İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Un var, şeker var, helva yok…

Suzan GERİDÖNMEZ

İllüstrasyonları hikâyenin ötesine geçen; kapak tasarımı, baskı ve kâğıt kalitesi içeriği gölgede bırakan; yazarın özgün dilinden çok temiz çevirisiyle dikkat çeken vasat ama özenle paketlenmiş, çok emek sarf edilmiş çocuk kitapları az değil. Ne yazık ki Lucy ve Laika da bu sınıfa giriyor.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, 3 Kasım 1957’de Sputnik adlı uyduyu uzaya fırlattığında içinde dişi bir köpek vardı. Husky-Terrier kırması bu şirin varlık, sokaktan gelme Laika’ydı ve dünyaya geri dönmesi hiç planlanmamıştı. Kabul, küçük bir kapsüle benzeyen daracık uzay aracında, aşırı ısınma ve stres nedeniyle birkaç saat içinde öleceği de hesaba katılmamıştı. Öngörülen, hayata gözlerini yummadan önce, yerkürenin etrafında günlerce turlamasıydı.

Öyle ya da böyle, Sputnik, Uzay Çağı’nın başladığına işaret eden büyük bir başarıydı. Küçük köpek Laika’nın hüzünlü ölümü bunu gölgeleyemedi. Yoksa?

50 yıl sonra 1998’de, Laika’yı uzaya gönderenlerden biri olan Oleg Gazenko pişmanlığını şu şekilde dile getirir: “Zaman geçtikçe üzüntüm artıyor. Bunu yapmamalıydık… Bu görevden Laika’nın ölümüne değecek kadar çok şey öğrenmedik.”

Peki ya Laika? Uzaya giden küçük bir köpek ne hisseder, ne düşünür?

Felsefe eğitimi almış, öğretim üyesi, İngiliz asıllı Will Buckingham, Laika’nın anısına yazdığı ikinci çocuk kitabında bu soruya eğiliyor. Ama yanlış anlaşılmasın. Lucy ve Laika küçük bir köpeğin uzay macerasını konu etse de söz konusu Laika’nın gerçek öyküsü değil.

Fantastik boyutlu hikâyenin hemen başında gökyüzündeki yıldızları seyretmeye bayılan ve evin bahçesinde atık malzemelerden derme çatma bir uzay aracı inşa eden küçük Lucy ile tanışıyoruz. Lucy, ilk uzay aracı denemesi Prototip I’in uçabileceğine hiç ihtimal vermiyor, zaten ilerde Prototip II ve Prototip III’ü yapmayı planlıyor. Ama annesi onu çay içmek üzere eve çağırdığında olanlar oluyor. Prototip I havalanıyor. Hem de Lucy’nin en iyi arkadaşı, küçük köpek Laika’yla birlikte.

Sonrası Lucy’nin üzüntüsü, Laika’nın heyecanı, korkusu…

Köpeğini çok özleyen Lucy, üzüntüsünü zaman içinde uzayla giderek daha yoğun ilgilenerek, kendini evrenin sonsuzluğuna adayarak yeniyor. Herkesten daha iyi notlar aldığı öğrencilik dönemini bir gözlemevinde astronom olarak çalıştığı yıllar izliyor. Ne var ki bilimsel araştırmalarıyla büyük başarılar, hatta Nobel Ödülü kazanan Lucy evlenip çocuk sahibi olduktan sonra bile sadık dostu Laika’yı unutamıyor. Torunu Stella’ya, onun gibi küçük bir kızken sahip olduğu köpeği anlattığında artık ömrünün sonuna yaklaşmış, yaşlı bir kadındır.

Oysa kitabın Laika başlıklı bölümlerinden, evrende çok hızlı hareket eden dört ayaklı dostunun aynı süreçte pek yaşlanmadığını öğreniyoruz. Küçük köpek uzayın derinliklerinde kemik biçimli kocaman bir araçla karşılaşır. Gemideki zeki ve iyi niyetli uzay köpekleri Laika’yı gezegenlerine götürür. Küçük köpek bu şahane yere bayılır. Ama bir şey eksiktir. Uzay köpeklerinin zekâsına sahip olmayan Laika, adını koyamazsa da Lucy’yi fazlasıyla özlemektedir.

Kısacası derin bir dostluk hikâ-yesiyle yüz yüzeyiz. Tıpkı Einstein’in görelilik kuramı, solucan delikleri ve bükülebilen uzay türü bilimsel meselelere merak uyandırma niyeti taşıyan bir öyküyle karşı karşıya olduğumuz gibi. Kurguyu felsefi konularla besleyen yazar, bir yandan da hayvanların düşünüş biçimine, daha doğrusu küçük bir köpekle zeki bir insan arasındaki algı farkına ışık tutmaya çalışmaktadır.

Bütün bunlar özgün, başarılı bir çocuk kitabı için hayli zengin öğeler. Ama bazen malzeme fazla gelir. Bazen çok canlı resimlendirilmiş, akıcı bir dille çevrilmiş, tertemiz basılmış bir çocuk kitabı onca malzemenin altında kalır. Özellikle de yazar, genç okuru sürükleme potansiyeli taşıyan bir olay kurgusu öremediyse. Özellikle de kitabın başkahramanı, daha okur kendini onunla özdeşleştiremeden, birden tüm hayatını yüz metre koşusu misali, hızlandırılmış film gibi yaşamaya başlar ama bu esnada okuru peşinden koşturacak merakı ve empatiyi uyandıramazsa.

Ancak Lucy ve Laika’nın vasatın üstüne çıkamamasında, yan karakterlerin başkahramanla gerçek bir iletişim ya da ilişki geliştirememelerin payı da büyük. Kendinden daha bilgili öğrencilerden korkan öğretmen Bay Kingham, parka gidip uzun uzun düşünmekten hoşlanan düşünür baba ve lavabo tamir eden pratik anne gibi figürler, kaba hatlarla çizilmiş karikatürlerin ötesine geçemiyor.

Felsefeye gelince. Bilimsellikten çok mistizme meyilli yazarın, satır aralarına yerleştirmeye çalıştığı hayat derslerinin bazılarını anlamak epey güç. Mesela evrene, trilyonlarca yıldıza ve gezegene bakıp da hüzünlenen, sonsuzluğun yanında küçük ve önemsiz olduğunu düşünen kişilerin kedere kapıldıklarını, bu kederin ise o insanları sevecenlikten uzaklaştırdığını (bkz. s. 62) kestirmeden, öylece iddia edebiliyor. Ya da tersine, uzaya bakıp milyarlarca kilometre ötedeki yıldızların ne kadar muhteşem ve hayret verici olduğunu düşünen insanların neşelenip yaşam enerjisiyle dolduklarını, aynı düz mantıkla ileri sürebiliyor. Sözde bu sayede “endişelerin artık eskisi kadar endişe verici, huzursuzlukların eskisi kadar huzur bozucu olmadığını fark ederler” ve dolayısıyla da “birlikte zaman geçirmekten keyif alacağınız, çaya davet etmek (…) isteyeceğiniz türden hoş insanlara dönüşürler”miş.

Sorun sadece bu tür “doğruların” fazlasıyla tartışmalı olması değil. Sorun, kurguya sanatsal biçimlerle  yedirilemeyen her türlü mesajın bir edebi eserde sırıtmasıdır. Ki bu, çocuklar için okumayı sıkıcı ve yorucu hale getiren olguların başında gelir.

İyi ki Oğuz Demir’in güçlü illüstrasyonları kendi başına canlı karakterler yaratabiliyor. İyi ki Şiirsel Taş’ın duru çevirisi teklemeden okunabiliyor. Neyse ki kitabın baskı ve kâğıt kalitesi, hedef kitle gözetilerek seçilmiş satır arası-punto uyumu gibi özellikleri metinde ilerlemeyi kolaylaştırıyor. Çünkü bu sayede Lucy ve Laika tüm zayıflıklarına rağmen yine de küçük okurla buluşma potansiyeli taşıyor. Tabii bu, kitabın çocuklar tarafından kısa süre sonra “off sıkıldım” denilerek bir yana konulması riskini ortadan kaldırmıyor.

 

Lucy ve Laika Will Buckingham Resimleyen: Oğuz Demir Türkçeleştiren: Şiirsel Taş Büyülü Fener Yayınları, 185 sayfa
Lucy ve Laika
Will Buckingham
Resimleyen: Oğuz Demir
Türkçeleştiren: Şiirsel Taş
Büyülü Fener Yayınları, 185 sayfa

 

Show More