İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Normalin anormale zulmü

Çoğu durumda asıl zorba, yetişkinlerin arasında gizlenir. Bir öğretmen, bir komşu, bir akraba, belki de bir anne ya da baba…

Yazan: Safter Korkmaz

“Çocuklar acımasızdır!”… Söz, ne zaman akran zorbalığından açılsa biri bırakıverir ortaya, bu parlak tespiti. Cümleyi literatüre o armağan etmişcesine özgüven sergileyen tespitçiye, çoğunlukla onay verir etrafındakiler. Anekdotlar paylaşılır, örnek vaka analizlerine girişilir. Ama nedense, çocuklarda akran zorbalığına zemin hazırlayan sosyo-kültürel yapıya, yetişkin davranışlarına, ebeveynin rol model işlevine pek girilmez. Teşhis kesin ve basittir: Çocuklar acımasızdır! Öğretmenler, komşular, akrabalar, anne-babalar, kısacası hiçbir yetişkin cinsiyetçi davranışlar sergilemez; milliyetçi/şoven laflar etmez; farklı sosyal grupları küçük görmez; mesleki ya da akademik başarılara göre karşısındakini yargılamaz… Farklı olanı dışlama, ötekileştirme, akran zorbalığı gökten zembille iner çocuklara; evet, kesin öyledir!

Peki, “normal”in “anormal”e zulmü, çocuğun akranlarıyla mı sınırlıdır? Keşke öyle olsa… Çoğu durumda asıl zorba, yetişkinlerin arasında gizlenir. Bir öğretmen, bir komşu, bir akraba, belki de bir anne ya da baba… Şiveli konuşuyor ve bolca imla hatası yapıyor diye öğrencisini ötekileştiren öğretmen mesela.

Peki, çocuğunun otistik arkadaşıyla oynamasına izin vermeyen anneye ya da farklı etnik kökene sahip diye başka bir çocuk hakkında ileri geri konuşan babaya ne demeli? Bunlar bir yana, ya kendi çocuğunu “anormal” bulup kahırlanan ebeveyni nereye koymalı? Yok mu öylesi; ha bire çocuğunu komşunun çocuğuyla kıyaslayanlar, “seni beceriksiz, seni!” demeyi teşvik sayanlar…

ENNO BAMBAŞKA, GERÇEKTEN BAMBAŞKA…
Akran zorbalığını anlatan pek çok çocuk kitabı var. Ya da “farklı” çocukları konu edinen… Ama bunlarla birlikte, “farklı” çocukların aile içinde yaşadığı “kırılmayı” anlatan az eser var raflarda. Enno ya da Asfalttaki Karahindiba bunlardan biri.

Kitapta Enno Bambaşka ve yakın arkadaşı Olsen Uslucan’la tanışıyoruz. İkisi de 11 yaşında ama Enno dördüncü, Olsen yedinci sınıfa gidiyor. Enno’nun okula bir yıl geç başlamış olması ve Olsen’in yüksek IQ’lu bir dâhi olması, bu duruma yeterli bir açıklama getiriyor. İki çocuk da sınıflarında uyum problemi yaşıyor. Enno sınıfının en iri çocuğu olduğundan, görece rahat. Ama sınıfının en küçüğü ve çelimsizi Olsen için işler daha zor. Sözlü sataşmalardan fiziksel saldırılara, akran zorbalığının her türüne katlanmak zorunda. Ama neyse ki annesi hep yanında, ona destek oluyor. Enno için işler daha karışık. Evet, sınıfında ona pek dokunan yok ama öğretmeni
Bayan Çetinceviz hayatını yeterince zorlaştırıyor; bir de annesi…

Enno, Olsen gibi bir dâhi değil ama “farklı” bir çocuk. Kimileri onu başarısız, beceriksiz buluyor. Evet, kahvaltı sofrası hazırlamak ya da bir kazağı düzgün giyebilmek gibi konularda beceriksiz olabiliyor Enno ama aslında çok hassas ve kırılgan bir çocuk. Algıları çok gelişmiş. Karşısındakinin içini okuyabiliyor mesela; yalan mı söylüyor, samimi mi hemen anlıyor. Hayal gücü çok zengin, imlası kötü de olsa yazı yazma yeteneği şaşırtıcı.

Enno’nun çevresiyle etkileşimi de muazzam. Kendini başka canlıların yerine koyma ve onların hissettiklerini duyumsama konusunda başarılı. Bazen bir karınca kadar küçülüp tozlu dolabın ardına saklanıyor bazen salyangozla, onun kadar yavaş yürümeyi deneyimliyor. Zengin hayal gücüyle birleşen empati yeteneği, aslında onun verili gerçeklikten uzaklaşma yolu. Gerçek dünya onu zorladığında, sığındığı limanlar bunlar…

Ama işte annesi bile -bir doktor ona anlatıncaya dek- bunların farkında değil. Enno başarılı, parlak bir çocuk olmadığı için; hatta sadece “normal” bir çocuk olmadığı için hayal kırıklığı içinde Bayan Bambaşka. Enno da bunun farkında; çok üzülüyor. Çoğu zaman orada olmamayı düşlüyor; hayallerinde oraya, o aileye ait değil zaten. Hayalistan’dan gelmiş bir araştırmacı o, dedesi gibi. Bir süre önce kaybettiği, hayattaki en büyük destekçisi dedesi…

BAYAN BAMBAŞKA NE İSTİYOR?
Enno ya da Asfalttaki Karahindiba, zor bir konuyu dert edinmiş kendine. Astrid Frank, mümkün olduğunca yumuşak ele almış ana oğul arasındaki gerilimi; anneyi canavarlaştırmadan ama yarattığı travmayı da görmezden gelmeden. Öyle ki okur da üzülüyor, sarsılıyor Enno’yla birlikte, annenin tavırları karşısında. Dahası Enno’dan farklı olarak kızıyor belki. Peki, kızılması gereken sadece anne mi? Yazarın anlatıda görece koruduğu baba da pek masum değil aslında. Bir de Olsen’in “mükemmel” annesi Bayan Uslucan var tabii; Enno’nun annesini daha kötü gösteren. Yazarın isteği bu mudur bilmem ama okur ister istemez iki anneyi karşılaştırıyor.

Peki, ne istiyor Bayan Bambaşka? “Farklı” bir çocuğa sahip olmak zor olmalı! Bize dayatılan tüm toplumsal normlar bunu emrediyor. Mesleki ya da akademik başarılar, çokça para kazanma, sporda ve derslerde -ya da en azından birinde- yetenekli olma, kısacası bize başarı diye öğretilen “şey”e erişebilmek önemli. Bu olmuyorsa en azından “normal” kalabilmeliyiz, sürüden biri gibi. Bayan Bambaşka da ilkin başarıyı talep ediyor Enno’dan; öyle ya çocuğu için zaman, para ve emek harcıyor. Olmuyor, “en azından normal bir çocuğum olsun,” noktasına geliyor. Vasata karışma ihtiyacı… Son durak, hayal kırıklığı.

Eh, sözü çok uzattık. Kitabın ilginç isminin açıklaması dâhil pek çok sürprizi kitabın sayfalarında bulacaksınız deyip, burada noktayı koyalım.

Enno ya da Asfalttaki
Karahindiba
Astrid Frank
Resimleyen: Regina Kehn
Türkçeleştiren: Semra Pelek
Kırmızı Kedi Yayınları, 144 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More