmiştir Serra. İsli, puslu Ankara ne de sıkıcıdır! Oysa insanın yüzdüğü, tenis oynadığı, uğraşlardan uğraş beğendiği Çeşme, geniş plajları ve eğlence mekânlarıyla, bir genç kızın yaz rüyalarının tam da karşılığıdır. Kuzeni Sırma: “Moralinin düzelmesi için ya alışveriş yapacaksın, ya da sana zevk veren, güzel bir şeyle uğraşacaksın,” der.4 Mayo, moral düzelsin diye alınacaktır. On beş yaşındaki Serra’nın, “kadını” aile içinde ve toplumda konumlandırışı hayli düşündürücüdür; babası üniversitede öğretim görevlisi, annesi bankada çalışan, eğitimli sınıfa mensup genç kızımız, boşanmayı engellemek adına babasına şu sözleri söylemeyi hayal eder: “Mademki bu ailenin reisi sensin, darmadağın olmamıza izin vermemelisin. Annemle aranızda ne derdiniz varsa bunu çözümlemek sana düşer.”5 Boşanmanın ardından babasının tuttuğu eve gidecek, babasının ev ve mutfak işlerini görecektir.

Serra’nın babaannesi tutucu, gelenekçi, muhafazakâr, kadının çalışmasına karşı biriyken, anneanne yapılı saçları, şık tayyörü, mis gibi kokan parfümüyle iç açıcıdır.

“İşte anneannemle babaannemin farkı. Anneannem, ‘O neyin nesi?’ diye sormak bir yana, olup bitenler hakkında bizlerden bilgilidir. Her yenilikten haberi vardır, güncel olayların içindedir; gazete okur, kitap okur, kısacası çağdaş bir kadındır o.”6 Anneanne böyle bir kadınken, babaannenin şu ifadeleri dikkat çeker: “Bugünlerde hepinizin aklını karıştırıyorlar. Kadının mesleği kocasıdır, çocuklarıdır, evidir.” Babaanneye göre, gelinin çalışması ve evi ihmal etmesi bu boşanmanın nedenidir. Böyle düşünen kadınlarla, kaynanalarla doludur Türkiye. Yazar iyi gözlemlemiştir çağını; tespit ettiği bu meseleye çözümüyse anneanne modelinde örnek gösterdiği zengin, formda, kültürlü, modern, elit, asil ve cömert “çağdaş Türk kadını”dır. Serra, anneannesi gibi yaşlanmak istemektedir, bakımlı, şık ve güzel… Cömert anneanne, kitap ilerledikçe kapitalizm övgüsünde ana rol oynayacak ve Serra’nın şıklığının garantisi olacaktır. Nitekim serinin ilerleyen kitaplarında Serra evlenecek, hem anne hem de iş kadını olarak varlıklı bir hayat sürecektir.

Bu kitaplarda kozmetik, bir genç kızın hayatının olmazsa olmazıdır (!) Ancak Serra kitabın başında hiç de bakımlı bir kız değildir. Kuaföre hiç gitmemiştir sözgelimi. Ancak süslü kuzeni Sırma’nın ısrarlarıyla kuaföre giderler, kesim ve permayla bambaşka bir kız olup çıkar. Herkes Serra’yı daha “güzelleşmiş” bulur.

İpek Ongun, 1998 yılında Oriflame7 firmasının halk jürisine yaptırdığı anket sonucunda, “Yılın En Başarılı Kadın Yazarı” seçilmiştir. Ticari ve kozmetik ürünler ağına bağlı bir firma, neden bir çocuk ve gençlik yazarına ödül vermektedir? Ongun, çeşitli Rotary kulüpleri ve İçel Soroptimist Kulübü tarafından da ödüle layık bulunur. Nedir Soroptimist Kulübü? “Soroptimist Kulübü, iş ve meslek kadınlarının ‘bilinçlenme, savunma ve eylem’ yöntemleriyle kadın ve genç kızlar için daha iyi bir dünya kurmaya çaba gösterdiği bir teşkilattır. […] Cehaletle mücadele, bilgi ve beceri, bilgisayar kursları açmak, eğitim bursları vermek, sağlık eğitim çalışmaları… etkinlikleri arasındadır.”8 Aktif kadın hareketi içeresinde pek de yer almayan bu kulüpler, kadını “cahil”likten kurtarır ve erkek egemen toplumda, erkeğin yanına yakışır, “pasif” ve ılımlı hâle getirmeye çalışır. Kadına karşı şiddetle ve anayasadaki düzenlemelerle savaşmayı öncelikli saymaz, unsurları salt kadının üzerinden çözmeye kalkar.

Yazar çoğunlukla gençlere hitap etmesine karşın apolitik; ülkeye, toplumsal olana ve doğaya karşı ilgisiz, rafine, yüzeyde akan bir anlatımı tercih etmektedir. Derin felsefi katmanlardan kaçınır; gençlerin özgürlükçü, isyankâr, devrimci, hata yapan, öfkeli, yaratıcı fikir ve düşünce dünyalarına temas etmeksizin gündelik sıradan olaylara bakmayı seçer. Bu nedenle de devlet erkiyle, toplumla, örf ve âdetlerle uyum içeresindedir ve ailelerce tasvip edilir. Aslında okurlar, aile, öğretmen, toplumun büyük kesimi, bu kitaplarla tatmin olmaktadır. Bir yandan, öncüsü ve çağdaşı yazar Gülten Dayıoğlu Yeşil Kiraz’da Kiraz karakteriyle olumsuz örnekler üzerinden okuru uyararak seçkinci, ahlakçı, kültürlü, eğitimli, dolayısıyla varlıklı, kısaca “belirgin tanımlanmış” bir yaşam modelini yüceltirken, İpek Ongun bunu son derece ideal, olumlu karakterlerle yapar.9 Karakterin kendisi örnek modeldir. Öyle ki bu yüksek satışlı model İpek Ongun’da markalaşır.

“Ben gençlerin kitabı sevmelerini sağlıyorum sadece… Onlara yol göstermeye, belli bir altyapı oluşturmaya çalışıyorum… Onları diğer kitaplara hazırlıyorum, hepsi bu…” diyen yazar bizim bu yazıda tartışmaya açtığımız betimleri kendi de kabul etmektedir. “Onları diğer kitaplara hazırlıyorum,” büyük bir iddiadır. Bir Genç Kızın Gizli Defteri serisinin on kitabını da okuyan genç okur Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli’ne hazır mıdır gerçekten de?

Bir Genç Kızın Gizli Defteri-1  İpek Ongun  Artemis Yayınları 263 sayfa 66. Basım Aralık 2013 (İlk Baskı 1990)
Bir Genç Kızın Gizli Defteri-1
İpek Ongun
Artemis Yayınları 263 sayfa 66. Basım Aralık 2013 (İlk Baskı 1990)
Bu Hayat Sizin Yaşam Kültürü Üzerine  İpek Ongun  Artemis Yayınları, 275 sayfa 66. Basım Aralık 2013 (İlk Baskı 1990)
Bu Hayat Sizin Yaşam Kültürü Üzerine
İpek Ongun
Artemis Yayınları, 275 sayfa 66. Basım Aralık 2013 (İlk Baskı 1990)

 

 

Show More