İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kardeş olun ey insanlar! Bunu söyler masallar…

Feyzioğlu’nun, bugüne kadar bildiğimiz anlı şanlı halk bilim araştırmacılarından, edebiyatçılardan farkı, masaldaki sözelliğin altını çizmesi.

Yazan: Adnan Saracoğlu

Hayata Baby Tv ile değil de ninni ve masalla başladığımıza, bırakın bugünkü çocukları, kendimizi bile inandıramayacağımız noktaya geldik. Hız diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Ama az sözcük, çok uyarıcı, sık değişen odaklar ve çılgınca ateşlenen nöronların arasına girip de ağzınızı yaya yaya “Ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken” deyin de görün! Görün bakın tüm yüzler nasıl da size dönüyor. Hız mavalı yerini sakince süzülen sözcüklere bırakıyor. Yüzler ağarıyor, ilgiler toplanıyor, masal sihriyle öyle bir devreye giriyor ki, binlerce yılın görmüş geçirmişliği merakla kocaman açılmış gözlerde konaklıyor. Benim gibi dünyanın en acemi masal anlatıcısı bile, sonsuz dağınıklığına rağmen, çocukların dikkatini yirmi yirmi beş dakika kendinde topladıysa, siz bir de ömrü masalla geçmiş, masalsız nefes almayı büyük vebal saymış Yücel Feyzioğlu gibi bir ustanın neler yapabildiğini düşünün.

Masalın girişi yine masal: Almanya’dayken, sapsarı saçlı Sandra’nın, koca aklıyla kendisinden istediği ne doğulu ne batılı, hem doğulu hem batılı masal siparişine sitayişle başlıyor Feyzioğlu. Düşünüp taşınıyor, azıcık kaşınıyor, başına üşüşenleri bir oraya bir şuraya ayırıyor: Doğu tarafına uçan halı, batı tarafına sihirli ayna ve ortaya da halis muhlis kendi uydurukçuluğu “Sihirli Limon.”

Üç kardeş, üç arkadaş, üç yoldaş ve sevdikleri dünya güzeli bir kız… Masalın kadim motifine nasıl dokunulur, onun da dersini veriyor masalcı
dede. “Senin miydi, benim miydi,” diye tartışırlarken, “Gönül sahibine sordunuz mu?” salığıyla soluğu Gül’ün yanında alıyorlar. “N’apayım mesleği olmayanı, n’apayım sevdasını hünerle sağlama almayanı,” cevabını alıyor ve yollanıyorlar gurbete. Üçü de çıraklıktan ustalığa basamakları tırmanıp halının, aynanın sağlamasını yapıp, iki damlalık limonun bir damlasını da yatak döşek hasta Gül’e yetiştiriyorlar. Sonrası meraklı mı meraklı bir masal. Gül kimi seçti, gönül kuşu kime kondu, bunu da masalı okuyanlar okumayanlara anlatacak.

Almanya’daki masal ise şöyle devam ediyor: Yazılıp kitaplaşan masala çocuklar ilgi gösteriyor, radyo televizyon kurumu masalı oyunlaştırıp
yayınlıyor. Yazarlar birliği doğa müzesinde masal seansları düzenliyor. Masal dede anlattıkça çocuklar dinleyip dinlenip dolanıyorlar dünyanın boynuna. Westfalya Eyaleti Eğitim Bakanlığı çocukların hayal gücünü olumlu yönde etkileyen yirmi kitabın arasına alıyor masal kitabını. Masalın hayal gücü seferberliğinin yanı sıra, eğitsel işlevini de gösteriyor cümle aleme. Kırk gün, kırk ay -belki ilerde kırk yıl- Almanya’da birçok eğitim faaliyetinde, ders kaynağı, hayal membası olarak kullanılıyor. Bettelheim gibi forslu bir masal araştırmacısının tamamen akademik çerçevede ortaya koyduğunu, Kars’ın karaşın masalcısı, gönül tellerini titreten, içine ömür boyu üflenen masal soluğuyla kotarıyor.

Doğuyu batıyı birleştiren masal erini, öz yurdu bildiği doğuda yanlış anlayıp engelleyip üzüyorlar ki, bu firaklı feryatlı masalı ne ben anlatayım ne siz dinleyin. İçten bir ah çekin yeter.

Neredeyse on masal daha sığdırmış kitaba, boy boylayan soy soylayan. Masallarda karakteristik açıdan epeyce farklılık var. Eğitsel yanı öne çıkan, tamamen günümüz öykülerini andıran, engelli çocuk ve yetişkinleri konu edinip sosyal farkındalık yaratmakla birlikte, kötü durumun içinden iyimserlik ve yaşama sevinci aşılayan “Nünü…” ile “Turna Kız…” masallarının yanında; masalın üvertürü konumundaki ses ve söz oyunlarına (tekerleme-yuvarlama) yaslanan bol leitmotifli, bir solukta anlatılası, dinlerken mest olunası “Kurdun Çilesi” ve ahlaki yanı öne çıkan karasafra numunesi “Gerçek Sevgi” masalları farklı istikametler sunuyor. Çocukken annemden dinlediğim birinci sınıf aile fıkrası “Senin Niye Şapkan Yok”, masal donuyla, alıştığımdan farklı bir sonla tavşanın dişini de kulağını da kurtarıyor. Gücüne güvenenlere bir dil çıkarma da bizden!

Feyzioğlu’nun bugüne kadar bildiğimiz anlı şanlı halk bilim araştırmacılarından, edebiyatçılardan farkı masaldaki sözelliğin altını çizmesi. Derlediği masallarda, yazılı karakterin güçlü üslubunu, seçkin sözcüklerini görmüyorsunuz. Dile döküldüğü gibi yeğnik ve tez ayaklı onun masalları. Okuması, hatırlaması ve anlatması kolay. Hatta ustanın verdiği cesaretle ele alması, yoğurması ve yeniden biçimlendirmesi de. Biraz da bu yüzden, “Kerem’in Başına Gelenler” gibi teknoloji içinden seslendiği, ekolojik duyarlılık dolu masalı yarım bırakıp okuru söyleşmeye, uydurmaya, hâlleşmeye davet ediyor.

Yıllar önce otuza yakın cildi okurken büyülendiğim masalların, o günkü eksiği, bugünkü büyük kazanımı ise ömrünü illüstrasyona adayıp kendi başına bir akademiye dönüşen Mustafa Delioğlu’nun muazzam resimleri. Katman katman boyanın, masallara neredeyse mukayyet olduğunu söyleyebiliriz. Duyulanı, görünür kılan ve zihne kazıyan abartılar dünyası, masalcadan resimceye sözlük kıvamı taşıyor.

Sihirli Limon
Anadolu Masalları 1
Yücel Feyzioğlu
Resimleyen: Mustafa Delioğlu
Doğu Batı Yayınları, 128 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More