İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Masal dediğin ballı börek…

Masal dediğin ballı börek…

Gökçe Mine OLGUN

Su İçinde Su, tartışmaya açtığı iyilik/kötülük ikilemi ve yiğitlik, erdem, dostluk gibi kavramlara yaptığı vurguyla, masal türünün sunduğu olanaklardan yararlanarak okurunu daha ıssız ve daha temiz bir dünyaya doğru yolculuğa çıkarıyor.

Sene 2011. Milenyumun ilk on yılını da devirdik. Artık bahsini bile etmiyoruz. Modern hayatlarımız, birbirine bağlanan otoyollarımız, gelişmiş teknolojilerimiz, bilgisayarlarımız var. Yaşamımızı kolaylaştıran onlarca detaya sahibiz ve tüm bunlar sanki ezelden beri hayatımızın içindeymiş gibi yaşayıp duruyoruz. Şehirler, birbirine bağlanan otoyollarda savrulup duran dar vakitli insan manzaraları sunuyor. Çağdaş insan, zamanının büyük kısmını yollarda tüketiyor. Keza, gelişen
teknolojinin önerdiği yeni iletişim aygıtlarıyla uzaklar yakın, yakınlar uzak. İnsanoğlu bütün bu olan bitene kayıtsız kalmayıp yeni ifade biçimleri ve yolları bulmaya devam ediyor. Yaşı biraz geçkin olanlar tarihsel anlara şahit olduğunun elbette farkında. Peki ya bütün bunların çoktan hâkim olduğu bir dünyaya doğanlara neler anlatmalı, anlatmaya nereden başlamalı? Sözlü aktarımın ziyadesiyle yaygın olduğu ülkemizde, masalların ve halk hikâyelerinin kültürel birikimimizdeki yeri açık. Ancak bu alandaki üretimin ve/veya yayınların çok az olduğu da bir gerçek.

Su İçinde Su, Aydın Balcı tarafından kaleme alınan ve Tudem Yayınları tarafından yayımlanan bir masal. Eser; biçem olarak, kahraman seçimiyle, tartışmaya açtığı iyilik/kötülük ikilemiyle, simgesellik unsuruyla ve yiğitlik, erdem, dostluk gibi kavramlara yaptığı vurguyla masal türünün sunduğu olanaklardan yararlanarak “daha ıssız ve daha temiz” bir dünyaya doğru yolculuğa çıkarıyor okurunu: “Nice yıllar önceydi. O zaman daha ıssız ve temizdi dünya. Dereler duru, çaylar çağlayarak akardı. Irmaklar köpüre köpüre… O zamanlar birbirinden daha uzaktı kentler. Kentleri birbirine bağlayan yollarda kervanlar işlerdi. Kimi toz, kimi bez, kimi inci mercan, kimi can taşıyan kervanlar…” Bu aslında sadece bir tasvir, “nice yıllar öncesinin tasviri” ama yine de yabancılaştırıcı. Masalın masallığı ise küçük kahraman Andaç’la şekilleniyor. Kervanlarla ulaşılan, ağalar beyler tarafından yönetilen uzak şehirler ve yeryüzündeki en değerli hazineyi, yani hayat suyunu bulmak üzere çıkılan yolculuklar ise masalın eksenini oluşturuyor.

MASAL İÇİNDE MASAL
Andaç, “ağalar beyler tarafından paylaşılamayan” bir seyis olan babasının, uzak bir şehirdeki beyin yanında çalışmak üzere katıldığı kervanın peşine düşüyor. Seyis baba, oğlunu yanında götürmek istermiş elbet (Ama “bu bey nasıl bir adamdır göreyim önce,” demiş). Tek başına, çocuk aklı ve cesaretiyle yola çıkıyor Andaç. Bilirsiniz, kimi çocuklar diğerlerinden farklıdır; korku bilmezler, cesaret kanlarına işlemiştir ve yetişkinlerden daha tekinsiz adımlar atabilirler. Çünkü tehlike denilen şeyin boyutlarına henüz nail olmamışlardır. Bu anlamda, Andaç’ın geleneksel hikâyelerdeki “yiğit” profilinin gereklerini, genç yaşından itibaren
yerine getirdiği söylenebilir.

Baba, her şeyden habersiz yol alırken, niyeti koşup babasına yetişmek olan Andaç yabani hayvanlar tarafından yapılmış bir kuyuya düşüverir. Masal bu ya, bu zor zamanında yardımına bir kuş yetişip onu yabani hayvanlardan korur. Andaç bir avcı tarafından kurtarılır ve onunla birlikte babasını bulmak üzere yola düşer. Yolculuklar hep hikâyelerle doludur. Bu yolculuk sırasında başka hayatlara, başka hikayelere şahit olur Andaç; tabii onun hikâyesini okuyanlar da. Andaç kendisine anlatılan masalları da paylaşınca, “masal içinde masal” diyeceğimiz bir anlatı ortaya çıkar.

Andaç, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, kendisini kurtaran avcının aslında babasının yanında çalışacağı bey olduğunu öğrendiğinde fark eder. Bu tesadüf boşuna değildir, çünkü Andaç’ın bütün hayatını şekillendirir. Andaç, can borçlu olduğu bey tarafından gözetilir. Bey, belki de Andaç’ı kurtardığı andan itibaren, kendisinin yerine geçecek kişinin o olması gerektiğini bilir. Andaç da ona saygı ve vefa ile bağlanır ve beye olan can borcunu ödemek için bir an bile duraksamaz.

Sonunda genç bir adam olan Andaç, ölüm döşeğinde yatan beyi hayata döndürecek bengisuyu (hayat suyunu) bulmak üzere tehlikeli ama ona bilgelik kazandıracak bir yolculuğa çıkar. Masalın sonunda suyu bulup beyine ulaştıracağını hepimiz biliyoruz. Ama asıl önemlisi de yolculuğun kendisi zaten…

Su İçinde Su
Aydın Balcı
Resimleyen: İlham Enveroğlu
Tudem Yayınları / 62 sayfa

 

Show More